MHP’ye koruma duvarı

Sinan Ateş suikastına ilişkin davada ara karar verildi. 10 sanık adli kontrol şartıyla tahliye edilirken duruşma 19 Temmuz’a ertelendi. 5 gün boyunca duruşmada yaşananlar, sanıkların ve yargının suikastta MHP’nin rolünü gizlemeye çalıştığını gösterdi.
Sinan Ateş suikastına ilişkin açılan davanın ilk duruşması 5’inci günde sona erdi. 5 gün boyunca MHP’yi ve Ülkü Ocakları’nı suikasttan aklama çabasına yargı da eşlik etti. Davada tutuklu yargılanan 22 sanıktan 10’u tahliye edildi. Tahliye edilen Mehmet Yüce, Erdem Karadeniz, Osman Bayraktar, Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Aytaç Ataç, Caner Günay, Umut Ersoy ve Alper Atay oldu. Mahkeme heyeti, eksik bilgi ve belgelerin savcılıktan istenmesine karar verdi. Duruşma 19 Temmuz’a ertelendi.

Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, taraf avukatları, müşteki Ayşe Ateş ve yakınları katıldı.

Tolgahan Demirbaş’ın Olcay Kılavuz’un MHP milletvekili olduğu dönemde evinden gözaltına alınmasının dosyaya girmesi talebi ise reddedildi.

İçlerinde MHP’li yöneticilerin olduğu iddia edilen 17 kişilik soruşturma dosyasının görülen dosya ile birleştirilmesi talebi de reddedildi.

Öte yandan MHP’li avukat Serdar Öktem’in HTS kaydı alınması talebi de kabul görmedi.

Dava 19 Temmuz’a ertelendi. Savcılık davaya ilişkin mütaalasını da 19 Temmuz’da açıklayacak.

Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, ara kararın açıklanmasının ardından açıklama yaptı.

Ayşe Ateş, alınan her kararın hukuki olarak eksik olduğunu vurgulayarak "Şu anda burada dudağımdan dökülecek her sözün adalet dileyen birer yoksul olarak kayda geçmesini talep ediyorum. Sincan Yerleşkesi’nde 5 gün boyunca sanıkların ve müdafilerin siyasi cinayeti alacak verecek davasına indirme çabasına şahit olan kumpas tiyatrosu bugün sonlandı. Şüpheliler, aralarındaki bağlantılar ve deliller bakımında ilişkili olması gereken 2 ayrı dosya var. Bu yargılamaya eksik iddianameyle yapılan yarım mahkeme diyoruz. Alınan her kararı hukuki olarak eksik buluyoruz" ifadelerini kullandı.

KOMİSYON ÇAĞRISI

Ateş yargı ve emniyet üzerinde baskı kurulmaması ve bu siyasi cinayetin aydınlatılması için ‘Meclis Araştırma Komisyonu’ kurulması çağrısında bulundu: “Sinan’ın katli siyasi cinayet silsilesinin son halkası olarak kalmalıdır, şüphesiz ki kurulacak olan bu komisyonla birlikte ülkemizde adalet dilenen bütün yoksulluklara umut olacak yeni bir sürecin ilk adımı da atılmış olacaktır” dedi.

Davayı 5 gün boyunca yerinde takip eden BirGün yazarı Timur Soykan kararı ve yaşananları değerlendirdi.

Cinayetin bir dönüm noktası olduğunun altını çizen Soykan şunları söyledi: “Artık şunu biliyoruz, Türkiye’de yargı bağımsızlığı tamamen yok edilmiş ve siyasi erke tamamen bağlanmış, siyasi talimatla çalışan çok tehlikeli bir güce dönüştü.

