Türkiye'nin uyguladığı ekonomik politikalar kredi derecelendirme kuruluşlarının da gözünden kaçmadı.
Ekonomi kurmayları yıllar sonra gelen bu başarının tesadüf olmadığı noktasında birleşirken, güçlü ekonomi, sürdürülebilir büyüme beklentileri, istikrarlı kamu maliyesi, olumlu borç göstergeleri, güçlü ve derinleşen finansal sistem ile "çözüm süreci" gibi faktörlerin temel destekleyici olduğu belirtiliyor. Not artırımının dış ayağında ise Türkiye'nin yumuşak karnı olarak gösterilen enerji güvenliği açısından büyük önem taşıyan Irak'la yakın ilişkilerin kurulması, İsrail'in Türkiye'den özür dilemesinin ardından ilişkilerin yeni boyut kazanmasının ve bölgedeki artan stratejik öneminin rol oynadığı dile getiriliyor.
Türkiye ilk olarak Fitch'in, 5 Kasım 2012'de ülkenin uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi notu "BB+"dan "BBB-"ye çıkarmasıyla "yatırım yapılabilir" seviyeye yükseltilirken, Moody's 16 Mayıs 2013'te ülkenin "Ba1" yabancı para cinsinden uzun vadeli kredi notunu bir basamak artırarak "Baa3" yapmıştı.
Japon Kredi Derecelendirme Kuruluşunun da (JCR), 23 Mayıs'ta Türkiye'nin kredi notunu iki basamak artırarak yatırım yapilabilir seviye olan "BBB-"ye yükseltmesi piyasalarda yeni bir heyecan oluştururken, Kanada merkezli uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Dominion Bond Rating Services'den (DBRS), Türkiye'nin uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi notunu "BBB-" ile "yatırım" seviyesine çıkardı.
Türkiye için gözler şimdi de Standard and Poor's'a (S&P) çevrildi. Kuruluş, 27 Mart 2013'te Türkiye'nin kredi notunu ''BB''den ''BB+''ya yükseltmiş, ancak yatırım yapılabilir seviyenin bir basamak altında bırakmıştı.