İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, Hopa'da meydana gelen sel felaketiyle ilgili olarak, felaketin en dikkat çeken yönünün apartmanların su taşkınına bile dayanamayarak yıkılması olduğunu belirterek, niteliksiz kentleşme ve yapılaşmanın, rant politikaları ile birleşince felaketin kaçınılmaz olduğunu kaydetti.
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, Hopa'da meydana gelen sel felaketiyle ilgili yazılı bir basın açıklaması yaptı. Felaketin en dikkat çeken yönünün apartmanların su taşkınına bile dayanamayarak yıkılması olduğunu belirtilen açıklamada niteliksiz kentleşme ve yapılaşmanın, rant politikaları ile birleştiğine dikkat çekerek felaketin kaçınılmaz olduğunun altı çizildi.
Açıklamada depremden su taşkınına kadar hemen bütün doğa olayları çarpık kentleşme ve sağlıksız yapılaşma nedeniyle büyük acılara ve yıkıma yol açtığı belirtilerek, şu ifadelere yer verildi: "Sorularımızın yanıtsız kaldığını, uyarılarımızın dikkate alınmadığını biliyoruz. Yine de sormaya ve uyarmaya devam edeceğimizi duyuruyoruz. Soruyoruz: Bu kaçıncı su taşkını ve bu kaçıncı felaket? Samsun`da, İstanbul`da ve birçok bölgemizde daha önce yaşanan felaketten hiç mi ders alınmadı? Merkezi ve yerel yönetimler, kentlerimizi afete hazırlamak için ne yapıyor? 'dere ıslahı' adı altında derelerin betonlaştırılması, dere yataklarının imara açılarak güvenli olmayan bölgelere konut inşa edilmesinin felakete neden olduğu neden görülmüyor ve neden insanlarımızın hayatı pahasına bu uygulamalar devam ettiriliyor? Dere yataklarının imara açılması ile ortaya çıkan rant, insan hayatından daha mı değerlidir? Özellikle Karadeniz bölgesinde akarsulara kurulan binlerce HES`in bu felakete yol açan zincirin önemli halkalarından olduğu neden görülmüyor ve neden doğayı, yeşili talan eden uygulamalardan vazgeçilmiyor? Ülkemizin en büyük sorunlarından birinin niteliksiz yapı stoku olduğu, yapılarımızın bırakalım depremi su taşkınına bile dayanamadığı gerçeği neden göz ardı ediliyor ve neden bu konuda önlem alınmıyor? Biz inşaat mühendislerinin kentleşme ve yapılaşma konusundaki uyarıları neden kulak arkası yapılıyor? Neden her uyarımız karşısında siyasi iktidar tarafından 'siyaset yapmakla' suçlanıyoruz? Belki de bütün sorulardan daha önemlisi, neden merkezi ve yerel yönetimler sorumluluk üstlenmiyor? Ölen öldüğüyle, yıkılan yıkıldığı ile kalıyor. Neden sorumluluk üstlenme, özeleştiri verme ve istifa etme mekanizması işlemiyor? Görevini yerine getirmeyen, sorumluluk üstlenmeyen yetkililerin, yaşanan her felaketi 'kaderle' açıklıyor, her yıkımdan sonra 'takdiri ilahi' diyerek işin içinden sıyrılıyor ve ne yazık ki bunda başarılı oluyor? Ülkemizi yönetenler, kentleşme ve yapılaşma üzerine karar verenler, dereleri imara açanlar kamuoyunun karşına geçip sanki sorumluluk kendilerinde değilmiş gibi bir algı yaratmayı nasıl beceriyor?"
KARADENİZLİLERİN FITRATINDA SELE CAN VERMEK Mİ YATIYOR?
İnşaat Mühendisleri Odası olarak, siyasi iktidarı, kentleşmeden imara, yapılaşmadan afet sonrası planlamaya, yapı denetimden kentsel altyapıya kadar hemen her alanda, bilimsel ve mesleki gerekleri yerine getirmeye çağırarak bilimi ve mühendisliği yok sayan siyasi anlayışı kınadıklarını belirti.
Açıklamada, "Madencinin 'fıtratında' ölüm, Karadenizlilerin 'fıtratında' sele can vermek, işçilerin 'fıtratında' iş cinayetine kurban gitmek mi yatıyor? Sorularımız bunlarla sınırlı değildir ve bilinmelidir ki yanıtlar, Türkiye`yi rant ve ölüm diyarı bir ülke haline getirenlerin kimler olduğunu gösterecektir." denildi. CİHAN