İşte KCK/PKK'nın Kürdistan için hedeflediği 4 ülke!

İşte KCK/PKK'nın Kürdistan için hedeflediği 4 ülke!
KCK hedefinin Türkiye, İran, Suriye ve Irak'ta ‘Kürdistan’ devleti kurmak olduğu, KCK ile PKK ve BDP arasında bağ bulunduğu belirtildi.
Özel Yetkili Savcı Adnan Çimen’in hazırladığı iddianamede, KCK’nın nihai hedefinin Türkiye, İran, Suriye ve Irak topraklarında ‘Kürdistan’ devleti kurmak olduğu, KCK ile PKK ve BDP arasında organik bağ bulunduğu belirtildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 2 bin 400 sayfalık KCK-TM (Koma Ciwaken Kürdistan-Kürdistan Halklar Topluluğu-Türkiye Meclisi) iddianamesi mahkeme tarafından kabul edildi. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede KCK’nın kuruluşu, yapılanması ve faaliyetleri ayrıntılı olarak anlatıldı ve “PKK eşittir KCK’dır. KCK denilen yapılanma PKK’nın da içerisinde yer aldığı holdingin adıdır” denildi. İddianameyi hazırlayan Özel Yetkili savcı Adnan Çimen, PKK ve KCK’nın üst düzey yöneticilerinin oluşturduğu Kent Meclisleri’nin yüzde 80-85’inin BDP üyelerinden oluştuğunu, PKK/KCK ile BDP arasında “organsal bağ” bulunduğu ileri sürerek, iddianamenin bir suretinin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderileceğini belirtti. Milliyet'in haberine göre; hukukçular da Partiler Kanunu’na göre suç unsurunu görülürse partinin kapatılması için dava açılabileceğini belirtti. Hedef Kürdistan devleti Savcı Çimen’in hazırladığı 147’si tutuklu, 193 sanıklı iddianamede KCK’nın nihai hedefinin Türkiye, İran, Suriye ve Irak topraklarında “Kürdistan” devleti kurmak olduğu belirtildi. İddianamede, KCK Türkiye yapılanmasının BDP’nin il ve ilçe binalarında toplantılar yaptığı, terör örgütünün başı Öcalan’ın avukatları aracılığıyla gönderdiği şifreli mesajların da okunduğu bu toplantıların “Kandil’dekilerden farkı olmadığı” iddia edildi. Gizli tanık ifadeleri, itiraflarda bulunan sanık anlatımları, tanık ifadeleri, telefon görüşmeleri, fotoğraflar, şemalar ve dinlemesi kayıtları iddianamede delil olarak yer aldı. Dinlemeyle başlandı İddianameye göre, “KCK Türkiye Meclisi’nin İstanbul İl Yürütmesi tarafından Barış ve Demokrasi Partisi İstanbul İl ve İlçe Başkanlığı binalarında toplantılar yapıldığı ve bu toplantılara örgütün İstanbul’daki üst düzey yöneticileri ile örgütü sevk ve idare eden çekirdek kadronun katıldığının öğrenilmesi üzerine” mahkeme kararıyla ortam dinlemesi yapıldığı belirtildi. İddianamede, toplantıların içerik olarak PKK/KCK’nın “gerek Kandil dağında gerekse Kuzey Irak topraklarındaki diğer kamplarında yapılanlardan farklı olmadığı” kaydedildi. Şifreli talimatlar Toplantılarda “İmralı’da bulunan terör örgütü lideri Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde örgüte iletilmek üzere açık ya da şifreli olarak gönderdiği talimatların görüşme notları adı altında okunduğu, örgütün geleceğine dair planlamaların bu talimatlar esas alınarak oluşturulmaya çalışıldığı, PKK/KCK’nın kaos oluşturma stratejisi kapsamında, İstanbul’da yapılan tüm eylemlerin bu toplantılarda karara bağlandığı, eylem kararlarının bazen toplantılarda gün ay katılacak gruplar, icra tarzı gibi detaylara kadar belirlendiği, ancak genel olarak da hiyerarşik düzen içerisinde ilgili birimlere eylem yapmaları talimatı