Avukat Uğur Poyraz, Sedef Kabaş'ın tutuklanması kararına itiraz etti, kararın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına aykırı olduğunu vurguladı.
"Cumhurbaşkanına haraket" iddiasıyla tutuklanan gazeteci Sedef Kabaş'ın avukatı Uğur Poyraz, müvekkili Kabaş'ın tahliye edilmesi talebiyle nöbetçi İstanbul Asliye Ceza Hakimliği'ne itiraz dilekçesi verdi. Dilekçede, Kabaş'ın tutuklama kararında yazılan "kaçacağı" iddiasının "hiçbir somut delile dayanmadığı" belirtilerek gözaltı süresinde Twitter hesabından paylaşım yapan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün "yargıyı etkilemeye teşebbüs etme" suçunu işlediği savunuldu.
TELE 1'de yaptığı konuşma nedeniyle 21 Ocak'ı 22 Ocak'a bağlayan gece saat 02:00'de İstanbul'daki evinde gözaltına alınan Sedef Kabaş, İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklanmıştı. Kabaş'ın avukatı Uğur Poyraz, haftanın ilk iş gününde tutuklama kararına itiraz etti. Nöbetçi İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi'ne verilen dilekçede, Kabaş'ın tahliye edilmesi istendi. Dilekçede, Kabaş'ın tutuklanmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS), AİHM kararlarına, Anayasa ve yasalara açıkça aykırı olduğu vurgulandı.
"Bakan Gül yargıya telkinde bulundu"
Dilekçede, Kabaş'ın emniyetteki işlemleri sürerken Bakan Gül'ün "Adalet önünde hak ettiği karşılığı bulacaktır" şeklinde paylaşım yaptığına işaret edildi. Bakan Gül'ün bu paylaşımıyla AİHS'in 6'ıncı maddesinde düzenlenen "adil yargılanma hakkı" kuralını açıkça ihlal ettiği belirtilen dilekçede, "Adalet Bakanı olan ve aynı zamanda hakim ve savcıların bağlı olduğu HSK'nın başında bulunan Abdulhamit Gül, Twitter'daki bu paylaşımıyla hem Anayasayı ve hem de AİHS’ni açıkça ihlal ederek müvekkilem Sedef Kabaş'ın tutuklanması yönünde hakim ve savcılara tavsiye ve telkinde bulunmuştur" denildi.
Dilekçede, DW Türkçe'nin Kabaş'ı tutuklayan hakimin Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun 4 yıl kıdem şartını taşımadığına ilişkin haberine de atıf yapılarak "HSK'nın belirlediği kıdem şartını taşımayan bu hakimin yaptığı işlemler keenlemyekün (yok hükmünde) olup müvekkilem hakkında tahliye kararı verilmesi gerekmektedir" ifadeleri yer aldı.
"AİHM kararına aykırı"
AİHM'in Türkiye/Şorli davasında "Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan tutuklama kararı verilmesinin AİHS'nin ruhuna aykırı bulduğu kararına işaret edilen dilekçede, bu kararın Türk yargısı için bağlayıcı mahiyette olduğunu vurguladı.
İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği'nin tutuklama kararının gerekçesi olarak Kabaş'ın kaçma ve saklanma ihtimalini göstermesinin de eleştirildiği dilekçede "Mahkemeler ihtimal hesabıyla değil, belgeyle karar verir ve gerekçesinde de hangi belgeye dayandığını gösterir. HSK’nın belirlediği kıdem şartını taşımayan hakim Furkan Bilgehan Ertem müvekkilemin kaçacağını veya saklanacağını hangi belgeye istinaden iddia etmektedir? Belgeye dayanmadan bir kişi hakkında 'kaçacak, saklanacak' gibi asılsız iddialarda bulunmak iftira ve hakaret suçunu oluşturmaktadır" denilerek tutuklama gerekçesinin hukuki dayanağı olmadığı savunuldu.
Kabaş'ın "Cumhurbaşkanına hakaret" kastıyla bir söz söylemediği de vurgulanan dilekçede "Ancak, müvekkilemin sözlerinden büyük bir zorlama ile suç oluşturulmak istenmektedir. Bu isnat ve iddialarla insanlar hakkında soruşturmalar, davalar açılması ve hatta mahkumiyet kararları verilmesi fikir hürriyetinin, ifade hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğurur ki; demokratik hukuk devletinde kabulü mümkün değildir" ifadeleri kullanıldı.
Dilekçede, Kabaş'ın bakmakla yükümlü olduğu ve özel eğitim gerektiren 12 yaşında bir oğlu bulunduğu belirtilerek "müvekkilemin böyle hukuksuz tutuklanması nedeniyle çocuğu cezalandırılmaktadır" denildi.