Türkiye-İsviçre maçından sonra yaptığı açıklamalarla tepkimizi çeken FIFA Başkanı Sepp Blatter, geçtiğimiz günlerde Japonya'da düzenlenen 2. Dünya Kulüplerarası Futbol Şampiyonası'nda Avrupalı büyük k
Birçok ligde gelir dengesizliğinin arttığından yakınan Blatter, “Bazı liglerde zengin gittikçe daha da zengin olurken, fakir gittikçe fakirleşiyor. Bu, futbol değil. Paranın cazibesi ve artan futbolcu göçleri, futbol için büyük tehlike arz ediyor." sözlerini kullandı. Futbolcuların aldıkları yüksek ücretlerin kontrol altına alınması ve sadece birinci liglerde değil tüm liglerde gelişme kaydedilebilmesi gerektiğini de belirten Blatter, oldukça sert çıktı: "Yıllardır zengin Avrupa kulüpleriyle tartışıyoruz. Futbol, bu kulüpler tarafından yok ediliyor."
Blatter'in bu görüşleri, zaten uzun süredir tartışma konusuydu. Şampiyonlukların artık sadece birkaç takımın tekelinde olacağı bir futbol dünyasına doğru hızla yol alıyoruz. Yıllardır Türkiye Ligi için dile getirdiğimiz "Acaba 5. şampiyon kim olacak?" sorusu, diğer ülkelerin de bir gerçeği olarak karşımıza çıkıyor. İlk yarıların hemen hemen bittiği Avrupa liglerinde ortaya çıkan tablo, takımlar arasındaki uçurumları daha iyi görmemize yardımcı oluyor. İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya, Fransa ve Türkiye gibi belli başlı ülkelerde zirveyi kovalayanlar çoktan alıp başını gitmiş. Puan cetvelinin ilk sıralarındaki takımlarla sonuncular arasında da devasa bir puan farkı bulunuyor. Şimdi ligleri tek tek ele alalım....
İngiltere: 1992-93 sezonunda şampiyonluğa ulaşan Manchester United, 10 yılda tam 8 kez ligi zirvede bitirerek hegomanyasını açıkça ilan ediyordu. Bu dönemde Manchester'ın tek rakibi olan Arsenal ise 2 kez şampiyonluk ipini göğüsledi. Premier Lig şampiyonluğunun Arsenal-Manchester arasında paylaşıldığı bir ortamda sahneye çıkan bir Rus bütün hesapları karıştırdı. 2003'te Chelsea'yi satın alan Rus milyarder Roman Abramovich, kısa sürede milyonlarca Euro harcayarak yıldızlar topluluğu bir takım kurdu. Ancak savrulan paralar şampiyonluk
kazandırmayınca takımın başına Porto'yu hem UEFA hem de Şampiyonlar Ligi'nde zirveye taşıyan Jose Mourinho getirildi. Mourinho tercihi Chelsea'yi 50 yıl sonra 2004-05 sezonunda şampiyonluğa ulaştırdı. Chelsea, bu sezon da 21 maçta topladığı 58 puanla en yakın takipçisi M.United'ın 14 puan önünde yoluna devam ediyor. İşte Arsenal ve Manchester'ın arasından sıyrılan Chelsea ve bunları her zaman gerilerden takip eden Liverpool, İngiltere'deki futbolun özetini sunuyor. Bu takımlar Ada futbolunda tamamen söz sahibi konumundalar. Manchester dünyanın en zengin kulübü, Arsenal ve Chelsea de paraya para demiyor. Bunlara nazaran biraz daha gariban sayılabilecek Liverpool ise zaten ligde bahse konu üçlüyü yeterince zorlayamıyor. Gelir adaletsizliğinin had safhada olduğu Premier Lig'de bu yıl da Chelsea alıp başını gitti. Manchester ve Liverpool'un zirveyi kapması artık çok zor. Lider Chelsea ile son sıradaki 6 puanlı Sunderland arasındaki fark ise sadece 52(!) Evet, dünyanın ve Avrupa'nın en önemli liglerinden birinde para ve puanlar böyle mi dağılmalıydı?
İspanya: Geçen sezonun ortasında takımın başına getirilen Vanderlei Luxemburgo'nun Barcelona'dan daha fazla puan toplaması, Real Madrid taraftarının bu sezona umutla başlamasını sağlamıştı. Ancak Real, sahasında özellikle ezeli rakibi Barcelona'ya 3-0 yenilince bu sezona ait bütün umutlarını rafa kaldırdı.
Frank Rijkaard'la geçen sezon 6 yıl aradan sonra şampiyonluk yaşayan Barcelona, bu sezon da zirveyi hiç bırakmadı. Top sihirbazı Ronaldinho, son vuruş ustası Eto'o ve genç yıldız Messi ile ligin tozunu atan Katalan ekip, 17 maçta 40 puan topladı. Real Madrid'in istikrarsız sonuçları, Valencia'nın Rafael Benitez'den doğan boşluğu bir türlü dolduramaması Barcelona'yı rakipsiz kıldı. Ezeli rakipler sahneden çekilince Barça'ya önce isimsiz Getafe daha sonra Osasuna rakip oldu. La Liga'nın en büyük sürprizine de Osasuna imza attı. Tarihinde hiçbir başarısı olmayan Osasuna 17 maçta 38 puan toplayarak futbol otoritelerini şaşkına çevirdi. Barcelona 40 puanla 2005'i La Liga'nın ilk sırasında bitirirken, ligin sonuncusu Alavez 12 puan topladı. Yine de şu anki duruma bakılmaksızın La Liga'da Real Madrid ve Barcelona hâlâ en büyükler. Her yıl birkaç farklı takım zirveyi zorlasa da bu gerçek hiç değişmiyor.
