Müslümanlığı bir araba plakası gibi takılınca kurutulmak mümkün mü? Onu yaşamak, onu hayatın merkezi yapmak gerekmiyor mu? İslam Dünyasının içinde bulunduğu durum Müslümanlık ne kadar yaşanıyor sorularını akıllara getiriyor...
Gazeteci Yazar Veysel Ayhan TR724.com internet sitesindeki yazısında İslam Dünyasının son durumumu analiz etti.
Özellikle Ortadoğu coğrafyasında çok yerde iç savaş var. Bombalar patlıyor, milyonlarca masum insan yaralanıyor, ölüyor. İnsanlar bu savaşlardan kaçıp barış ve huzurun hâkim olduğu coğrafyalara sığınıyor. Bir kısmı yollarda ölüyor. Bir kısmı denizlerde boğuluyor. Bir kısmı da bin bir müşkilat mülteci olarak bazı ülkelere varmayı başarıyor.
Özellikle Avrupa ülkelerindeki mülteci kamplarına veya mülteci kabul ofislerine gittiğinizde iltica edenlerin yüzde 95’inin, Müslüman olduğunu iddia eden yöneticilerin zulmünden kaçıp oralara sığınanlar olduğunu üzülerek görürsünüz.
Tiranlar ve diktatörlerin zulmü altında inleyen Ortadoğu insanı, varlık içinde yokluk yaşar. Ülkelerin gelirleri hırsızlık ve yolsuzluklarla erir. Saray ve lüks yaşam liderlerin aklını başından alır.
Tunus’un devrik lideri Zeynel Abidin b. Ali, kaçarken yanında 1,5 ton külçe altın götürmüştü. Geride 9 milyar dolarlık bir servet ve daha sonra Erdoğan için satın alınan lüks bir uçak kalmıştı.
ÇOK DİNDAR KRALLAR(!)
Bir başka krallık Suudi Arabistan. Suudi prensleri dünyanın en lüks yatlarıyla en bâkir sahillerde bohem hayatı sürüyor. İslami kıyafetler ülke sınırına kadar. Kral’ın hayatına gelince… Anlatmak için görgüsüzlük, gösteriş ve israf kelimeleri yetmez. Müslümanlıkla izahı zaten yok da akılla da anlaşılır değil.
Mesela Kral Selman’ın 27 uçakla yaptığı altı ülkeyi kapsayan seyahati hatırlayalım. Eşyalar, bagajlar 505 ton tutmuştu. Kral yanında iki elektrikli asansör bile götürmüştü. 25 prens, 10 bakan 500 kişilik bir heyet krala eşlik ediyordu. Sadece bu turun maliyetiyle Halep gibi bir şehir ihya olurdu belki.
Kral çok dindar(!) olduğundan Endonezya’da kortejinin geçeceği güzergâh üzerinde bulunan heykellerin üzeri kapatılmıştı. Bu çok dindar Kral geçen hafta ABD Başkanı Trump ve eşi Melania’yı ağırladı. Kral, Kadın heykellerini örttürüyor, başörtüsüz kadınları sınırdan içeri sokmuyordu ama tüm bunları Melania ile tokalaşırken unutmuştu!
110 MİLYAR NE DEMEK?
Trump’ın mutluluktan aklını başından alan, zevkten kendinden geçiren ise 110 milyar dolarlık dev silah satışı idi. (Soru: 110 Milyar dolar ne demek? Cevap: İngiltere Başbakanı Theresa May’in Erdoğan’ın Saray’ına gelip imzaladığı 125 milyon dolarlık savaş uçağı satışının tam 880 katı.)
Bu korkunç para ile kaç milyon insan açlık ve sefaletten kurtulur, ev bark sahibi olur, kaç milyon çocuk için okul yapılır, eğitim giderleri karşılanır gibi hesaplar Trump’la Kılıç dansı yapan Kral Selman’ı hiç ilgilendirmiyordu.
İşte ve benzer diktatör ve hatta tiranlar sayesinde Müslümanlar batının kapısında sefalet içinde sığınmacılık yapıyor.
