Türkiye ekonomik olarak iyi sinyaller vermiyor. En son gelen işsizlik rakamları da bunu gösteriyor.
Ekonomist Prof. Dr. Seyfettin Gürsel T24.com internet sitesinde yazdığı değerlendirme yazısında Türkiye ekonomisinin iyi sinyaller vermediğini söyledi.
İşte Gürsel'in 'İşsizlik rakamlarının ' analizi
İşsizlikte ikinci darbe
Bugün açıklanan Haziran dönemi işsizlik rakamları bir ay arayla bana ikinci şoku yaşattı. Mayıs dönemini irdeleyen “İşsizlikte beklenmedik sıçrama” başlıklı geçen ayki yazımda “tam bir şok yaşadığımı” itiraf etmiştim. Mayısta nisana kıyasla 0,5 puan birden artan tarım dışı işsizlik oranında 2008-2009 krizinden bu yana görülmemiş boyutta bir sıçrama ortaya çıkmıştı. Böyle bir şoku kimse beklemiyordu.
Haziran döneminde bu boyutta bir artışın tekrarını tahayyül etmek doğursu harcım değildi. Mayıs dönemi sıçramasını en kötü ihtimale ılımlı bir artışın takip etmesi beklenebilirdi. Heyhat.... Haziran döneminde işsizlikte daha da güçlü bir artışın gerçekleştiği görüldü. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış rakamlara göre genel işsizlik oranı yüzde 10,3’ten 10,9’a, tarım dışı işsizlik oranı da yüzde 12,3’ten 12,9’a 0,6 puan arttı. İki ay gibi kısa bir dönemde işsizlik oranlarındaki artış 1 puanı bulurken, işsiz sayısındaki artış 300 bine ulaşmış durumda. Haziran dönemi (Mayıs-Haziran-Temmuz) itibariyle ülkede 3 milyon 324 bin kişi iş arıyor. İşin vehametini vurgulamak için genç işsizlik oranının iki ayda yüzde 17,7’den 20,5’e tam 2,8 puan arttığını de eklemek isterim.
İşsizlikte yaşanan bu ani patlamanın nereden kaynaklandığını anlamak için tarım dışı iş gücü piyasasına biraz daha yakından bakalım. Mayıs dönemindeki sıçrama, işgücü normal trendinde artarken istihdamda ortaya çıkan sert frenin sonucuydu. Nitekim tarım dışı iş gücü 195 bin artarken istihdam artışı 46 binle sınırlı kalmıştı. İstihdamı hizmet sektöründeki 53 binlik artış sürüklemişti. Haziran döneminde yaşanan ikinci şokun ise çok büyük ölçüde istihdamdaki gerilemeden kaynaklandığı görülüyor. Sanayi istihdamı 56 bin, inşaat ise 66 bin istihdam kaybetmiş, durumda. Hizmetlerdeki artış ise 28 binle sınırlı. Toplamda 94 bin gibi muazzam bir istihdam kaybı söz konusu. Krizden bu yana zaman zaman aylık istihdam kayıpları görülmekle birlikte bu boyutta bir kayıp olmamıştı.
Hükümet yetkililerinin istihdam şokunu 15 Temmuz darbe teşebbüsünün neden olduğu travmatik ortama bağlayacaklarından emin olabiliriz. Haziran dönemi rakamları üç aylık ortalamayı ifade ettiğini hatırlatayım. Nisan ayı çıkıyor yerine Temmuz ayı giriyor. Temmuzun ikinci yarısında önemli sayıda firmanın işe alımları ertelemesi anlaşılabilir bir durum. Ancak bu ertelemenin istihdamdaki depremi tümüyle açıkladığı kanaatinde değilim.
Sanayi ve inşaat sektöründe duraklamanın Mayıs döneminde, yani esasen Haziran ayında, ortaya çıktığını hatırlatmak isterim. Birinci çeyrekten ikinci çeyreğe GSYH artışının yüzde 0,3 gibi çok düşük bir oranda kalmasının bu duraklamada kısmen pay sahibi olması kuvvetli bir ihtimal. Ancak üçüncü çeyrekte ekonomik büyümenin de daha düşük gelmesi bekleniyor. Gerçi son yıllarda düşük büyüme ile yüksek istihdam artışları (özellikle hizmetlerde) at başı gidiyordu. Emek verimlilği yerinde sayıyordu ama en azından işsizlikte kalıcı bir artış ortaya çıkmıyordu.
Mayıs-Haziran döneminde istihdamın geçirdiği sarsıntı büyüme ile istihdam arasındaki bu mutlu etkileşminin sonuna gelindiğinin işaret fişeği olabilir mi? Kesin bir yanıt verebilmek için bir kaç dönem daha istihdam rakamlarını izlemek gerekiyor. Ama şimdiden krizi izleyen yüksek büyüme-yüksek istihdam artışı sürecinde genel işsizlik oranının yüzde 8’e (Haziran 2012), tarım dışı işsizlik oranının da aynı dönemde yüzde 9,8’e kadar gerilemişken dört yıl sonra sırasıyla yüzde 10,9’a ve 12,9’a yükseldiğini, ekonomik büyüme düşük kaldığı takdirde bu artışın kalıcı bir eğilime dönüşebileceğini belirtmek isterim.