İtalya: Geçen yılın şampiyonu Juventus sezona Buffon şokuyla girdi. Dünyanın en iyi kalecisi gösterilen Buffon'un ayağının kırılması üzerine Juve'nin imdadına ezeli rakibi Milan yetişti. Yedek kalecisi Abbiati'yi Juve'ye veren Milan centilmenlik örneği gösterirken, Juventus kurduğu güçlü kadroyla iyi bir kaleci olmadan bile ligin zirvesine nasıl çıkılacağını gösterdi. İbrahimoviç-Trezeguet ikilisiyle rakip kaleye gol yağdıran Siyah-Beyazlılar, Emerson-Vieira dayanışmasıyla da rakip atakların başlamadan bitmesini sağladı. Juventus 46 puanla ligin ilk sırasında yer alırken takipçileri Milano takımları İnter ve Milan oldu. Şampiyonlar Ligi finalini kaybetmenin şokunu yaşayan Milan kendi sahasında ‘aslan' olurken, deplasmanda ‘kuzu' pozisyonuna büründü. 1988-89 sezonunda şampiyon olmasından sonra kayıplara karışan İnter ise ‘Bu sezon yarışta ben de varım' diyerek topladığı 38 puanla 2005'i 2. sırada bitirdi. Milan ise halen 37 puanla 3. sırada. Serie A'da lider Juve ile 11 puanlı lig sonuncusu Treviso arasındaki fark 35. İtalya'da Juventus, Milan, İnter, Roma ve Lazio (araya birkaç takım da girebiliyor) son 15 yılda hep en tepedekiler konumunda oldu. Diğerleri figüranlıktan öteye geçemedi.
Almanya: Bundesliga cephesinde de bir değişiklik yok. "Herkesin oynadığı ama Almanlar'ın kazandığı spor dalı" olarak tanımlanan futbol, konu Bundesliga'ya geldiğinde "Herkesin mücadele ettiği ama Bayern Münih'in kazandığı bir yarış" olarak algılanıyor. Bayern'i bazen Werder Bremen bazen de Bayer Leverkusen zorluyor ama sonunu pek getiremiyorlar. Geçen sezonun şampiyonu Bayern, bu yıl da 17 maçta topladığı 44 puanla devreyi en tepede tamamladı. Bayern'in bu çıkışı normal karşılanırken, Hamburg'un şampiyonlukta rakip olması sürpriz oldu. Bir zamanların hızlı sol açığı Thomas Doll yönetiminde başarılı bir performans gösteren Hamburg, 38 puanla 2. sıraya yerleşti. Ligin dibinde ise puanları birbirine çok yakın takımlar bulunuyor. 12'şer puan alabilen Köln, Duisburg ve Kaiserslautern son üç sıradaki takımlar.
Fransa: 1993-2001 arasında Fransa Ligi'ni şampiyon bitiren takım sayısı 8'di. 2001'den sonra ise şampiyonluğun tek adresi Lyon. Son 4 sezon üst üste ligi şampiyon kapatan Lyon, bu yıl da neredeyse şimdiden garantiledi. 19 maçta 44 puan toplayan Lyon, en yakın takipçisi Lens'e 12 puan fark attı. Lyon'un rakipsiz olarak 5. şampiyonluğa doğru ilerlediği Fransa Ligi'nin son sırasında 11 puanlı Strasbourg bulunuyor. Diğer büyük liglerde olduğu gibi Fransa'da da ligin dengesi çoktan bozulmuş. Büyükler yine büyük, küçükler yine küçük; zenginler hep zengin, fakirler hep fakir...
Diğer ülkeler: İskoçya'da geçen sezonun şampiyonu Glasgow Rangers bu sezon sefilleri oynuyor. Ligin zirvesinde ise 51 puan toplayan Celtic bulunuyor. Son sıradaki Livingston'un ise 12 puanı var. Zaten İskoçya'da Rangers ve Celtic dışında başka takımın adı bile geçmiyor. Portekiz Ligi'nde Porto 37 puanla liderliğini sürdürürken 7 puanlı Penafiel son sırada yer alıyor. Hollanda Ligi'nde geçen yılın şampiyonu PSV, 42 puanla yine en üstte. 18. sıradaki Roosendaal'ın puanı ise sadece 4. Belçika Ligi'nde Standard Liege 38 puanla devreyi lider kapatırken, Serhat Akın'ın takımı Anderlecht 36 puanla 2. sırada yer buldu. Son sıradaki Lierse ise 9 puan toplayabildi.
ZAMAN