Kurban Bayramı'nın hemen ardından başlayacak olan 2015-2016 eğitim öğretim döneminin heyecanlı koşturmacası başladı. Ancak 18 milyon öğrenci ve 900 bin öğretmenin ders başı yapacağı 28 Eylül Pazartesi günü ülkelerindeki iç savaştan kaçan Suriyeli çocuklar için heyecan değil hüzün söz konusu. Her ne kadar geçtiğimiz yıl içerisinde 150 bin Suriyeli çocuk kendileri için açılan eğitim kurumlarında sıralara otursa da dışarıda kalıp okula devam edemeyenlerin sayısı 200 bini buldu. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın geçtiğimiz yıl açıkladığı bu rakam, artan mülteci akınıyla daha da arttı.
Ellerine defter ve kalem alması gereken çocuklar, aileleriyle ya başka bir ülkeye gidebilmenin hesaplarını yapıyor ya da okuma yazma öğrenemeden evde bekliyor. Kimisi de ucuz işçi olarak çalışıp üzerlerinden atamadıkları savaş travmasını daha da derin bir şekilde yaşıyor. Uzmanlar adeta bir terapi niteliğinde olan okuldan ayrı düşmenin çocuklar üzerindeki mevcut problemleri daha da artıracağı görüşünde.
"OKULA GİDEMEDİĞİM İÇİN UMUTLARIM ÖLDÜ"
Suriye'den göçen mültecilerin en fazla bulunduğu illerden biri Gaziantep. Hayat şartları ve maddi imkansızlıkların okuldan uzaklaştırdığı Suriyeli çocukların çoğu bir eğitim öğretimine daha evlerinde girecek. 12 yaşındaki Vale Musa bunlardan biri. Halep'ten bir yıl önce Gaziantep'e ailesiyle birlikte yerleşen Vale'nin 5. sınıfa gitmesi gerekiyor. Bir terzinin yanında iplik keserek ailenin geçimine katkıda bulunmaya çalışan Vale, okula olan özlemini şu sözlerle dile getiriyor. "Bizim paramız yok. Ben de haftada 40-50 TL'ye bir terzinin yanında çalışıyorum. Okulu çok özlüyorum. Gidemediğim için umutlarım öldü."
Vale'nin 8 yaşındaki kız kardeşi de ablasıyla aynı düşünüyor ve pilot olma hayalini gerçekleştirmek için eğitimine devam etmek istediğini söylüyor.
OKULA DEĞİL İŞE GİDİYORLAR
Abdo ve Mahmoud Abdulkerim isimli kardeşler de bu yıl eğitimden ayrı kalacak yüzbinlerce Suriyeli arasında. 13 yaşındaki Abdo da Türkçe bilmediği için büyük problem yaşadığını aktarıyor. Çalışmak değil okula gitmek istediğini ifade eden Abdo, "Suriye'deki okulumuzu yıktılar, yerle bir ettiler. Eğer okursam öğretmen olma düşüncem var. Ama şimdi babamla birlikte çalışmak zorundayım." ifadelerini kullanıyor. Mahmoud da 3'ncü sınıftan sonra devam etmediği okuluna dönmeyi çok istiyor ve "Okulumu, arkadaşlarımı, defter ve kalemlerimi çok özledim." cümlesiyle yaşadığı üzüntüyü dile getiriyor.
"ÇOCUKLARIMIN OKUMA VE YAZMA BİLMİYOR"
Veliler de çocukların yaşadığı bu travmaya ortak oluyor. Semire Şıh Mustafa, 4 çocuk sahibi bir anne. 9 yaşındaki kızının hiç okula gitmediğini söylüyor ve diğer çocuklarına bu konuda yardımcı olamamanın sıkıntısını yaşadığını anlatıyor: "Ben kendilerine resim çizip birşeyler öğretmek istiyorum ama bunu yapamıyorum. Eşim günde 35 TL yevmiyeyle çalışıyor. Evimizin kirası, elektrik ve su parası varken hiç bir şeye para yetiştiremiyoruz. Çocuklarımızı okula göndermek istiyoruz ama bunu da yapamıyoruz. Şimdi ne okuma yazma, ne bir telefon numarası ne de adres biliyorlar."
"VAR OLAN TRAVMALARI DAHA DA BÜYÜYEBİLİR"
Suriyeli mültecilerle ilgili akademik çalışmalarda bulunan Gaziantep Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gökay Alpak da okulun çocuklar için bir terapi olduğunu belirtiyor. Yaşadıklarını atlatmak, yeni şeyler öğrenmek ve adaptasyon adına bunu bir fırsat olarak nitelendiren Alpak, "Böyle bir fırsattan mahrum kalmaları hem şimdiki yaşamları ve ruhsal problemleri açısından hem de gelecek açısından problem. Var olan travmaların daha da büyümesi, onların hayatlarını daha fazla etkilemesi ihtimali var. Yakın zamanda geri dönemeyeceğe de benziyorlar. Bu insanların adapte olmaları açısından önemli fırsatlardan biri eğitim. Yetkililerin bu noktada çözüm buluyor olması ve bunun yollarını gösteriyor olması önemli. Ayrıca çocuklarla ilgili yapılan travma çalışmalarında en önemli şeylerden biri de oyun ya da uğraş terapileri. Birşeyler okumak, yeni şeylerle uğraşmak, tek başına olmasa da önemli katkı sağlar." açıklamasında bulunuyor. CİHAN