Erdoğan'ın "Yargının vereceği karar İmamoğlu'nun önünü kesebilir" sözleriyle başlayan tartışmanın seçimden sonra AK Parti MYK'sında da sürdüğü iddiaları var. Tartışmanın bir yargı sürecine dönüp dönmeyeceği konusundaki görüşler ise çok farklı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Ordu ziyareti sırasında, VIP'ten geçmesine izin vermeyen Ordu Valisi Seddar Yavuz'a haraket ettiği iddiasıyla başlayan tartışmaya Cumhurbaşkanı Erdoğan, İmamoğlu'nun bu olay nedeniyle görevden alınabileceğini söyleyerek katılmıştı.
Erdoğan, bu yöndeki ilk açıklamasını 18 Haziran'da yapmış, “İşi Ordu Valimiz yargıya götürmesi halinde ki götürecek, polislerimiz hakeza. Tabii bu konuda yargının vereceği kararı ben şu anda bilemem ama yargının vereceği karar bu işte (İmamoğlu'nun) önünü kesebilir" demişti. Ardından bu yorumunu katıldığı farklı programlarda tekrar dile getirdi.
Hürriyet Yazarı Abdülkadir Selvi, 23 Haziran öncesinde Erdoğan'ın zaman zaman gündeme getirdiği bu konunun, seçimden sonra yapılan AK Parti MYK toplantısında da konuşulduğunu yazdı.
Selvi'nin yazısının o bölümü şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan önemli değerlendirmeler yapmış. Erdoğan’ın değerlendirmesinde “Eski arkadaşlarımızın ihanetine uğradık. Sırtımızdan hançerlendik” şeklinde bir bakış açısı hâkimmiş. Cumhurbaşkanı bir ara Ordu Havalimanı’nda yaşanan VİP olayına değinmiş. Seçim kampanyası sırasında da bu konu üzerinde durmuş “Yargının vereceği kararı ben şu anda bilemem ama yargının vereceği karar bu işte (İmamoğlu’nun) önünü kesebilir” demişti.
Erdoğan benzer değerlendirmeyi MYK’da yapıyor. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı ise “Bu söylediğiniz hukuken doğru değil. Suçlu bulunsa dahi belediye başkanı görevden alınamaz, en fazla kınama cezası verilir” diye itiraz ediyor. Bunun üzerine Erdoğan ile Yazıcı arasında bir gerginlik yaşanıyor.
Ordu Valisi Seddar Yavuz’u tenzih ederim. Geçmişte Tansu Çiller, İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir yüzünden CHP ile koalisyonu bozdu. 28 Şubat sürecinde Menzir, DYP’yi parçalayıp DTP’yi kuran ekip arasında yer aldı. Yasaklar referandumunda Antalya Valisi Bahattin Güney, Özal’ın gözüne girmek için Demirel’i miting meydanına sokmadı. Ama Antalya’da Demirel’i “Kurtar bizi baba” diyen on binler karşıladı.
AK Parti’nin devletin sesine değil, milletin mesajına odaklanmasında yarar var.
VIP tartışması yargıya taşınırsa ne olur?
Ceza Hukukçusu Yılmaz Yazıcıoğlu, VIP tartışmasının yargıya taşınması durumunda, İmamoğlu'na "Görevli memura görevinden dolayı hakaret" suçlamasının yöneltilebileceğini söyledi.
Eğer ispatlanırsa, bu suçun Cuza Hukuku'ndaki karşılığı 1 yıldan 27 aya kadar hapis cezası.
Yazıcıoğlu'nun bu iddia ve cezasına yönelik değerlendirmesi ise şöyle:
"Bizim hukukumuzda, sanığa verilmesi gereken ceza alt sınırdır. Yani kanunlarımızı uygulama gereğince sanıkların cezası alt sınırdan başlar. Ancak olayın gösterdiği vahamet, toplumda meydana getirdiği sonuçlar, kamuoyundaki karşılığı göz önünde bulundurularak ceza artırılabilir. Yani, eğer bu konu yargıya taşınırsa ve suç ispatlanabilirse, beklenen cezası 1 yıl hapis. Orada da hükmün açıklanması geri bırakılır çünkü 2 yılın altındaki cezalarda sanığın başka bir suçu yoksa, yasalar bunu emreder."
Yazıcıoğlu, "Eğer bir şekilde en üst sınırdan ceza verilirse, yani İmamoğlu 27 ay ceza alırsa bile görevden alınması söz konusu olamaz" dedi, o sürede belediyeye bir kayyum atanabileceğini ancak cezanın tamamlanmasıyla yeniden görevine devam edebileceğini söyledi.
"Bu meseleyle 5 milyon oy almış birine ayak bağı olunamaz"
Avukat Cüneyt Toraman ise, "İlkesel olarak böyle bir tartışmanın mahkemeye taşınmasına karşıyım" diye başladı söze:
Kamu görevlisine hakaret nihayetinde ağır bir suç. Bununla ilgili soruşturma da başlatılmıştı. Olay VIP salonundan geçip geçmeme meselesi değil, o tartışma sırasında valiye hakaret edilmesi. Sonuçta hem savcılık hem mahkeme bilirkişi incelemelerini yaptıracak ve gerçekler ortaya çıkacaktır ancak bir hukukçu olarak bu konunun mahkemeye taşınmasının halk nezdinde doğru algılanacağını, kabul göreceğini düşünmüyorum.
Toraman, belediye başkanlığı döneminde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da okuduğu şiir nedeniyle hapse girmesini, görevden alınmasını hatırlattı, "O zaman bu yanlıştı ve benzer şeylerin o dönemin mağdurları tarafından bugün yapılmasını da yanlış buluyorum" dedi.
Eğer böyle bir hakaret varsa ve bu hakaret bir kamu görevinin sona ermesine yol açabiliyorsa hemen bu yasayı düzenlemek lazım. Çünkü böyle bir durumda eğri olan yasadır. Bir valiyle tartıştı diye bu mesele üzerinden neredeyse 5 milyon oy almış birine ayak bağı olunamaz. Mesele sadece İmamoğlu meselesi de değil. Tüm kamu görevlileri açısından yapıyorum bu değerlendirmeyi. Disiplin cezasını anlarım, maaş kesme cezası olabilir. Bunlar yetersizse daha ağır disiplin cezaları konabilir. Ama bu tarz meselelerin ceza kanunlarının görev kapsamına alınmasını doğru bulmuyorum.
"Konu hukuki değil siyasi"
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Adem Sözüer ise bu tartışma üzerinden İmamoğlu'nun görevden alınıp alınamayacağını tartışmayı doğru bulmadığını söyledi.
Devletin yetkili makamlarının daha dava dahi açılmayan bir iddia ile ilgili suç varmış gibi açıklamalarda bulunmaları, konunun hukuki değil siyasi olduğunu gösterir. Bu yapıda tarafsız bir soruşturma ve kovuşturma olması pek mümkün değil. Çünkü kişi, yöneticilerimiz tarafından suçlu ilan edilmiş, medyada suçlu olarak damgalanmış bile. Bu ortam ve koşullarda belediye başkanlığı konusunu tartışmayı hukuken doğru bulmuyorum.
(Independent Türkçe)