verildiği, İstanbul’un değişik yerlerinde ve farklı zamanlarda yapılan tüm terör eylemlerinin planlı olduğu, hatta bu eylemlerde kullanılan örneğin molotof kokteyl, bez afiş ve benzeri şeylerin masraflarının dahi bu yapılanma tarafından karşılandığı” anlatıldı. İddianameye göre özellikle 2011’deki terör eylemlerinin ana gayesi “kaos ve kargaşa oluşturmak suretiyle devleti aciz duruma düşürmek ve oluşturulması hayal edilen Kürdistan isimli özerk yapılanma konusunda masaya oturmaya zorlamak”... Ayrıca sanıklar da bu amaçlarını yaptıkları toplantılar da açıkça beyan ettiler. Haraçlardaki şifre İddianameye göre PKK-KCK gerek şehir merkezlerindeki gerekse dağ kadrosundaki militanlara lojistik destek sağlamak amacıyla KCK Sözleşmesi’ne (Anayasası) dayalı olarak “KCK vatandaşı” kimliğini ortaya çıkardı. Bu kişilerden de “bu vatandaşlığın gereği olarak vergi aldı.” Bu para toplama faaliyeti ise kamuoyuna Barış ve Demokrasi Partisi’nin “kumbara, zarf” gibi adlarla aldığı bağış faaliyeti olarak yansıtıldı. Savcıya göre bu PKK ve KCK adına zorla para toplama faaliyetiydi. İddianamede KCK’nın Türkiye’de sivil siyasi hareket olduğunu iddia edenlerin bir kısmının “büyük bir yanılgı içerisinde olduğu” bir kısmının ise “bilerek terör şebekesini gizlemeye çalıştığı” belirtildi. Savcıya göre KCK ; Türkiye’de PKK’nın kontrolünde KCK Türkiye Meclisi, İran’da Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK), Irak’ta Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi (PÇDK) ve Suriye’de Demokratik Birlik Partisi’nden (PYD) oluşan dörtlü bir uluslararası proje... Bu yapılanmalardan her birinin bulunduğu ülkede “Birleşik Bağımsız Kürdistan” isimli yapılanmanın zeminini oluşturma görevi üstlendi. PKK içerisinde yabancı ülke vatandaşlarının bulunmasının da bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek nihai hedefin önce özerk bir yapılanma, nihai olarak da “Kürdistan” isimli dört ülkenin topraklarının içerisinde olduğu bir devletin kurulması olduğu ifade edildi. Yapılamayanı yaptı İddianamede, PKK’nın uluslararası camiada terör örgütleri listesine alınmasından sonra hareket alanı ve gündem oluşturma kapasitesinin azaltıldığı ve kendi adıyla yapamadığı işleri KCK’yla uygulamaya koyduğu belirtilerek, şöyle denildi:“İddianamede yer verilen toplantı ses kaydı dökümlerinden açıkça anlaşılmaktadır ki, PKK eşittir KCK’dır. KCK denilen yapılanma PKK’nın da içerisinde yer aldığı holdingin adıdır. Hedef aynı ancak yöntem biraz farklı ve daha da tehlikelidir. Bugün PKK’nın bu adla faaliyette bulunması söz konusu değildir. Ama aynı işler KCK adı altında rahatlıkla yapılabilmektedir. DTK Kongresi’nde özerkliğe ve Kürt devletine gidişin önemli bir kilometre taşıdır. Sivil görünümlü bu organizasyonlarla, kamuoyu oluşturulmaya özellikle halk tabanına inilmeye ve uluslararası desteğe kavuşmaya çalışılmaktadır. Bir numara Karayılan Yoksa KCK’nın da DTK’nın da söyledikleri PKK’nın söylemlerinin barışçıl bir bohçaya sarılmak suretiyle üzeri örtülmüş bölücü taleplerinden başkası değildir. Bu husus her türlü izahtan varestedir. Çünkü KCK’nın başı kanlı terör örgütünün bugün itibariyle bir numarası olan Murat Karayılan’dır. Karayılan’ın demokratik siyasi bir hareketin başı olduğunu iddia etmekse akıl ve mantığı çöpe atmakla