"Tevhidin temsilcisi ve kainatın yaratılış vesilesi olan insanlığın iftihar tablosu Efendimiz (sav), dünya gemisinin kaptanıdır. Onunla bu gemi sahile ulaşır. Bu gemiyi delmek ve batırmak isteyenler vardır. Vazifemiz onları ikaz edip uyarmak ve açılan delikleri tıkama azim ve kararlılığı içinde bulunmaktır."
M.Ali Şengül | samanyoluhaber.com
Hakkın Şahitleri
Hiç bir insan kendi iradesiyle bu dünyaya gelmedi. Giderken de kendi iradesiyle gitmeyecektir. Mukadder olan ecel nerede ne zaman kapımızı çalacak belli değildir. Hayat ve memat Allah’ın yed’i kudretindedir.
Her canlı, hususiyle insanlar, bu misafirhaneye bir defaya mahsus olmak üzere misafir olarak gönderilmişlerdir. Bir gün mutlaka her nefis ölümü tatmak üzere buradadırlar. Bugüne kadar, makamı, mevkii, serveti, ilmi ve itibarı ne olursa olsun, peygamberler dahil, dünyaya gelip de gitmeyen yoktur.
Ücretsiz, Allah’ın sanat harikası olarak bize emanet ettiği bu hayatı, yolda bulmadık ve para verip almadık. Sahip olduğumuz her şey, mülkün hakiki sahibi Allah’a aittir.
Allah’ın emanet ettiği bu hayatı ucuza satmayalım. Rabbimiz Tevbe Suresi 111. ayette “Allah karşılık olarak cenneti verip, müminlerden canlarını ve mallarını satın almıştır”. Nefis ve malını cennet karşılığında Cenabı Hakka satmak ve O’na abd olmak ne büyük bir şeref ne büyük bir kazançtır.
Ehli küfür, ehli dalalet, nifak ve zulüm şebekeleri, menfaat ve çıkarları peşinde ve dini dünyaya satanlar hakkında yine Tevbe Suresi 9. ayette “Onlar Allah’ın ayetlerini az bir dünya menfaati karşılığında sattılar da, Allah’ın yolundan insanları alıkoydular. Gerçekten onlar ne fena iş yaptılar /yapıyorlar” buyuruyor.
Mü’minler, sıkıntıları fırsatlara çevirme gayreti içinde bulunmalıdırlar. Fırsatlar ve imkanlar anında değerlendirilmelidir ki, sonradan nedamet ve pişmanlık duyulmasın. Nefeslerimizi ve sahip olduğumuz bütün imkanları, ahiret hayatımız adına yatırımda kullanmalıyız.
Başımıza gelen maddi manevi bela ve musibetleri bir ikaz-ı İlahi olarak kabullenmeli, aynı zamanda günahlarımızın affına, derecelerimizin nezdi İlahide seviye kazanmasına vesile olacak şekilde değerlendirmeliyiz. Omuzlarımızda taşımış olduğumuz mesuliyetten kurtulmamız için, milyarlarca Allah’ı tanımayan kullarına temsil ve tebliğle gönüllerine girme ve imanlarını, ahiretlerini kurtarmaya vesile olmaya gayret etmeliyiz.
Mü’min, imanın, ahlakın, kardeşliğin, sevginin, şefkatin, merhamet ve adaletin temsilcisidir.
Bakara suresi 143. ayette “Biz sizi örnek bir ümmet kıldık ki, insanlar nezdinde Hakkın şahitleri olasınız ve peygamber de sizin hakkınızda şahit olsun…”.
Efendimiz (SAV) “Neticede pişman olacağın bir işi yapma, (bir sözü söyleme)” buyuruyorlar.
İnsanların en büyük kaybı imandan mahrumiyetleridir. Müminlerin en büyük kaybı da iman erkanından, Kur’an ruhundan ve Rasulüllah’ın rehberliğinden mahrum oluşlarıdır.
