Karaca, "Rabbime sonsuz şükür olsun ki iyiyim. Baştan demiştik 'Allah var, gam yok'. Nasıl olsa Rabbim bu yapılanları görüyor. İnancım tam. Üzüldüğüm tek şey, ülkemin bu kadar itibar kaybetmesi ve dünyadan tecrit edilmesi." diye konuştu.
Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Hidayet Karaca, medyaya uygulanan baskı ve gündeme dair Cihan Haber Ajansı'nın sorularını avukatı aracılığıyla şöyle cevapladı:
- Size yönelik suçlama neydi? Tam olarak neden tutuklandınız?
- Tutukluluğumun iyi bir şekilde anlaşılabilmesi için, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları sürecine bakmak gerekir. Siyasi iktidarın 17-25 Aralık'ı 'hükümete karşı darbe' olarak nitelendirmesinin ardından süreç iktidar tarafından bir iç düşman yaratma ve böylece hukuki ve siyasi bütün sorumluluklarından kurtulma sürecine dönüşmüştür. Bu süreçte yöneticisi olarak görev yaptığım medya grubu, yolsuzluk soruşturmasının arkasındaki gerçeklere korkmadan gittiği ve bu yönde yayınlar yaptığı için hedef haline getirilmiştir. Bunun sonucunda, başkanı olduğum yayın grubunda yayınlanan bir dizinin bazı sahnelerinin senaryosu nedeniyle gözaltına alınarak terör örgütü yöneticiliği isnadıyla tutuklandım.
- Sorguda size yöneltilen Tahşiye isimli örgütün adını daha önce duymuş muydunuz?
- Gözaltına alınıp tutuklanmamla sonuçlanan 14 Aralık operasyonu sürecine kadar Tahşiye isimli örgütten haberim yoktu.
- Size yönelik suçlamada, bir dizi senaryosundan terör örgütü çıkarılması söz konusu. Dünyada bunun benzeri var mı?
- Evet, böyle bir hukuksuzluk maalesef dünya tarihinde ilk defa ülkemde gerçekleşiyor. Tutuklu bulunduğum soruşturmanın terör örgütü kisvesine sokulmasının ardında yatan gaye iktidarın her türlü hukuka aykırı adımı atarken, hukukun önüne çıkardığı engelleri dolanmaktır. Çünkü, Türk Ceza hukukunda bireysel suçlar bakımından işletilemeyen soruşturma ve delil toplama yöntemleri, başvurulamayan olağanüstü tedbirleri, kullanılamayan yetkiler, suçun bir örgütle ilişkilendirilmesi halinde, rahatlıkla işletilebilmektedir. Bir anlamda örgüt suçlaması hele hele terör örgütü suçlamasıyla normalde açamayacakları kapıları maymuncuk gibi kullanarak açmış oldular. Tabi tüm bu hukuksuzluklara rağmen bir tane delil bulabilmiş değiller.
- Mahkemede neden savunma yapmadınız?
- Gözaltına alınmamdan sorgu hakiminin önüne çıkarılmama kadar geçen sürede ısrarla delil gösterilmesi halinde istedikleri soruya açıkça cevap vereceğimi belirtmeme rağmen hiçbir delil gösteremediler. Operasyon öncesi ve devamında siyasi iktidarın söylemleri, kendilerince gerekli kanuni düzenlemelerin yapılması, Sulh Ceza Hakimlikleri'nin kurulması ve yapılan atamalar bize tek bir gerçeği alenen gösteriyordu. O da beni sorgulayacak mahkemenin tarafsız olmadığı ve gözaltına alınmamı siyasetin karar verdiği gerçeğiydi. Ben de bu nedenle savunma yapmayı reddettim.
DÜZMECE VE SAHTE KAYIT GEREKÇE GÖSTERİLEREK TUTUKLANDIM
- Avukatlarınız gözaltı ve sorgu sırasında bazı kanuni haklardan mahrum bırakıldığınızı kamuoyuna açıklamıştı. Gözaltına alındıktan sonra ne tür hukuksuz muamelelere maruz kaldınız?
- Gözaltına alındıktan sonra geçen 84 saat boyunca ifade vermeksizin bekletildim. Hakkımda hiçbir işlem yapılmayarak gözaltı adeta cezalandırılmaya dönüştürüldü. Daha sonra silahların gölgesinde ifademi verdim. Bu ifade sırasında savcı beye defalarca çok yorgun, uykusuz ve bitap düştüğümü söyledim. Ama sırf kendini savunamıyor pozisyonuna düşmemek için yine de ifade vereceğimi söyledim ve ifademi bu şekilde verdim. İfade sırasında savcı bey hukuka aykırı olarak benim ve sayın Fethullah Gülen'in defalarca reddettiğimiz bir düzmece ses kaydının yazıya dökülmüş halini soru olarak yöneltti. Daha sonra soruyu geri almasına rağmen bu düzmece ve sahte kayıt gerekçe gösterilerek tutuklandım. Adliye nezarethanesinde -7. katta soğuk ve sağlıksız bir ortamda tutuldum. Tansiyon, kolesterol, faranjit geçiriyor olmama rağmen hiç dinlenmeme izin vermeden sorguya sevk edildim.
