Yıllar önce bir sivil toplum kuruluşuyla ilgili haksızlığa uğranılan bir durum için, önemli bir devlet adamını ziyaret etmiştik ve “olur mu bu kadar bariz bir haksızlık” demiştik
PROF. DR. ŞERİF ALİ TEKALAN
Yıllar önce bir sivil toplum kuruluşuyla ilgili haksızlığa uğranılan bir durum için, önemli bir devlet adamını ziyaret etmiştik ve “olur mu bu kadar bariz bir haksızlık” demiştik. O insan da bize, kendisinin siyasete girdiği ilk yıllarda, benzer durumlardan dolayı, her türlü haksızlığa, hukuksuzluğa karşı benzer reaksiyonları gösterdiğini söyledi. Zaman içinde, yine bu haksızlıklara göz yummadan ama bu sefer, hukuk içinde, sabırla, akl-ı selimle, sinirlenmeden, kimseye gönül koymadan, hareket ederek mücadele ettiğini anlattı. Bize de “yaptığınız işler hakikaten ülkemiz ve insanlık için çok önemli faaliyetler. Bu güzel faaliyetleri takdir edip destekleyen insanların yanında, bunları akıl ve mantık dışı sebeplerle istemeyenler, tamamen karşısında olan insanların varlığını da dikkate almak zorundasınız’’ dedi.
Sonra, “kuzular nerede güdülür, herhalde Kızılay’da değil, dağlarda güdülür. Kurt nerede bulunur, tabii ki dağlarda, çünkü yeri orasıdır. Siz dağda kuzunuzu güderken kurt görünce, bu da nereden çıktı, ne işi var burada diyemezsiniz. Çünkü onun da yeri dağlardır. Size düşen, kuzularınızı kurda kaptırmadan gütmektir” demişti.
Aşağı yukarı herkes için hayat yolundaki her konu, yol güzergahını emniyete alma açısından aynen bunun gibidir. İnsanoğlu var olduğu günden beri hep kurtlar ve kuzular olmuştur, olmaya devam etmektedir ve bundan sonra da farklı şekillerde hep olacaktır.
Tarihi tekerrürler devr-i daiminde hadiselerin birbirinin aynı değil misliyle cereyan ettiği gibi, kurtlar, anlam itibarıyla geniş dairedeki insanlar olabilir, milletler olabilir, olaylar olabilir. Kuzular da yine insan olabilir, milletler ve olaylar olabilir. Dar çerçevede de insan nefsi itibari ile kendisinin kurdu olabilir. İnsanın kuzusu da, düşünceleri, itikadı, ahlakı, davranışları olabilir. Zaten nefis kötülükleri emreder. Yusuf Suresi 52. ayette: “Ben kendimi temize çıkarmam. Rabb'imin rahmet ettiği kimse hariç, nefis her zaman kötülüğü ister. Rabb'im çok bağışlayıcıdır, Rahmeti kesintisizdir.” kaidesince bu durum, insana Allah tarafından bildirilmiştir.
Eğitilebilmiş, hadiselerden ders almış bir nefis ise kurt yerine melekleşebilir ve kuzu anlamındaki insanı, insan yapan değerleri korur, geliştirir. Dini, ahlaki, imani her türlü değerden nasipsiz bir nefis, yukardaki güzel değerlerin hepsinin, yani insanın iç kuzularının kurdu olur. Bu kurt, önce kendisini yer, mahveder. Sonra da bu zararlarını diğer insanlara yansıtır. Bir imtihan dünyası olan bu alemde, Rabbini bilen, O’na inanan ve O’nun bildirdiklerini yaşayan insanın kurdu, yani nefsi terbiye edilmiş olur. Ne kendisine ne de başkasına zararı dokunmaz.
İnsanlar, normalde birbirlerine yardımcı oldukları için bir topluluk halinde yaşayan varlıklardır. Kul hakkı denilen başkalarının hakkını yemeden, hatta ihtiyaç durumunda kendi hakkından da başkalarına verebilen insanların bulunduğu toplumlar, içinde huzurlu yaşanılan topluluklardır.
İletişim ve ulaşım imkanlarının gelişmesi ile büyük bir köy haline gelen dünyamız, bugün her zamankinden daha çok böyle bir huzur ve sükuna ihtiyaç duymaktadır. Birbirleriyle münakaşalar, kavgalar, savaşlarla bir yere varılamamış ve insanlık bu durumlarda hep sefalet çekmiştir. Dili, dini, ırkı, rengi, milliyeti farklı da olsa, insan olma ortak paydasından hareketle, içimizdeki kurtları, eğitim, diyalog, sevgi ve saygıyla zararsız hale getirip, insani yöndeki özelliklerimizi yani kuzularımızı geliştirmek zorundayız.
Tabii ki böyle bir geliştirme, kendiliğinden olmaz. Çaba, gayret, plan, program, fiili ve kavli duaları gerektirir. Ciddi gayret ve emeklerle elde edilen güzel neticeler, hiçbir beklenti, art niyet olmadan, bütün insanlarla, uygun usul ve üsluplarla paylaşılabilir ise bu güzel insani düşünce ve yaklaşımlar, hem şimdi hem de gelecek için insanlık adına tarihe not düşülen zamanlar olarak anılacaktır. Ötelerde de bunların karşılığı, kulakların duymadığı, gözlerin görmediği, nice mükafatlar nasıl bir şekilde verilecektir tahmin bile edemiyoruz.
Bize düşen, her şart ve durumda aktif ümit, aktif sabırla kuzularımızı (iyi niyetimiz, insani vasıflarımız), kurtlara (nefis, kötü niyetli insanlar) kaptırmadan gütmektir. Yolumuz açık ola inşaallah.