Siyasi yargılamaların üzerindeki siyasi planları, mahkeme yargılarının hukuk dışılığını ve yarım iddianameleri artık görebiliyoruz. Sinan Ateş davası tam bu nedenle bir dönüm noktası. Bir gerçeğin karartılması üzerine kurulmuş bir siyasi dava. Bu cinayette yargılama yarım bir iddianemeyle yapılıyor ve siyasi bağlantıları, cinayetin arkasındaki diğer isimler özenle gizleniyor. Mahkemenin verdiği kararlarda bunu çok net görebiliyoruz.

Bu yargılamanın yarım iddianameyle başlamasının nedeni siyasi bağlantıları gizlemekti. O tetikçi çete ve tetikçi çetenin bağlı olduğu, katili kaçırdığı tespit edilen birkaç MHP’li isimle birkaç Ülkü Ocakları yöneticisiyle bağlantıyı ortaya koyup onun ilerisine gitmeyecek bir oyun kurgulanmıştı.

SENARYO ÜRETTİLER

Yargılama sürecinde neredeyse Sinan Ateş yanındaki korumalarının öldürdüğüne dair bir senaryo ortaya attılar. Bu senaryoda tetikçiler bu cinayeti kendileriyle sınırlı tutmak üzerine bir savunma geliştirmişti.

Doğukan Çep, daha duruşmaya girer girmez bu cinayetin azmettiricisi benim, baş aktörü benim diye bağırdı. O andan itibaren bütün süreç belli oldu. Onun bu laflarının ardından bütün ifadeler değişmeye başladı. 19 aylık soruşturma sürecinde savcılıkta, poliste, tutuklu incelemelerinde hiç anlatmadıkları bir senaryo anlatmaya başladılar. Doğukan Çep, Sinan Ateş ile husumetimiz vardı dedi. ‘Eray Özyağcı’yı, Sinan Ateş’i, bacaklarından vurması için gönderdim’ dedi. Özyağcı da aynı ifadeyi verdi.

Duruşmalarda kurtarılması için büyük çaba harcanan eski Ülkü Ocakları Yöneticisi Tolgahan Demirbaş ve Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcı Emre Yüksel kopartılarak bu duruşmanın siyasi bağlantısını kesmeye çalıştı hem tetikçi hem azmettiren. Ama orada bir sorun var, konum. Açtıkları bu konumu Tolgahan Demirbaş, cinayetten 40 dk önce Emre Yüksel’e göndermişti. Ve ondan sonra tetikçiler o konumu açmıştı. Bu başlı başına bir delil.

Yetmedi mi? Katil kaçtıktan sonra o konuma gitti. Demirbaş, Yüksel’e sadece o konumu göndermemişti. Ortaya çıktı ki o benzin istasyonundan bir fotoğraf karesi bile çekip göndermişti. Katillerin yanlış yere gitmemesi için.

YARIM İDDİANAME

Karşıdaki benzin istasyonunun kamerası tetikçilerin motosikletten inip Tolgahan Demirbaş’ın arabasına bindiğini ortaya koydu.

On tane ayrı kamera Tolgahan Demirbaş’ın cinayetten sonra tetikçiyi aldığı yeri tespit etti.

Bütün bu yargılamada bu siyasi bağlantının önü kesilmek isteniyor. Mahkeme kararında da şunu gördük duruşmada, bu dosyada ek klasörlerde olan bilgiler iddianamede yok.

Ek klasörde Tolgahan Demirbaş’ın katili kaçırdıktan sonra polisler tarafından aranırken, Olcay Kılavuz’un evinde yakalandığı belli. Olcay Kılavuz’un evinin bahçesinde yakalanıyor ve sahte tutanak düzenleniyor. Bu bir suç.

Gördük ki yargılanmanın konusu değil denilerek bir dosya, bir siyasi cinayet bütün toplumun gözleri önünde karanlığa gömülebiliyor. Bu yapıldıktan sonra Türkiye’de artık kimse güvende değildir. Türkiye’de artık herkes namlunun ucundadır ve herkes öldüğünde adaletsizliğiyle kalır. Adaletsizliğe mahkum edildiğiyle kalır.

