"Emrindeki herkesi ve her şeyi cepheye sürüyor. Kendisi de tarafsızlık yeminini her gün bozarak “400 milletvekili vereceksiniz” diye şehir şehir geziyor."
(...)
Türkiye Ağustos ayından bu yana yoğun bir girdabın içinde. İktidar, yalnızca milletvekili seçimleri için değil, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın aklındaki “Başkanlık rejimi”nin kuruluşu ve bütün siyasi yapının tek bir adama göre yeniden düzenlenmesi için gergin bir yarış başlattı.
Erdoğan’ın yenilgiye karşı gösterebileceği herhangi bir hoşgörü ve tahammülden bahsetmek mümkün değil. O sadece zafer istiyor.
Emrindeki herkesi ve her şeyi cepheye sürüyor. Kendisi de tarafsızlık yeminini her gün bozarak “400 milletvekili vereceksiniz” diye şehir şehir geziyor.
AK Saray’la ilgili değişiklikler, “iç güvenlik yasası”, “örtülü ödenek”, yandaş medyanın giderek ölçüsüz ve acımasız bir propaganda makinesine dönüşmesi, Twitter’da aktiflerini çılgınlık düzeyine yükselten AK troller...
Bütün bunlar iktidarın 7 Haziran seçimlerine ne kadar önem verdiğini ortaya koyuyor.
Son yıllardaki kutuplaştıran ve ötekileştiren gergin üslup, şimdi daha da sertleştiriliyor. Yandaş köşelerde ve sosyal medyada, özellikle muhalif partiler ve liderlerle ilgili yazılanlara bir göz atmak yeterli.
HDP ve lideri Demirtaş, seçimlerde oynadıkları özel rol nedeniyle yandaşların hedefinde ayrı bir yer tutuyor. Nedeni açık: HDP yüzde 10’luk barajı aşabilirse Erdoğan’ın planları bozulacak.
Ayrıca Demirtaş, Erdoğan’a ve iktidara karşı sert bir muhalefet yürütüyor. AKP, “barışı bahşetme vaadi” ile dizginleyebileceğini sandığı bir siyasi hareketin başında bu kadar “uzlaşmaz” ve karizmatik bir liderin olmasından rahatsız.
Cumhurbaşkanı bir taraftan kükrüyor:
“Birileri çıkmış ne diyor, artık tek adamsın, yanında kimse yok. Ya ben cumhurun başkanıyım ya! Kendini bil, haddini bil, neslini bil!"
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da diğer taraftan atağa kalkıyor:
“Erdoğan herhangi biri değildir. Demirtaş’ın açıklamaları süreci zehirlemiştir, iklimi bozmuştur.” “HDP’nin barajı aşamaması halinde kıyamet kopmaz.” “Ayrıca Demirtaş’ın ve Kandil’in yaptığı açıklamalar, sanki İmralı’yı etkisiz hâle getirmeye çalışıyor gibi.”
Yani iktidar, kendi elinde mahkûm olarak tuttuğu bir Kürt lideri örnek göstererek özgür politika yapan bir başka Kürt lideri eleştirmeyi deniyor.
(...)