Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz, bugünkü köşesinden çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
'Paralel' üzerinden Nur Cemaati mensuplarının hedef alındığını ifade eden Güleçyüz,” Beş sene önce gruba yapılan operasyonun rövanşı şimdi 'paralel'den alınmak isteniyor. Bir sonraki adım, Tahşiye-El Kaide bağlantısı üzerinden Nurculara yeni bir taarruz olmasın! Görünen o ki, Nurcuları hedef alan çok geniş çaplı bir operasyon, adım adım uygulanıyor... Ama Üstad ne diyor: ‘Bir halt edemezler’” dedi.
İşte o çarpıcı yazı:
Hedef Nurcular, ama “bir halt edemezler”
Basılı eserlere bandrol zorunluluğu getirilen 1999 yılından bu yana sorunsuz ve her risaleye bandrol verilerek devam eden Risale-i Nur neşriyatı, ne hikmetse!, bir anda BİMER üzerinden yapılan “yoğun şikâyetler” gerekçe gösterilerek ve bandrol verme uygulaması durdurularak engellendi.
BİMER’e yapılan “sadeleştirme” şikâyetleri bahanesiyle, tüm risale neşriyatı durduruldu.
BİMER üzerinden devlet kurumlarına iletilen diğer talep ve şikâyetlerin hangisine böyle bir duyarlılık gösteriliyor, doğrusu meraka değer!
Peki, sonuçta ortaya çıkan tablo ne?
Türkiye’de dokuz aydır risale basılamıyor.
Dahası, güya bandrol sorununu çözmek iddiasıyla torba kanuna tıkıştırılarak Meclisten geçirilip Saray onayı ile yürürlüğe giren korsan maddeyle risale neşriyatı devlet tekeline alındı.
Ardından, bu tekelin Diyanet üzerinden hayata geçirilmesi için bir kararname çıkarıldı.
Ne var ki, her iki düzenleme de mahkemelik.
Devlet tekeli maddesi Anayasa Mahkemesinde, kararname de Danıştay’da. İkisinin de iptali ve yürürlüklerinin durdurulması isteniyor...
Çünkü evrensel hukuk kriterlerine aykırılar.
Ayrıca devlet tekeli, Risale-i Nur’un özünü oluşturan ve hizmeti bugüne taşıyan “sivil ruh”a da ters. Hep söylediğimiz gibi, risaleleri devlet de, Diyanet de bassın, ama tekeline almadan.
Ancak gelinen nokta bir tıkanma noktası.
Duamız, bu tıkanıklığın bir an önce aşılması.
Nurcuları hedef alan çok geniş çaplı bir operasyon uygulanıyor
Buradan son operasyona geçiş yaparsak:
Risale neşriyatının engellenmesini BİMER başvurularına bağlayan devletin, medya darbesini de, 2010’daki Tahşiye operasyonunda hedef alınanların şikâyetiyle başlattığı söyleniyor.
Eğer öyle idiyse, niye 5 sene beklenmiş?
Tahşiye operasyonu, bu adla anılan grubun bazı önde gelen mensuplarına yönelik olarak, El Kaide ile irtibatlı oldukları iddiasıyla yapılmış, içlerinde aylarca hapis yatanlar olmuştu.
Bazılarının 11 Eylül sonrası El Kaide ve Usame bin Ladin’e övgüler yağdırması da, muhtemelen operasyonun gerekçeleri arasındaydı.
Bilhassa bu tavrı ve diğer bazı halleri Risale-i Nur’la çeliştiği halde, grubun kendisini risalelerle irtibatlandırması da bir başka problemdi.
Beş sene önce gruba yapılan operasyonun rövanşı şimdi “paralel”den alınmak isteniyor.
Bir sonraki adım, Tahşiye-El Kaide bağlantısı üzerinden Nurculara yeni bir taarruz olmasın!
Görünen o ki, Nurcuları hedef alan çok geniş çaplı bir operasyon, adım adım uygulanıyor...
Ama Üstad ne diyor: “Bir halt edemezler.”
Tweet: Suç tariflerini istihbaratçıların, siyasetçilerin ve siyasallaşmış hakimlerin yaptığı bir ülkede, kendileri dahil, hiç kimse güvende olamaz.