Hayat yıldızlar gibi kayıp gidiyor. İman ve ameli salih yok ise, en kıymetli sermayemiz olan hayat badı hevâ boş yere geçiyor. Hayatı bakileştirmenin en önemli vesilesi, Allahı ve Rasulüllah’ı, dini mübini islamı hayatımızın merkezine almaktır.
Tevhidin temsilcisi ve kainatın yaratılış vesilesi olan insanlığın iftihar tablosu Efendimiz (sav), dünya gemisinin kaptanıdır. Onunla bu gemi sahile ulaşır. Bu gemiyi delmek ve batırmak isteyenler vardır. Vazifemiz onları ikaz edip uyarmak ve açılan delikleri tıkama azim ve kararlılığı içinde bulunmaktır.
Dünya ve ahiret saadetinin rehberi Efendimizdir(sav). Onun rehberliğini kabul etmeyenler hedefine ulaşamaz, Onun pınarından su içmeyenler, cennet kevserinden mahrum kalırlar. Onun reçetesini kullanmayanlar dünya ve ahirette derde derman bulamazlar.
Efendimize ümmet olma şerefine mazhar olan bizler, fitne fesat çıkarmadan, kavga gürültü yapmadan, ıslahçılar olarak vazifemizin hakkını vermek sureyle dünya barışına, huzur ve güvenine katkıda bulunmalıyız.
Şartlar ne kadar ağır olursa olsun, ümidimizi kaybetmeden, ye’se düşmeden, haklarımızı meşru müdafaa, adalet ve hukuk çerçevesi içinde aramalıyız. Meşru ve hukuki müdafaanın dışında, dedikodulara, gıybete, kavga gürültüye, zaman israfına girmeden mümine yakışır bir tavır sergilemeliyiz.
Bizler zaaf göstermez isek, Allah murad etmeden bu davayı kimse söndüremez. Saff suresi 8. ayette Cenab ı Hakk, “ Onlar Allah’ın nurunu ağızlarıyla üfleyerek söndürmek isterler. Fakat kafirlerin hoşuna gitmese de, Allah nurunu tamamlayacak (dünyanın her tarafına ulaştıracaktır)”. Gaybları bilen, her şeye kadir olan Allah kesin bir tarzda bu gerçeği müjdelemiştir.
Yaratılış gayemiz İ’lay-ı Kelimetullah’tır. En büyük derdimiz, küfür ve dalalet yangınından neslimizi kurtarmaktır.
Bakara suresi 204.ayette Cenabı Hakk “ İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına dair sözleri senin hoşuna gider. Üstelik sözünün özüne uyduğuna Allah’ı da şahit gösterir. Halbuki gerçekte o, düşmanların en yamanıdır.”
205. ayette “ Senin yanından ayrılınca, ülkede fesat çıkarmaya çalışır. Ürünleri ve nesilleri mahvetmek için uğraşır. Allah, elbette fesadı (bozgunculuğu ,fitne ve fesat çıkarmayı) sevmez.”
Ve yine 207. ayette ise, “ İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendisini feda eder. Allah da kullarına pek merhametlidir”.
Ahzab suresi 23. ayette, “ Müminlerden öyle yiğitler vardır ki, Allah’a verdikleri sözü yerine getirip sadakatlerini isbat ettiler. Onlardan kimi adağını ödedi, canını verdi, kimi de şehitliği gözlemektedir. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler.”
24. ayette ise,” Allah, böylece sadık kalanları, doğruluklarına karşılık ödüllendirecek, münafıkları da dilerse azaba uğratacak veya tevbe nasip edip tevbelerini kabul buyuracaktır. Çünkü Allah Ğafurdur, Rahimdir.”( Çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur)
Bize düşen vazife, ubudiyet anlayışı ve kulluk şuuru içinde, Rabbimizden gelen emirlere teslim olmak ve itaat etmektir. İnanmış samimi gönüllere de bu yakışır.