eşdeğerdir. KCK ve DTK, ülkemizdeki terör olaylarıyla hiçbir ilgisi bulunmayan bir kısım dış ülkelerin dahi ‘terör örgütü’ listesine aldıkları PKK için bu tanımlamayı yapmamışlardır. Dolayısıyla bu yapıların terörden bağımsız bir faaliyet olduklarının izahı mümkün değildir.” Dava Silivri’de Balyoz davasının görüldüğü salonda temmuzda yapılacak. İDDİANAMEDEN AYRINTILAR Öcalan kendini yarı Tanrı gibi gösteriyor İddianamede, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan hakkında da şu değerlendirmeler yapılıyor: “Son dönemde Öcalan tarafından kaleme alınan Demokratik Uygarlık Manifestosu adlı kitapta Öcalan kendisini ‘maskeli ve maskesiz tanrılar ile örtük ve çıplak krallar’ içerisinde Kürt toplumunun her şeyini düşünen, planlayan, onlar için acı çeken ve onlara özgürlük yolunu açan, kapitalist uygarlıkların vahşiliği karşısında Ortadoğu’daki Kürt halklarının haklarını ve geleceklerini korumaya çalışan bir önder olarak tanımlamaktadır. Hatta Öcalan, ‘Urfa’dan çıkışını Hz. İbrahim’in İbrani kabilesinden çıkışına, yakalanması sürecini de Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesine’ benzeterek kendisini kutsamakta ve kendisine mitolojik ve cinsiyetsiz bir yarı tanrı sıfatı vermeye bile çalışmaktadır. Böylesi birinin kendini halk nezdinde kutsal kabul edilen kavramlarla özdeşleştirmeye çalışması ise sadece istismardır.” ‘Fizik dersinde PKK’ İddianamede şüphelilerden Ali Bicerikli’nin BDP Siyaset Akademisi hakkında anlattıkları da yer aldı. Şüpheli Bicerikli’ye göre “Akademide PKK propagandası yapılıyordu, Abdullah Öcalan’dan zaman zaman bahsediliyor ve kendisinden önderlik olarak bahsediliyordu.” Şüphelilerden Delil Botan Kahraman da Siyaset Akademisi’yle ilgili şunları anlattı: “Akademi olarak kullanılan dairede sınıflar normaldi. Panolarda bir kısım şahısların fotoğrafları vardı. Ben bu şahısları şahsen tanımamakla birlikte görüntülerinden terör örgütü mensupları olduğunu tahmin ettim. İlk dersimiz Deniz Zarakolu’nun girdiği Uygarlık Tarihi ve Doğal Toplum dersiydi. Deniz Hoca uygarlık tarihini ve toplumsal gelişmeleri anlatıyor, zaman zaman da ‘Savunmalarda da bu şekilde izah ediliyor’ tarzında sözler sarf ediyordu. Ben savunmalar tabirinden ne kastettiğini daha sonra felsefe dersinde öğrendim ve Uygarlık Tarihi dersinin Öcalan’ın savunmalarına bina edildiğini anladım.” ‘Ahmet Türk kampa geldi’ “Gizli Tanık Cemile” Kandil’deki örgüt merkezinin Türkiye’deki yapılarla nasıl temasa geçtiğini anlattı. KCK terör örgütü güdümünde basın yayın faaliyeti yürüten üst düzey kişilerin iki yılda bir örgüt kamplarında YRD (Yekitiya Revzegary Demokratik) adı altında yapılan basın konferansları düzenlediğini anlatan Cemile, basın faaliyetleri içinde yer almamasına rağmen Ahmet Türk’ün bu toplantılara katıldığını iddia etti. ‘Yapılanma, motor gibi’ Savcı Adnan Çimen iddianamede örgüt yapılanmasını “motor sistemi”ne benzeterek şu değerlendirmeyi yaptı: “Terör örgütü yapılanmaları, bir motorun sistemi ve yapılanması gibidir. Tüm parçaların bir düzen içerisinde bir araya gelmesinin bir tek gayesi vardır ki, o da motorun çalışmasıdır. Bazen hiç hareket etmiyor gibi gözüken bir cıvatanın aslında motorun parçalarını bir arada tuttuğu ve bütünlüğü sağladığı görülür. Terör örgütlerinin