'Kutlu zaman dilimleri'

'Kutlu zaman dilimleri'
İşte üç aylar ve yaklaşan Ramazan ayıyla ilgili yapılması gerekenler...
Öncelikle ifade etmek gerekir ki üç aylar, insanın, Allah'a en yakın olabileceği, O'nun engin rahmetine liyakat kesbedebileceği; günahlarından sıyrılıp kalp ve ruh ufkunda seyahat edebileceği en önemli kutlu zaman dilimleridir.

Zaten nefsin tezkiyesi, ruhun terbiyesi ve kalbin tasfiyesi açısından insanın her sene mutlaka böyle semavî bir rehabilite sürecine ihtiyacı vardır. Bu mübarek zaman dilimleri ise böyle bir rehabiliteyi gerçekleştirme adına çok önemli bir vesiledir.

Şüphesiz insanın, bu mübarek zaman dilimlerinde bedenî ve nefsanî ağırlıklardan sıyrılıp belli bir ufka yükselebilmesi, belli bir seviyeyi yakalayabilmesi en başta ciddî bir tefekkür ve tezekkür ameliyesini gerektirir. Ancak bunu yaparken o, kalp ve ruhunu da sürekli maneviyata açık tutmalıdır. Yani o, bir taraftan, bu aylarda, iman ve Kur'an'a dair meseleleri, akıl ve zihin melekeleriyle, müzakere yoluyla anlamaya çalışırken, diğer yandan da, üzerine sağanak sağanak yağan maneviyat ve ışık yağmurunu yudum yudum içine çekmeye çalışmalıdır.

Sağanak Sağanak Boşalan Varidât

Şimdiye kadar pek çok insan, kendi zaviye ve kendi ufku itibarıyla bu zaman dilimleriyle alâkalı nice güzel söz söylemiş, nice güzel beyanda bulunmuş, gündüz ve gecesiyle bu ayların mü'min hayatına kazandıracağı nice güzelliklere dikkat çekmiştir. Hazine kıymetindeki bu eserlerin karşılıklı okuma yoluyla kelime kelime üzerinde durulup tahlil edilmesi, müzakere metoduyla sindirilip içselleştirilmesi, bu ayların insana kazandıracağı varidât ve füyuzâtı anlama ve duyma adına çok önemlidir. Evet, üç aylarla alâkalı yazılanlardan tam istifade edebilmek için sığ ve sathî bir okuyuş tarzından uzaklaşıp, meselenin derinliklerine açılmasını bilmek gerekir. Aksi hâlde, bu duygu ve düşünce geliştirilmediği sürece insanın üç aylarla alâkalı okuyup dinlediklerinden hakkıyla istifade edebilmesi mümkün olmayacaktır.

Ayrıca, bu kutlu zaman dilimlerinin kendine mahsus güzelliklerini ve insan gönlüne akseden zevk ve lezzetlerini kâmil manada duyup tadabilmek için daha baştan bu zaman dilimlerinin “ganimet ayları” olduğunun bilinip takdir edilmesi, arkasından da saniyesi zayi edilmeksizin gece ve gündüzüyle bu ayların ciddî şekilde değerlendirilmesi gerekir. Mesela, azim ve kararlılıkla geceleri kalkıp Cenâb-ı Hakk'a teveccüh etmeyen ve gece varidâtını yudumlamayan bir insanın bu aylarla ilgili dile getirilen güzellikleri derinliğiyle hissetmesi, tatması ve zevk etmesi mümkün değildir. Evet, insan ciddî bir metafizik gerilim içinde bu aylara girmez, ciddî bir kulluk şuuruyla kendisini ibadete vermez ve kendisini işin içine salmazsa, bu ayların ifade ettiği manalar bardaktan boşalırcasına yağıp dursa da o, bunları duyup hissedemez. Hatta o, başkalarının bu zaman dilimleriyle ilgili ifadelerini kendi idrak ve istidadının mihengine vurur ve onları bir lüks ve fantezi olarak değerlendirebilir.

Evet, bu mübarek günlerin tepemizden aşağıya sağanak sağanak boşalttığı varidâtı duyabilmek, öncelikle ona inanıp teveccüh etmeye bağlıdır. Zira teveccühe teveccühle mukabele edilir. Siz, bu ayların ruh ve manasına teveccüh etmezseniz, onlar da size kapılarını açmaz. Hatta bu aylarla ilgili söylenen çok canlı ve parlak sözler bile sizin nazarınızda cansız bir ceset gibi sönük kalır.

Bu itibarla insan meseleyi öyle sahiplenmeli ki, âdeta Recepleşmeli, Şabanlaşmalı ve Ramazanlaşmalıdır. Evet, insan, onlarla öyle bütünleşmeli ki, bu kutlu ayların insan ruhuna neler söylediğini duyup hissedebilsin. Yoksa siz, siz olarak kaldığınız, sathîlikten kurtulamadığınız ve bu ayların hakikatini araştırmadığınız sürece bu aylarla ilgili söylenilen çok güzel sözler bile bir kulağınızdan girer, öbür kulağınızdan çıkar. Bu açıdan, laubaliliğe açık duran, böyle bir ganimet mevsiminde kendini yenileme gibi bir gayret içinde olmayan, hâl ve hareketlerinde ciddiyeti yakalayamayan insanların bu aylardan istifadeleri çok zordur.

Gayemiz, Allah'a Yaklaştırmak Olmalı

Öte taraftan meselenin içtimaî ruha, toplumdaki genel kabule bakan yönü de vardır. Vakıa bu mübarek ayların ifade ettiği gerçek derinlik ve enginliğin duyulup hissedilmesi kalp ve ruh ufku itibarıyla derin insanlara mahsus bir mazhariyettir. Fakat şu anda umumî manada toplumumuzun da belli ölçüde bu ayların kıymet ve bereketini takdir ettiği, camilere yöneldiği ve Cenâb-ı Hakk'a teveccüh ettiği de bir gerçektir. İşte bu durum önemli bir vesile olarak değerlendirilip bu kutlu zamanda farklı program ve aktivitelerle insanların ruhuna belli mesajlar duyurulabilir.

Yalnız, farklı vesileleri değerlendirerek yapacağımız bütün faaliyetlerdeki gayemiz, insanları düşünce ve his dünyaları itibarıyla bir adım daha Allah'a yaklaştırmak olmalıdır. Şayet meşgul olduğumuz program ve aktiviteler bizi bizliğimize götürmüyor ve kendimizi bulma istikametinde bize rehberlik etmiyorsa boş şeylerle uğraşıyoruz demektir. Evet, düzenlediğimiz programlarda Rabbimize ait bir kısım hakikatleri seslendiremiyor, insanları bir adım daha Efendiler Efendisi'ne yaklaştıramıyorsak; hatta sırf insanların heva ve heveslerine hitap eden programlar düzenliyor ve neticede onlara sadece “Hoş dakikalar geçirdik.” dedirtiyorsak, zaman israfına, belki de günaha giriyoruz demektir. Zira Allah'a götürmeyen ve Efendimiz'e ulaştırmayan her yol bir aldanmışlıktır.
12 Haziran 2015 10:29
DİĞER HABERLER