Sulh Ceza Hakimi hukuk literatüründe yer almayan TUTULMA şeklinde bir kurum ihdas etti. Sorgu sonrası hemen karar vermesi gereken hakim 14 saat sonra karar vereceğini belirterek TUTULMA kararı almıştır ve hürriyetimizi kısıtlayarak suç işlemiştir. Adliye nezarethanesinde iken ilaç kullanmak amacıyla su istemiştim görevli memurdan. Ama görevli memur arkadaş "burası kafeterya mı, ne suyu!" diyerek su vermedi. Sonradan saatler geçtikten sonra konu medyaya intikal edince geldi.
- En temel özgürlükleriniz çiğnendi. Bu kadarını bekliyor muydunuz?
- Aynen öyle maalesef. Başında bulunduğum yayın kuruluşunun hükümetin baskısına boyun eğmemesi nedeniyle ve havuz medyasının hedef yayınlarından sonra hedef haline getirileceğimi düşünüyordum. Ama en temel haklarımızı bile çiğneyecek kadar ileri gideceklerini beklemiyordum.
- Hakkınızda tahliye kararı veren hakimler de şu an Silivri'de tutuklu. Bunu öğrendiğinizde tepkiniz ne oldu?
- Sürecin başında itibaren adım adım hukuk yok sayılıyordu. Sonunda sıranın, karar veren hakimlere kadar gelmesine, ülkemin kaybettiği itibara çok üzüldüm.
SORUŞTURMALARLA MEDYAYA GÖZDAĞI VERİLİYOR
- Anayasa Mahkemesi'ne yaptığınız bireysel başvuru konusunda bir gelişme yaşandı mı?
- Anayasa Mahkemesi ihlalleri görmezden geldi ve başvurumuzu reddetti. Sulh ceza hakimliklerini, tüm hukuksuzluklarına rağmen iptal etmeyen Anayasa Mahkemesi'nin evrensel hukuka ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı kararlar verdiğini üzülerek gözlemliyorum.
- Gözaltına alındığınız 14 Aralık operasyonunda Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ve bazı polis şefleri de gözaltına alınmıştı. Medya yöneticileri neden hedef alındı?
- Daha önce de ifade etmiştim. Özellikle 17 - 25 Aralık sonrası yaşanan gelişmeler ve başında bulunduğum yayın grubunun bu gelişmeler sonrası izlemiş olduğu yayın politikası siyasi iktidarı doğal olarak rahatsız etti. Bundan dolayı siyasi iktidar güdümündeki polis ve yargı eliyle izlenilen yayın politikası durdurulmak istenmiştir. Bu nedenle medya yöneticileri hedef alınmıştır. Ayrıca, iktidarın istekleri doğrultusunda yayın yapmayan tüm medyaya soruşturmalarla gözdağı verilmektedir.
- Avrupa Parlamentosu ve benzeri dünyadaki sivil örgütler tutuklanmanıza karşı nasıl tepki verdi? Sizi etkileyen ne tür destek mesajları aldınız?
- Mesleki örgütler de dahil olmak üzere birçok üst düzey uluslararası kuruluş, ülkemizde son dönemde yaşanan hak ihlallerini kaygıyla izlediklerini belirttikleri yaşanan üzücü olayların bir an önce sona erdirilmesi ve tekrar demokrasiye dönülmesini içeren birçok karar, mektup ve rapor yayınladılar. Bu raporlardan bazıları şunlardır: Avrupa Parlamentosu 14/01/2015 Tarihli Tutuklu Gazeteciler için Aldığı Karar, Amerika Kongre Üyelerinin 2 Şubat 2015 Tarihli John Kerry'e Yazdığı Mektup, Amerika Senato Üyelerinin 18 Mart 2015 Tarihli John Kerry'e Yazdığı Mektup, Freedom House Adlı Kuruluşun 2015 Yılı Dünyada Özgürlük Adı Altında Hazırladığı Rapor, CPJ(Gazetecileri Koruma Komitesi) Gazetecilerin Haklarını Korumak Amacıyla Yazdığı 09/02/2015 Tarihli Mektup/Çevirisi, Virjinya Eyalet Delegelerinin 25/02/2015 Tarihli Gazeteciler İçin Valiye Hitaben Yazdıkları Mektup. Almanya, Kanada, İngiltere, Afrika, Avusturya gibi ülkelerden olumsuz çok ağır tepkiler geldi. Ama dünyaya kapalı bir anlayışla idare ediliyoruz.
