Kur’ân’ın edebiyata sığmayan mucizesi Yağmur’da

Kur’ân’ın edebiyata sığmayan mucizesi Yağmur’da
Yağmur 77. sayısıyla baharı selamlıyor.
Mart-Nisan sayısıyla okurlarıyla buluşan derginin bu sayısında tam da baharlık çalışmalar yer alıyor. Derginin bu ayki başyazısı Efendimiz’in (s.a.s.) yaşadığı gül kokulu mevsimlerden bahsediyor. Şefkat ve rahmet ikliminin bütün dünyayı kucakladığı zamanların özlemini dillendirerek, “o günler ne günlerdi” sözüyle ifadesini hitama erdiriyor.

Bu sayının dikkat çekici makalelerinden birisi Kibar Ayaydın’a ait. Usta şair Hilmi Yavuz’un geçmişin izlerini nakşettiği Sümbül ve Kuyu şiirinden yola çıkan Ayaydın, şiiri tahlil etmekle kalmıyor, şairin çocukluğuna kadar uzanan “bellek mekânları”nın izini sürüyor; şiirin “tayy-ı zaman”, “kuyu” gibi tasavvufi remizlerini izah ediyor.

Varılamaz Bir Sıla’da Nihat Dağlı Reis Bey’den ve ardından bir meczuptan aldığı ders üzerine “aidiyet” meselesini sorguluyor. Mesleki unvanlar, makamlar, isimler altına sığınmış, payzajlanmış “insan”ın acı hâlini garip bir adamın cümleleriyle yeriyor Dağlı; “Benim ismim yok!”

Yağmur’un bu sayısında en dikkat çeken makalelerden bir diğeri ise Abdullah Aymaz’a ait. Uzun zamana yayılmış bir çalışma olan Kur’ân’da Edebî Ahenk, Kur’ân- Kerim’in ayetlerinin ses ve muhteva uyumunun mucizevi halini örnekleriyle gösteriyor. Arapça bilmeyen birinin bile ayetlerin seslerinden ne anlattığını hissedebileceğini söyleyen yazar, yazısının başında bu çalışmayı Bediüzzaman Hazretleri’nin İşârâtu’l-İ’caz tefsiri ve Seyyid Kutub’un Kur’ân’da Edebi Tasvir isimli çalışmalarından mülhem kaleme aldığını ve farklı örnekleri bu şekilde taramaya başladığını ifade ediyor. Verdiği örneklerle kıymetli bir derleme yapan Aymaz’ın makalesi Kur’ân’ın edebiyata bakan yönüyle mucizesini açıktan okumak isteyenler için çok önemli.

Bazı insanlar kutup yıldızı gibidir, nerede olursa olsun, hangi açıdan bakılırsa bakılsın doğru yolu gösterir. İsmi ve hayatı çok bilinmese de Osmanlının son devrinde yaşamış Mesnevihanlardan Hoca Hüsameddin Efendi bu kutup yıldızlarından biri sayılabilir. Padişah kapısından ve iltifatından hususen uzak duran; iktidara, dolayısıyla dünyaya kalın bir setle mesafe koyan Hoca Hüsameddin Efendi’nin hayatı günümüz “hoca”larına bir örnek teşkil edebilirse ne mutlu!

Menderes Coşkun’un, oryantalistlerin klasik eserlere uzanan elini ve kültür kaynaklarımızı tahrip edişini anlattığı makaleleri Yağmur okurları tarafından yakinen biliyor. Bu tartışmayı takip eden okurlar, oryantalistlerin çalışma biçiminin bir ispatı saydığı Rabia Hatun Vakası ile tezini destekleyen Coşkun’un bu konudaki son makalesini bu sayıda okuyacak. İfşa Edene İftira Atmak, Nihat Sami Banarlı’nın Rabia Hatun Vakasını ortaya çıkarması sonucu uğradığı linçi anlatıyor.

Yağmur okurları bu makalelerle birlikte bahar kokulu bir gezi yazısıyla Türkiye’nin en doğusuna, Van’a misafir oluyor. Hasan Çağlayan’ın zarif üslubuyla kaleme aldığı Van gezisi Anadolu’nun bu kadim şehrine dair edebi bir yazı. Çağlayan’ın gezi yazısını İzzet Kelimesine Dair adlı çalışmasıyla Harun Aslan takip ediyor. Makale "izzet" kelimesinin izini M. Fethullah Gülen'in eserlerini merkeze alarak sürüyor.

Geçtiğimiz aylarda açıklanan Yağmur Dergisi 6. Hikâye Yarışmasının birincisi Ahmet Özel’e ait Kanatlı Risaleler bu sayının sürprizlerinden. Muhammet Erdevir imzalı Alev, Recep Şükrü Güngör’e ait Mavi Çağrı, İhsan İlkin’in Güneş Özlemi derginin diğer hikâyeleri.

Meraklısı için bu sayıda Kalem Erbabı sayfalarında günümüz genç yazarları ve klasik yazarların yeni eser üretirken zamanın ruhunu nasıl okuyacaklarına dair güzel bir sohbet de yer alıyor.

Yağmur’un 77. sayısının şairleri ise Levent Turan, Ali Osman Kurun, Rasim Demirtaş, Abdurrahman Şimşek ve A. Bera Turan.
 

06 Mart 2015 15:13
DİĞER HABERLER