özellikle siyasi ve sosyal uzantıları bu kapsamda değerlendirilmelidir.” ‘BDP için kapatma davası açılabilir’ Prof. Dr. Ender Ethem Atay (Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi): “Soruşturma kapsamında dosyadaki bilgi ve belgelerden bir siyasi partinin terör örgütüyle bağlantılı olduğu kanaatine ulaşılırsa bu durum Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu gereğince partinin kapatılma sebeplerinden birini oluşturduğu için bu hususta harekete geçme anlamında yetkili olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın durumdan haberdar etmesi gerekir. KCK iddianamesini hazırlayan savcılığın yapmış olduğu da budur. Yargıtay Başsavcılığı, kendisine gelen bu bilgilerden hareket ederek, Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu’nda öngörülen şartların gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirecek. Eğer bu anlamda partiyi kapatmasını gerektiren bir durum olduğu kanaatine ulaşılırsa Anayasa Mahkemesi nezdinde ilgili partinin kapatılması amacıyla dava açacaktır.” Öcalan’la görüşecek avukatları KCK seçiyor İddianamede PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın avukatlarından sanık İrfan Dündar’ın verdiği ifadeler de delil olarak yer aldı. Dündar, KCK’nın yapısını, yönetici ve üyelerini, faaliyetlerini, vergi adı altında haraç toplama faaliyetlerini ayrıntılı olarak anlattı. “2005 yılında ben Abdullah Öcalan ile yaptığım görüşmelerden dolayı Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bana ve Mahmut Şakar, Aysel Tuğluk, Hadice Korkut, Doğan Erbaş, Fırat Aydınkaya gibi bazı avukatlara görüşme yasağı getirildikten sonra İmralı’ya İbrahim Bilmez, Ömer Güneş, Faik Özgür Erol gibi avukatlar gitmeye başladı. Bu dönemden sonra Abdullah Öcalan ile görüşme yapacak avukatları KCK Türkiye yürütmesinde bulunan Ali Durç, Murat Nil kod, Nihat Oğraş, Kamuran Yüksek, Nadir Yıldırım ve Şinasi Tur isimli şahısların önerisiyle seçiliyordu.” “KCK (Koma Ciwaken Kürdistan - Kürdistan Halklar Topluluğu) olarak bilinen yapı PKK’yı da içerisine alan üst çatı yapının ismi diyebiliriz. KCK illegal bir yapılanma olup, içerisinde faaliyet gösteren örgüt mensupları hiyerarşik bir yapı içerisinde gizlilik kurallarına riayet ederek faaliyetlerini sürdürürler, Türkiye’de KCK’lı olarak bilinen örgüt mensupları Türkiye Meclisi yapılanması içerisinde yer alır, Türkiye Meclisi içersinde faaliyet yürüten örgüt mensupları Kandil’deki yedi kişiden oluşan Türkiye masasına bağlıdır, Türkiye masası ise Sabri Ok ve Murat Karayılan’a bağlı olarak faaliyetlerini sürdürür.” ‘2006’dan beri haraç alıyor’ “2006 yıllarından sonra KCK’nın içerisinde oluşturulan ‘Maliye birimi’ ile PKK terör örgütüne mali kaynak sağlamak amacı ile Kuzey Irak, Türkiye ve Avrupa’da vergilendireme adı altında Kürt kökenli vatandaşlardan zorla para toplama yapılmaya başlandı.” 