Gözaltına alınan polisten ibretlik ifade

Gözaltına alınan polisten ibretlik ifade
Ebubekir Özer: Ülkücü de, Milli Görüşçü de Alevi arkadaşlar da var. Hepsinin tek dertleri vatanın bekası...

Kamuoyu onu, serbest bırakıldıktan sonra yaptığı, Aziz Nesin Vakfı’nın öğrencisi olduğunu açıklamasıyla tanıdı. Okula giderken Aziz Nesin’in ceketini giydiğini anlatan Özer, gözaltına alınan emniyetçiler için, “Ülkücü de,  Milli Görüşçü de Alevi arkadaşlar da var. Hepsinin tek dertleri vatanın bekası” ifadesini kullanıyor.

Gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan sonra sarf ettiği “Ne paraleli, ben Aziz Nesin’in öğrencisiyim.” sözleriyle dikkat çeken emekli istihbaratçı Ebubekir Özer konuştu. Nesin Vakfı sayesinde okuyabildiğini söyleyen Özer, Emniyet’te her görüşten insan bulunduğunu ifade etti: “Ülkücü arkadaşlar var, kendini Milli Görüş çizgisinde bulanlar var, Alevi arkadaşlar var. Ama hepsinin tek derdi, vatanın bölünmezliği ve bekâsı.”

Ortaokulu bitirdikten sonra Çatalca’da meslek lisesi motor bölümünü kazanan Ebubekir Özer, kalacak yer noktasında sıkıntılar yaşamış. Özer ve ailesi tavsiye üzerine ismini bile duymadıkları Aziz Nesin’in kimsesiz çocuklar için açtığı vakfa gitmişler. O süreçleri Özer şöyle anlatıyor: “Benim babam ne Aziz Nesin bilir ne onun yazarlığını bilir. Babam ümmidir, okuma yazması yoktur. Annem ilkokul üçten terktir. Biz Çocuk Cenneti olarak tabir edilen Nesin Vakfı’na gittik. Tabii bu arada okul başladı ve 10 gün geçti. Eşya getirmediğimizi söyledik. Aziz amca ise aynen şu ifadeyi kullandı: ‘Bundan sonra her şeyi benden sorulur.’ Annem gitti ben orada kaldım. Aziz amcanın 1940’lı, 50’li yıllardan kalma bir ceketiyle ben okula başladım. Çünkü benden önce okula başlayan çocukların hepsinin çantaları, kitapları, üst başları alınmıştı. Ben utanarak giydim ceketi. Ama daha sonra gurur duydum giydiğim için.” Yaklaşık 7-8 ay orada kaldığını söyleyen Özer, Aziz Nesin’le ilgili olarak şu ifadeleri kullanıyor: “Alevi-Sünni ayrımına Aziz amca hiçbir zaman girmemişti. Sadece bir kimliğe bakıp, haklarında en ufak bir araştırma yapmadan yurda alıp sadece gönülle o çocuklara eğitim, aş-yemek verme derdindeydi. O çocukları hayata kazandırma niyetindeydi.”

 Nesin’in ilerlemiş yaşına rağmen kendileriyle çok yakından ilgilendiğini aktarıyor Özer: “Her sabah kahvaltılarımızı hazırlar, öğlen yemeklerimizi beslenme şeklinde çantalarımıza koyar ve okula gönderirdi. Ben 44 yaşına gelmiş bir babayım. Bugüne kadar hiçbir evladımın kahvaltısını hazırlamadım. 70 yaşında hayattan hiçbir beklentisi olmayan bir insandı. Ama o insan ısrarla görüşleriyle ve fikirleriyle değerlendirip, yaftalayıp toplumda bir yere koyuyoruz.”

SİCİLİ BOZUK İNSANLAR TUTULMAZ

20 yıl emniyet istihbaratta çalıştıktan sonra emekli olan Özer, görevinde hiçbir şekilde ceza, uyarı almadığına, soruşturma geçirmediğine dikkat çekiyor: “İçişleri bakanlığından, vali Muammer Güler ve Hüseyin Çapkın tarafından verilen üstün başarı belgelerim var. Bu belgelerim saklı gizli değil, her şey kayıtlı. Sicili bozuk insanlar zaten aramızda tutulmaz. Bunların her birinin kendine ait görüş ve düşünceleri var. Ülkücü arkadaşlar var, kendini Milli Görüş çizgisi içerisinde bulan arkadaşlar var. Bunun dışında Alevi arkadaşlar var. Ama hepsinin tek dertleri vatan bölünmezliği, bekası.” Geçtiğimiz ocak ayında emeklilik dilekçesini veren eski istihbaratçı, görev arkadaşlarının kanunsuz bir iş yapmayacağını vurguluyor: “İstihbarat teşkilatının yapısı amatör ruhla çalışır. Yani biz MİT gibi profesyonel imkânlara sahip değiliz. Emniyet istihbaratı polis vazife ve salahiyetleri kanununun ek 7. maddesine göre istihbarat faaliyeti yürütür. Ve bu istihbarat faaliyetleri dışında da 5397 sayılı kanuna göre de önleme dinlemesi yapar. Bunlar bize verilmiş yetkiler ve biz yaptığımız işleri bu kanunlar çerçevesinde yaparız. O yüzden de kanun dışı faaliyetler içinde buradaki arkadaşların bulunması mümkün değil. Ben Allah’ın varlığını bir olarak bildiğim gibi, bu arkadaşların da hiçbir yanlışın içerisinde olmayacağına inanıyorum. Hepsi alnının akıyla çıkacak.”

 Ergenekon soruşturmalarında da görev yapan Özer, operasyonların hükümetin bilgisi dahilinde gerçekleştirildiğini söylüyor. İstanbul emniyetindeki 650’ye yakın personel ile büyük bir ciddiyet içinde çalıştıklarını anlatan Özer, polislerin çoğunun geceleri evine gitmediğini kaydediyor. İstanbul eski İstihbarat şube müdürleri Ali Fuat Yılmazer ve Erol Demirhan’la birlikte çalışan Özer, bir anısını paylaşıyor: “Bir defasında operasyonların 4 veya 5. dalgasıydı. Erol Demirhan müdürümü yemeyi içmeyi unuttuğu için masada baygın bir şekilde yatarken bulduk. Hastaneye kaldırdık. Yaptığı icraatlara, sonsuz saygım var.”

14 Ağustos 2014 08:01
DİĞER HABERLER