14 Aralık'ta medyaya yönelik gerçekleştirilen operasyonda hukuksuz bir şekilde tutuklanan ve 309 gündür Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, yaşadıklarını anlatan bir kitap yazdı.
Bir dizi senaryosundan terör örgütü çıkarılarak tutuklanan ve daha sonra hakkında tahliye kararı verilmesine rağmen bir esir gibi 309 gündür Silivri Cezaevi'nde tutulan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın cezaevinde bir kitap kaleme aldı.
Karaca, yaşadığı hukuksuzlukları bu kitapta gözler önüne serdi. Karaca, "Bir Dizi Film Vatan Çamlıca Silivri" adlı kitabında tutuklanmasının 14 Aralık'tan 1 yıl önce verildiğini söyleyerek yaşadıklarını bu sözlerle anlattı: "O gün de, bu satırları yazarken de içimde bir sıkıntı, telaş, endişe, huzurumu kaçıracak bir duygu hissetmedim. Hem masum olduğumu herkesten evvel ben bilmiyor muyum? Suçum yok ki, suçluluk ruh haletine gireyim… Bir bardak su vermeyenlerden adalet mi beklenir?"
Karaca, ayrıca Çağlayan'da beraber gözaltına alındı Eski Zaman Gazetesi Genel Müdürü Ekrem Dumanlı'yla olan bir anısı da paylaştı.
İŞTE KİTAPTAKİ O BÖLÜMLER
Günlerdir sosyal medyada ismimin de geçtiği bir gözaltı listesi dolaşıyordu.
Twitter fenomeni Fuat Avni’nin yazdıklarını ciddiye aldım…
Ancak tutuklandıktan sonra öğreniyorum ki aslında bir yıl önce tutuklanmam
için talimatlar verilmiş.
O gün de, bu satırları yazarken de içimde bir sıkıntı, telaş, endişe,
huzurumu kaçıracak bir duygu hissetmedim.
Hem masum olduğumu herkesten evvel ben bilmiyor muyum?
Suçum yok ki, suçluluk ruh haletine gireyim…
Bir bardak su vermeyenlerden adalet mi beklenir? (s. 11)
***
Savcı Bey, açık kaynak çalışmalarından elde edilmiş bir ses kasetinden
bahsetti.
Bana, montajlanmış, ilaveler yapılmış, dizi senaryosundan bir replik
olan kağıt parçasını okumaya çalışıyordu ki itiraz ettim.
“Savcı Bey kaseti dinleyelim” dedim.
“Kaset yok.” dedi.
“Siz o ses kasetini dinlediniz mi?” diye sordum.
“Dinlemedim” dedi.
Çok şaşırdım.
“İddia ettiğiniz şey dosyada değil mi, nasıl olmaz?” dedim.
“Yok” dedi.
Avukatlar araya girdiler, bu soruya “yasak soru” dediler. Yani sorulamaz.
Hukuki değil, istihbaratçı yaklaşımı…
İllegal elde edilmiş, montajlanmış bir sesin delil niteliği yoktur. Hadi
onu da geçelim, Nazi Almanya’sında bile ‘dosyada olmayan şeyin
delil niteliği de yoktur’. Ellerindeki tek şey bir dizi senaryosundan bir
bölüm ki yazanı da ben değilim. Ayrıca eklemeler yapılmış bir A4 kağıt
parçası kadar…
İleride sık sık karşıma çıkacak “A4” ile savcı sorgusunda böylece tanışmış
olduk. (s. 35-36)
***
Kaldığım nezarethanenin kamerası bozulunca Ekrem Bey’in kaldığı
yerin yanındaki bölüme geçirdiler beni.
Birkaç saat sonra ise apar topar oradan çıkardılar…
Meğer yukarıdan talimat gelmiş, ‘yan yana bölümlere sakın koyulmasınlar’
diye. (s. 39)