Kerim oğlu kerimler yolu

Samanyoluhaber.com yazarlarından Prof. Dr. Osman Şahin, Kur'an-ı Kerim'deki kıssalar ve gününümüze bakan yönleri üzerine yazdı.
Kur’an’daki kıssalar penceresinden günümüzdeki süreci değerlendirmeye devam ediyoruz.

 

Kur’an’da ekseriyeti peygamberlerle ilgili olan kıssalara çok geniş yer verilmiştir. Kur’an’da anlatılan bu kıssalara ilave olarak, Allah Resûl’ünün de (sallallâhu aleyhi ve sellem) ümmetine geçmiş peygamberlere ait verdiği haberler vardır.

 

Asr-ı Saadet olmak üzere, bütün zamanların bu kıssalarla verilen dersleri almaya ve onların kılavuzluğuna başvurmaya ihtiyaçları vardır.

 

Peygamber kıssalarının ilk muhatabı başta Hazret-i Muhammed Mustafa (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve sonra sahabelerdir (radiyallahü anhüm). Aynı zamanda kıyamete kadar gelecek olan bütün mü’min ve Müslüman birey ve topluluklara da bu kıssalar üzerinden hitap edilmektedir.

 

Yusuf süresinde anlatılan bir örnek üzerinden, Hazret-i Yusuf’un (aleyhisselâm) ve sonra Hazret-i Muhammed Mustafa’nın (sallallâhu aleyhi ve sellem) benzer uygulamalarından ve günümüzde yaşanan ifritten süreçte aynı şeylere maruz kalan Hizmet insanlarının buradan hareketle nasıl bir tavır ve duruş sergilemeleri gerektiğinin dersini ele alalım.

 

Yusuf suresinde üç ayeti kerime üzerinden bunun takibini yapmaya çalışalım:

 

1-   “Yusuf şöyle cevap verdi: "Bugün sizi kınayacak, serzenişte bulunacak değilim! Ben hakkımı helâl ettim. Allah da sizi affetsin. Çünkü merhamet edenlerin en merhametlisi O’dur." (12/92)

 

Peygamberler ve onların hakiki varisleri kendilerine yapılan zulümlerin ve uğratıldıkları mağduriyetlerin hesabının peşinde olmayıp her zaman insanları kazanmayı hedeflemişlerdir. Kendilerine yapılan haksızlıkların meydana getirdiği mağduriyetleri dahi onları kazanma kredisine dönüştürmüşlerdir.

 

Bu ayette Hazret-i Yusuf’un (aleyhisselâm) bu mağduriyet kredisini nasıl sonuna kadar kullanarak hedefine ulaştığını ve artık kardeşlerinin gönüllerini tamamen fethedecek hamleleri nasıl yaptığını takip edelim:

 

“Kerim oğlu kerim Yusuf (aleyhisselâm), karşısında şaşırmış, mahcup olmuş vaziyette duran kardeşlerine kerimâne cevap veriyor: "Bugün size hiçbir şekilde kınama yok!" diyor. Kur'ân'ın beyan gücünü nazara alarak değerlendirdiğimizde, sadece "Kınama yok!" demiyor, bir şeyin bütün türlerini nefyeden "la' edatını kullanarak kınamanın her türlüsünü reddediyor, geçersiz kılıyor.

 

Bugün hatalarınız yüzünüze vurulmayacağı gibi kınamanın en küçüğüne bile maruz kalmayacaksınız." diyor. Bununla da kalmıyor, daha o andan itibaren sözlerini seçerek konuşuyor. "Allah sizi affeder." diyerek, Allah’ın onları affedeceğini, kendinden emin bir tarzda ifade ediyor.

 


 

Ayrıca "Hakkımı helal etim." bile demiyor. Çünkü bu da onları, bir hakki ihlal ettikleri düşüncesine sokar ve rahatsız ederdi. Hazreti Yusuf o kadarlık bir rahatsızlığı bile onlara yaşatmıyor. Ardından Allah'ın merhametini hatırlatarak onların içinde ayrı bir inşiraha vesile oluyor.

