Kanal İstanbul'un yapılma gerekçesi Boğaz'ı güvenli hale getirmek ve trafik yükünü azaltmak. Ancak uzmanlar farklı düşünüyor. ÇMO’ya göre gizlenen asıl gerçek 800 milyar dolarlık rant.
Erdoğan’ın ‘Çılgın proje” olarak duyurusunu yaptığı muhalefetin tepkisine neden olan Kanal İstanbul'un yapılma gerekçesi Boğaz'ı güvenli hale getirmek ve trafik yükünü azaltmak. Ancak uzmanlar farklı düşünüyor. ÇMO’ya göre gizlenen asıl gerçek 800 milyar dolarlık rant.
Karadeniz ile Marmara Denizi arasında yapay bir su yolu oluşturacak Kanal İstanbul projesi Türkiye'de tam dokuz yıldır tartışmaların odağında yer alıyor.
Proje bu kez, halkı kanalla ilgili bilgilendirmek amacıyla bastırılan afişler nedeniyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na açılan "afiş" soruşturmasıyla gündemde.
Peki Kanal İstanbul hangi gerekçelerle inşa edilmek isteniyor? Projeye karşı çıkanların itirazları nelere?
DW Türkçe’nin haberine göre, Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Genel Sekreteri Medet Güney, Kanal İstanbul’daki asıl sorunun "su" olduğuna dikkat çekiyor.
Güney, Avrupa Yakası’nın önemli içme suyu havzası Sazlıdere Barajı’nın tamamının kanal içinde kalacağını, Terkos‘un ise ÇED raporuna göre bir kısmının kanal içinde kalacağını ancak zamanla buranın da kanala karışacağını belirterek şunları anlattı:
"Bu yok olan içme suyu havzası yerine 200 km. uzaktan, Düzce’deki Melen Çayı’ndan İstanbul’a su getirmeyi planlıyorlar. Bu yapıldığı takdirde suyun maliyeti artacak. Bu da halkın faturasına yansıyacaktır."
Proje hayata geçtiğinde kanalın her iki yakasında da yeni yaşam alanlarının kurulması planlanıyor. ÇED raporuna göre, yeni yerleşim yerindeki nüfusun sayısı 1.2 milyon olacak. 83 milyon metrekare alan imara açılacak.
Çevre Mühendisi Güney’e göre, Kanal İstanbul’un asıl amacı da buradan elde edilecek rant. Bir kanal projesi olmanın ötesinde projenin yeni şehir rezerv alanları, yeni şehir projesi olduğunu anlatan Güney, şöyle devam etti:
"Buradan gelecek olan 800 milyar dolarlık bir kâr. Hükümetin temel kaygısı bu karı almaktır. Bunun doğrultusunda özellikle çevre düzeni planında o bölgedeki insanları uzaklaştıracağını, o projenin içindeki terimlerden de anlıyabiliyoruz. Özellikle yüksek nitelikli nüfus terimi, o bölgedeki işçi ve emekçileri bölgeden uzaklaştıracaklardır. Sadece insanlarla kalmayacak, bölgedeki canlıları da yaşam alanlarından uzaklaştıracaktır."
Kanal İstanbul’un en temel yapılma gerekçesi ise İstanbul Boğazı’ndaki gemi trafiği gösteriliyor. ÇED raporunda gemi trafiğinin gelecekte daha da artacağı vurgulanıyor. Ancak ulaşım uzmanı Prof. Haluk Gerçek’e göre, yıllar geçtikce gemi trafiği artmıyor, aksine azalıyor. İstatistiklere bakıldığında gemi geçiş sayısının 2007’den bu yana sürekli azalmış durumda olduğunu anlatan Prof. Gerçek, bunu şu verilerle açıkladı:
"2007’de 57 bin dolayında olan gemi geçiş sayısı 2018’de 43 bine kadar düştü. Yüzde 24 azaldı. Toplam trafiğin yaklaşık yarısını genel kargo gemileri, yüzde 20’sini ise tehlikeli madde olarak tanımlanan kimyasal yük, gaz ve yakıt taşıyan tankerler oluşturuyor. 2006-2018 yılları arasında tankerlerin sayısı yüzde 15, genel kargo gemilerinin sayısı ise yüzde 41 azaldı."
Haluk Gerçek, gemi trafiğinin ve kaza sayısının artacağı iddialarının da gerçeği yansıtmadığını belirterek, şöyle konuşuyor:
"Yeni getirilen gemi kontrolü ve Boğaz’daki trafiğin tek yönlü yapılması nedeniyle kaza sayıları 2010 yılından itibaren azalmakta. Sonuç olarak hem gemi trafiğinin arttığı hem de kaza sayısının arttığı, gerçekçi bir neden olarak gözükmüyor. Kanımca, Kanal İstanbul Projesi, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve İstanbul Havalimanı ile birlikte, İstanbul’un henüz yapılaşmamış alanlarını imara açmak amacıyla tasarlanmış bir emlak projesidir."