UTANÇ VERİCİ RAPOR
Amnesty International yani Uluslararası Af Örgütü’nün önceki yıllara ait bir raporundaki yer alan şu cümleler her şeyi anlatıyor: “Körfez ülkelerinin yeniden yerleştirme programlarına katılmamasının utanç verici olduğu, hâlbuki Körfez Arap ülkelerinin din ve dil birliği nedeniyle, savaştan ve takibattan kaçan Suriyeli mültecilere yardım ve himaye verenlerin başında gelmesi gerektiği…”
Raporda belirtildiği gibi Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde de alınan mülteci sayısı sıfır.
MÜSLÜMANLIK ARABA PLAKASI DEĞİL
Evet araba plakası değil ki takınca ahirette kurtulasınız. Müslümanlık vasıflarla ve sıfatlarla inşa edilen bir kimlik. Kardeşlerine sahip çıkmak, fakir ve yoksula el uzatmak, müsrif olmamak… Bunlar hangi dine ait vasıflar? Komşusu aç iken uyumamak, yetim ve öksüzü himaye etmek… Kul hakkına girmemek, halkın vergilerine çökmemek, devlet parasıyla saltanat sürmemek…
Bunların hepsi Müslümanlığa ait vasıflar. “Kızım Fatıma bile olsa…” öğretisi, Hz. Ömer adaleti, “Dicle’nin kenarında bir kurt…” meseli… Bunlar maalesef tarih kitaplarında mahpus kalmış değerler.
Ortadoğu krallarında, diktatörlerde ve tiranlarda bu sıfatlar yok.
Peki dinine bakmaksızın her kapısına gelene sahip çıkan, yardım eden, barındıran, ev ve iş veren, iş bulamazsa maaş veren kim? Mazlum ve mağduru, zalime iade etmeyen kim? Yani Müslümanlığa ait sıfatları yerine getirenler kim? Batı ülkeleri. Batı yekpare bir yapı değil. Bir yanının doğuyu hercümerç edişi, savaşlara sebep oluşu, diğer yanının insanlığını görmeye engel değil.
UZAYLILAR ELLERİNDE KUR’AN ÇIKSA GELSE…
Hani hep gelir ya… Uzaylılar dünyamıza gelse ve ellerine Kur’an’ı alıp baksalar acaba Müslümanlar kimler, diye. Sonuç ne olur?
Bakarlar ki birileri namaz kılıyor ama hırsızlık ve yolsuzluk yapıyor.
Bakarlar ki birileri kadınlara, bebeklere bile zulmediyor ama umreye gidiyor.
Bakarlar ki birileri başını örtüyor ama gasp edilmiş mallara çöküyor.
Bakarlar ki birileri cumaya gidiyor ama her söylediği yalan, her harcadığı israf.
İçki içmiyor ama her yediği haram domuz eti yemiyor ama boğazına kadar faizin her türlüsüne batmış!
Uzaylıların kafası bayağı karışır.
Sonra diğer coğrafyalara bakarlar. Yardımseverlik, emanete riayet, insana saygı, tabiata özen…
50 MERCEDES’LE CUMA’YA GİDEN Mİ BİSİKLETLE İŞE GİDEN Mİ
Bakar ki kral ama pilotluk yaparak ve bunun reklamını yapmadan halkına faydalı olmaya çalışıyor.
Başbakan ve Bakanlar, en ufak bir yolsuzluk ithamında -gerçek olmasa bile- istifa edecek kadar onurlu.
Bir yanda minicik yalanları ortaya çıkınca utanıp başbakanlıkları, bakanlıkları bırakanlar, diğer yanda o makamlarda utanma hissinden yoksun olarak sırtını yalanlara dayayarak ayakta durabilenler.
Bakar ki başbakan ama kiliseye makam aracıyla gitmiyor. Hatta makamına bisikletle gidiyor. Halkı gibi yaşıyor. Gurur ve kibirden beslenmiyor, ağzından kin ve nefret fışkırmıyor.
Gördükleri karşısında uzaylıların beyin devrelerinden dumanlar çıkar herhalde!
Ne kanaate varırlar? Herhalde Müslümanlığın şekli yanları Ortadoğu’da kalmış özü ve ahlaki tarafları batıya yerleşmiş diye düşünürler. Yani şekli Doğu’da, ruhu Batı’da.
Kimse kendine cennetten ‘Firdevs’ler, başkalarına cehennemden ‘Haviye’yle taksim etmemeli.
Allah âdil-i mutlaktır.