Siyasetin yargıya ne denli mahkum olduğunu ve artık tiyatroya dönüşen mahkeme salonlarının ilanı bu dava. Gerçek kolay kapanmıyor ama.

Ayşe Ateş, duruşma sonrası yaptığı açıklamada bir Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Sinan Ateş cinayetiyle ilgili bir araştırma komisyonu kurulmasını talep etti. Belli ki bu meclis gündemine gelecek. Meclis gündemin de bu araştırma komisyonunun kurulup kurulmaması yönünde aldığınız tavır sizin siyaseten ne tarafta durduğunuza hatta cinayette ne tarafta durduğunuzu ortaya koyacak.

Araştırma komisyonu talebi Meclis’e geldiğinde AKP’li milletvekilleri reddetmek yönünde el kaldırdıklarında yine bu cinayetin üzerine sonuna kadar gidiyoruz rolünü sürdürebilecekler mi?

Maalesef Türkiye’de yargı bu halde yasama bu halde. Bütün denge, denetleme sistemleri yok edilmiş. Bütün yargı erki yetkisiz kılınmış siyasetin kölesine dönüştürülmüş bu rejimde bütün toplum olarak adaletten çok çok uzağız.”

***

DURUŞMADA NELER YAŞANDI?

Pazartesi günü başlayan davada sanık savunmaları, taraf avukatları beyanı alındı. Hemen hemen tüm sanıklar savcılıkta verdiği ifadeleri değiştirdi. Azmettirici Doğukan Çep ve tetikçi Eray Özyağcı tüm delillere ve savcılıktaki ifadelerine rağmen duruşmada meselenin alacak verecek meselesi olduğunu iddia etti. Daha önce suikastla ilgisi olmadığını söyleyen Çep, kendisinin azmettirici olduğunu söyledi. Tetikçi Eray Özyağcı ise ifadesinde Sinan Ateş ile Doğukan Çep arasındaki parasal tartışmadan dolayı olay günü Çukurambar’a gittiğini belirtti.

İkilinin benzer ifadeler vermesi şüpheleri artırdı. Diğer sanıklar da tamamen savcılıktaki ifadelerinin aksine savunma yaptılar. Sanıklar MHP’nin ve Ülkü Ocakları’nın adını gizlemeye çalıştı. Ta ki duruşmanın 4’üncü gününe kadar. 4’üncü gün Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ve Saniye Ateş suikasta ilişkin çarpıcı ifadeler verdi. Ayşe Ateş, eşinin kendisine “İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın, Ahmet Yiğit Yıldırım ile Olcay Kılavuz’a talimat vermiş beni öldürmek için kapı kapı gezip kiralık katil arıyorlarmış” dediğini aktardı.

Ateş’in “Kalemimi kırdılar, bana suikast düzenleyecekler” dediğini söyleyen annesi Saniye Ateş, oğlunun defalarca MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye ulaşmaya çalıştığını belirtti. “Benim oğlumu öldürmek için mi Ülkü Ocakları Başkanı yaptılar?” diyen Saniye Ateş’in fenalaşması üzerine mahkeme salonuna sağlık görevlileri çağrıldı, duruşmaya ara verildi. Ayşe Ateş, sanıklara “Bu kadın burada ölürse hesabını hepinize sorarım” diye seslendi.

O dönem Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdür Yardımcısı olarak Sinan Ateş cinayeti soruşturmasında görev yapan Kerem Gökay Öner, avukatı Suna Öztaşdönderen aracılığıyla 3 Temmuz’da suç duyurusu dilekçesi sundu. Suç duyurusunda Tolgahan Demirbaş’ın sokakta yakalandığı belirtilen polis tutanağının sahte olduğu ve Olcay Kılavuz’un evinde yakalandığı iddia edildi.

Ateş ailesinin avukatlarından Süleyman Kavak, suç duyurusunda bulunan eski polis müdürünün dosyada tanık olmasını talep etti.
06 Temmuz 2024 09:23
DİĞER HABERLER