Mehmet Kamış: Kimin dediği olacak; Davutoğlu'nun mu, Erdoğan'ın mı?

Mehmet Kamış: Kimin dediği olacak; Davutoğlu'nun mu, Erdoğan'ın mı?
Türkiye, 1 Kasım seçimlerinin sonuçlarına bakarak bundan sonraki rotasına karar verme aşamasında.
Türkiye, 1 Kasım seçimlerinin sonuçlarına bakarak bundan sonraki rotasına karar verme aşamasında.

Bu rotanın oluşması adına etkili olacak iki merkez var şimdilik. Ya da ülke iki farklı yöne gidecek! Birincisi seçimlerden yüzde 49,5 almış AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun istediği yön, ikincisi bu yüzde 49,5'un kendi stratejileri sayesinde alındığını düşünen Recep T.Erdoğan'ın istediği taraf. Bunlar arasındaki ayrışma, sadece kişisel bir iktidar meselesi değil, Türkiye'nin bundan sonra gitmesi gereken yolun tayini meselesidir.

Görünen ve beyanatlarından anlaşılacağı üzere Ahmet Davutoğlu, ülkede tansiyonun düşürülmesini, kamplaşmanın ortadan kaldırılmasını, askıya alınan anayasanın yeniden uygulandığı ve ekonomi merkezli gündemlerin öne çıktığı bir ülke olunmasını istiyor. Bunu sağlayabilirse Başbakan olarak ülkeyi ve partisini daha rahat yönetebileceğini, en kritik kararların alınmasında kendisinin birinci isim olabileceğini hesaplıyor. Normalleşmek, sakinleşmek, uzlaşmak şu anda Davutoğlu'nun en çok işine gelen ve kendisinin de en çok istediği şey.

Recep T.Erdoğan ise böyle düşünmüyor. Bu gerginliği devam ettirmek, onun için hayat-memat meselesi. Rejimi değişmeden normalleşmiş bir ülkenin, en etkin konumu hiç şüphesiz başbakanlık koltuğu olacağı için ülkenin normalleşmesine müsaade etmeyecek. Normalleşmiş bir ülke ‘terleyen cumhurbaşkanı' figürüne pek de imkân vermiyor. Güçlü bir başbakanlık; Recep T.Erdoğan'ın partiyi kontrol etmesini ve her dediğini yaptırmasını da çok zor bir hale getirecek. Partiyi tam anlamıyla kontrol edememesi de onu neyle sonuçlanacağı belli olmayan bir sürece sokabilir. Bu yüzden kendi köşesine çekilmiş bir cumhurbaşkanı beklentisi tam anlamıyla boş bir hayalden ibaret. Erdoğan'ın istediği tek şey var, o da; gerilme, gerginleşme ve bunun sonucu olarak gelecek hücumlara karşı tabanın kendi arkasında toplanması.

Bu yüzden Saray çevreleri, yapılan hamlelerle Başbakan'ın inisiyatif almasına müsaade etmiyor. Mesela Davutoğlu, CNN International'da “Basın özgürlüğü benim için kırmızı çizgidir. Eğer bir gazeteciye, köşe yazarına ya da entelektüele bir saldırı olursa onları ben savunurum. Buna garanti veriyorum.” dedikten hemen sonra, son derece uyduruk bir sebeple Türkiye'nin en büyük gazetesi olan Zaman'ın yazı işlerine ve matbaasına baskın yapıldı. Samanyolu TV grubu, Başbakan'ın itirazına rağmen Türksat'tan atıldı.

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
14 Kasım 2015 10:08
DİĞER HABERLER