12 kez 118.5 yıl hapis İddianamede, tutuklu sanık Büşra Ersanlı’nın “silahlı terör örgütü yöneticisi olmak”, “terör örgütünün propagandasını yapmak” ve “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek” suçlarından 19 ile 38.5 yıl hapsi isteniyor. Tutuklu sanıklardan Ragıp Zarakolu’na “PKK/KCK terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan 7.5 ile 15 yıl arasında hapis, oğlu tutuklu sanık Cihan Deniz Zarakolu’na da “silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak”tan 15 ile 22.5 yıl arasında hapis talep ediliyor. Tutuklu sanık Mustafa Avcı’nın da “silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak”, 12 kez uygulanmak üzere “terör örgütünün propagandasını yapmak” ve yine 12 kez uygulanmak üzere “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek” suçlarından 39 ile 118.5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması istendi. İddianamede, diğer 189 sanığın da 7.5 ile 111 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılmaları istendi. Savcı: KCK/PKK ile BDP arasında organsal bağ var İddianameyi hazırlayan Savcı Adnan Çimen, PKK ile BDP arasındaki somut bir ilişki olduğunu vurgulayarak iddianamenin bir örneğinin de mahkemenin kabulunun ardından Yargıtay’a gönderileceğini belirtti. İşte savcının görüşü: “Hukuki tavsifi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na ait olmakla birlikte, birçok şüpheli savunmalarında; gerçekleştirdikleri yasadışı eylemlere ilişkin olarak bu eylemleri Barış ve Demokrasi Partisi’nde yürüttükleri siyasi faaliyetler olarak tavsif etmişlerdir. Bu suretle iddianamenin konusu olmamakla birlikte, bu savunmalar nedeniyle PKK/KCK terör örgütü ile BDP arasındaki irtibat irdelenmiştir. Dosya kapsamında yapılan incelemelerde terör örgütü PKK/KCK’nın yasadışı faaliyetleriyle, Barış ve Demokrasi Partisi’nin faaliyetlerinin birçok noktada iç içe girdiği, hatta bu beraberliğin organsal bir birlikteliğe dönüştüğü anlaşılmıştır. Nitekim Barış ve Demokrasi Partisi’nde üye ya da yönetici konumunda olan birçok şahıs aynı zamanda KCK’nın en üst düzey organı olan meclislerde de yer almıştır. Üye, BDP’de görevli Terör örgütü PKK/KCK’ nın üst düzey yöneticilerinin oluşturduğu kent meclislerinin üye kontenjanının fiilen yüzde 80-85’i Barış ve Demokrasi Partisi mensuplarından oluşmaktadır. Yani ilçe başkanı siyasi parti ilçe başkanı aynı zamanda o ilçede kurulan meclisin sözcüsüdür. Silahlı Kuvvetler’in Kandil’e hava operasyonları münasebetiyle yapılan konuşmada ‘Bu anlamda bu koşullar düzeltilmeyene kadar bu vekillerimizin gelip bizim meclislerde, İstanbul milletvekilleri gelsin bizim meclislerde, İstanbul Kent Meclisleri’nde yeminlerini içsinler çalışmalarını burada başlasınlar, divan başkanı telefonla milletvekilleri arasın perşembe günü toplantımız var herkes toplantıya gelsin, haftada bir kere olacak yani’ şeklindeki beyanlar PKK/ KCK terör örgütü ile BDP arasındaki organsal bağlılığı ve hedef birliğini açıkça ortaya koymaktadır. Kaldı ki Siyaset Akademileri’nin BDP’nin tüzel kişiliği altında açılarak terör örgütünün eğitim kamplarına çevrilmesi dahi bu partiyle terör örgütü arasındaki organsal bağı ortaya koyduğu anlaşılmakla, bahse konu partinin hukuksal durumunun takdiri için iddianamenin bir sureti mahkemece kabulünü müteakiben Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilecektir. Dosya kapsamında bulunan yüzlerce delilden sadece bir kısmı iddianamede ortaya konulmuştur. Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, şüphelilerin PKK/KCK terör örgütü içerisinde yer alarak örgütün hedefleri doğrultusunda yasadışı faaliyetlerde bulundukları sübut bulmaktadır.” MİLLİYET
04 Nisan 2012 12:10
DİĞER HABERLER