 

Demek ki Yusuf (aleyhisselâm), kardeşlerinde bir pişmanlık eseri arıyordu ki o anda aradığını bulmuştu. Pişmanlıklarını görünce bunu bir fırsat olarak değerlendiriyor ve onları Allah’ın af ve merhametine emanet ediyor. Bir diğer açıdan, kardeşlerinin "Allah seni bize tercih etti, üstün kıldı şeklindeki itiraflarına, Hazreti Yusuf çok civanmertçe karşılık veriyor ve "Bugün size hiçbir kınama yok!" diyor.” (Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)

 

Esasen Hazret-i Yusuf (aleyhisselâm) burada, her peygamber gibi, “Allah ahlakıyla ahlaklanınız” fermanına uymanın gereğini yaparak, insanlara böyle durumlarda nasıl hareket edileceğinin dersini veriyordu:

 

“Hazreti Yusuf’taki bu engin müsamaha elbette Allah'ın bütün varlığa gösterdiği sonsuz merhamet ve affının bir yansımasıydı. Allah, pişmanlık yaşayıp günahlarını itiraf eden kulunun yönelişini karşılıksız bırakmadığı gibi, Hazreti Yusuf da pişmanlık yaşayan kardeşlerini affetmiş ve onlara yeni bir başlangıcın yolunu göstermişti.

 

Tıpkı peygamber atalarında olduğu gibi, Hazreti Yusuf'ta da görünen bu civanmertlik, keramet ve mürüvveti Allah Resulü (sallallâhu aleyhi ve sellem) şu şekilde yâd etmiştir: “Kerim oğlu kerim oğlu kerim oğlu kerim; Yusuf İbn Yakup İbn İshak İbn İbrahim’dir (aleyhimüsselâm)."” (Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)

 

İnsan olmanın bir realitesi olarak böyle hadiselerin zamanın her diliminde yaşanması mümkündür. Bu realitenin farkında olarak böyle problemlere uygun çözüm yollarının geliştirilmesi gerekir ve bunun en güzel örneğini insanlığa peygamberler göstermişlerdir:

 

“Evet, dünya problemi problem insanla tanıdı. İnsan, realiteler çerçevesinde el alınıp terbiye edilmedikçe de bu problem çözülmez. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve selem) de Mekke' ye girdiğinde kendisine karşı yirmi yıl mücadele etmiş, onunla savaşmış olan Mekkelilere, Yusuf (aleyhisselâm) gibi hitap etmişti. "Gidin, hepiniz hürsünüz" buyurmuştu.

 

Hazreti Yusuf'un (aleyhisselâm) muhatapları olan kardeşleri, mü’minlerdi; Allah’a ve ahirete inanıyorlardı. Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) muhatapları ise henüz Müslüman değillerdi. Bu açıdan Efendimizin yaptığı civanmertlik daha büyük görülebilir ve bu cihan sulhu adına önemli bir mesaj ifade eder.

 

Her devirde olduğu gibi günümüzde de benzer durumlar yaşanıyor. Şimdi de haksız hukuksuz şekilde işlerinden, evlerinden, evlatlarından, yerlerinden yurtlarından, mallarından, makamlarından mahrum bırakılmış, çeşitli zulümlere maruz kalmış insanlar var. Öyle zannediyorum ki bunlar, o zulmedenlerle veya zulme ortak olanlarla karşılaştıkları zaman Efendimiz'den ve Hazreti Yusuf’tan farklı davranmayacaklardır.” (Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)

 

İnşallah sonraki yazıda konuyu, “Meselenin hukukullaha bakan veya toplumun genelini ya da bir kısmını ilgilendiren yönleriyle ilgili konuşmak doğru olmayabilir… Hiç kimse bir başkasının hakları konusunda karar veremez.” çerçevesinde ele almaya devam edelim…
24 Ocak 2025 12:50
DİĞER HABERLER