- Yurtdışından gelerek sizi ziyaret etmek isteyen önemli isimlerin engellenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Yaşanan süreç bize ve tüm dünyaya yaşanılan sürecin bir basın özgürlüğü meselesi olduğunu tüm çıplaklığıyla gösteriyor. İktidara muhalif yayın yapabilen bir yayın grubunun başkanı olmam hasebiyle tutuklanmış olduğum gerçeğini tüm dünya görüyor. Bu nedenden dolayı ziyaret edilmek isteniyorum. Bu tür önemli isimlerin ziyaretlerine izin verilmemesi de ülkemizin yargı açısından ne kadar yasakçı bir yaklaşıma doğru evrildiğini bize gösteriyor. Bu tür hususların ulusal ve uluslararası medyada yansımaları sıkıntı oluşturacaktır.
HUKUK NORMLARINA DÖNÜLDÜĞÜNDE BU HUKUKSUZLUKLARI YAPANLAR YARGILANACAK
- Bir açıklamanızda "Şahsi menfaatler uğruna hukuka olan güven zedeleniyor. Ülkenin kaos ortamına sürüklendiği şu günlerden çıkış yolu yine hukuka dönmektir." dediniz. Bu nasıl olacak?
- En son yazdığım yazıda 'şahsi menfaatler uğruna hukuka olan güven zedeleniyor' demiştim. Haklı çıktığımı Avrupa Konseyinin danışma organı olan Venedik Komisyonu tarafından, hükümete ve yargıçlara gönderilen hukuk manifestosu ortaya koymuştur. 'Yargı bağımsızlığı yok', 'Hukuka dönün' çağrılarının gelmesi ve yargı bağımsızlığını temin edecek yeterli güvencenin kalmadığını vurgulamaları, söylemek istediğimi teyit etti. Uzun zamandır yargı siyasi baskı altında karar veren bir duruma düşürülmüştü maalesef. Daha önceki yazılarımda da söylediğim gibi siyasi otorite yazılı talimat veremez. Çünkü, biliyorlar ki bir gün hukuk normlarına dönüldüğünde yapılan bu hukuksuzlukları yapanlar yargılanacak. Hukuk herkese lazım. Yargıçlar hislerini, iradelerini duygularını karıştırırlarsa ortaya hukuk dışı uygulamalar çıkar. Bunun faturasını da bir millet olarak öderiz. Hukukun evrensel normlarına dönüşü olacaktır er geç. Yargı siyasi baskılardan kurtulacaktır. Yargı mensupları empati yapıp, her verdikleri kararda kendilerini, kardeşlerini, çocuklarını görseler aynı şeyleri yaparlar mıydı?
'DEMOKRASİ NÖBETİ' DİYORUM BURADAKİ ZİNDAN HAYATIMA…
- Seçim günü size verilen ve üzerinde 'terör örgütü kurucusu ve yöneticisi' yazılı olan kimlik kartını ilk gördüğünüzde ne hissettiniz?
- Bana verilen terör kimliğini alınca, içim burkuldu. Ama kendinizi biliyorsunuz. Yapılan zulmün farkındasınız. Demokrasi nöbeti diyorum buradaki zindandaki hayatıma. Nasıl olsa bir gün bu hukuksuzluklar bitecek ve yanlış yapanda hesabını verecek.
- En çok neye özlem duyuyorsunuz? Neyi özlüyorsunuz?
- Zindanda özlediğim şeyler oluyor. Ama bunu bastırıyorsunuz. Çünkü tutsak ve esirsiniz. Ama olsun bu yolda başa geliyorsa rabbime daha çok şükretmeliyim diyorum.
- Fiziken ve ruhen kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
- Rabbime sonsuz şükür olsun ki iyiyim. Baştan demiştik 'Allah var, gam yok'. Nasıl olsa Rabbim bu yapılanları görüyor. İnancım tam. Üzüldüğüm tek şey, ülkemin bu kadar itibar kaybetmesi ve dünyadan tecrit edilmesi. Avrupa Birliğinin en önemli aday ülkeleri arasında yer alıp herkese örnek olarak gösterilirken, şahsi hesaplar ve menfaatler uğruna; demokrasi, basın özgürlüğü başta olmak üzere her alanda dünya ülkelerinin en alt sıralarında yer alıyor artık. Bu çok üzücü...
- Geçmişe dönüp bir 'özeleştiri' yapsanız neler söylemek istersiniz?
- Geçmişe dönüp özeleştiri yaptığımda, dünyanın çok kısa ve kızmaya değmeyecek bir yer olduğunu anladım. Sadece insanlık temelli ve daha çok evrensel insani değerler adına çalışmalıyız.