Ölene kadar Cumhurbaşkanı olarak kalmak zorunda...

''Erdoğan için yeni bir kâbus süreci başladı. Kötü rüyaların gerçekleşmemesi için ölene kadar cumhurbaşkanlığı makamını elinde rehin tutmak zorunda. Ama huzur içinde başını yastığa koyacağı günler tamamen bitti. Ne yapsa boş!''
Bir yarışma açılsa ve ‘Erdoğan’ı en iyi anlatan sözünü bulun’ dense bence şu diyalog birinci seçilir.

Erdoğan’ın “kripto telefonumu dinlemişler” diyerek doğruladığı telefon diyaloğu şu:

“Bilal:

– Dün Sıtkı Bey geldi. Bir 10 (milyon dolar) filan olduğunu… Gerisini sonra…

Erdoğan:

– Sakın alma, sakın alma, kendisi bize ne söz verdiyse onu getirecekse getirsin, getirmeyecekse gerek yok. Başkaları getiriyor da o niye getiremiyor, laf mı. Bunlar ne zannediyorlar bu işi, ya ama şimdi düşüyorlar, kucağımıza düşecekler merak etme.”

İçinde ne yok ki! Rüşvet almada kararlılık ve tavizsizlik var. Devlete sırtını verip haraç toplamak var. Evladını kirli işlerine bulaştırmak var. “Başkaları” diyerek sayısını bilemediğimiz kadar kişiden rüşvet aldığı ikrar etme var.  Ve argonun en düşük düzeyi var.

Tam bir Erdoğan fotoğrafı.

Erdoğan’ın büyük kısmını yurt dışına taşıdığı ve Kısıklı’da “o gece” bir kısmını sıfırlattığı serveti işte buradan. Bu sözler Erdoğan’ın yönetim tarzının/ haraç toplama biçiminin özeti.

Türkiye’nin en iyi arazilerinin ondan habersiz el değiştiremediğini deşifre eden ses kaydını hatırlayın. Sonra Rahmi Koç’un teyit ettiği ve o günlerde İsviçre bankalarından “yalandır” belgesi alamadığı milyarlarca dolarlık 8 banka hesabını ekleyin…

Tüm bunlar vardı ama o bunların “darbe” olduğuna halkı inandırıp kabuslarından kurtulmuştu. Ama bu rüyayı ABD yargısı bozdu. Şimdi ABD’de Hâkim Richard Berman ve diğer yargı heyetini tutuklatacağı bir Efkan Ala’sı da yok. Yani çaresiz.

Tüm bunlar Erdoğan için “görevi devretmek” ve “emekli olmak” diye bir seçeneğin artık asla söz konusu olamayacağını gösteriyor.

Emekli olduğu an, o günün iktidarı eliyle yargı önüne çıkarılır. Bu konuda AKP iktidarına bile güvenmesi mümkün değil. Yargı azıcık bağımsızlık kazandığı gün Erdoğan ve yoldaşları için binlerce yolsuzluk davası mahkemelerde kuyruğa girer.

YURT DIŞINDA MUTLU EMEKLİLİK

Peki Erdoğan şimdiden sonra yurt dışında gidip mutlu bir emeklilik geçirir mi?

Düne kadar bu mümkün olabilirdi. Ama artık bitti.

ABD’de Reza Zarrab soruşturmasında eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve eski Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan hakkında tutuklama kararı çıktı. Bu isimler Türkiye dışına adım attıkları günün akşamı kendilerini ABD nezaretinde bulur.

Peki bu isimlerin Erdoğan’la ilgisi var mı?

‘PATEK ZAFER’

Ataşehir’deki bir kupon arazinin bile kendinden habersiz satışına izin vermeyen, öfkelenip satışı iptal ettiren bir Erdoğan’dan bahsediyoruz. Böyle biri, en az 10 katını kendisine almadan Zafer Çağlayan’ın 32 milyon euro rüşvet almasına izin vermez.

Reza Zarrap ve Hakan Atilla bir ömür hapis yatmak istemiyorlarsa her şeyi itiraf edecektir. (Not: ABD hukuk infaz sisteminde bu tür davaların yüzde 90’ı önceden anlaşma ile çözülür. Zarrap ve Atilla için çok küçük bir ceza alarak tahliye olma veya 40-50 yıl infazı olmayan bir hapis seçeneği var. Yani itiraf edecekleri veya şimdiye kadar etmiş olduklarında şüphe yok.) O nedenle Erdoğan diplomatik olmayan hiçbir ziyaret için artık Türkiye dışına çıkamaz. Ama şimdilik “Cumhurbaşkanlığı diplomatik pasaportuyla” her yere gidebilir.

KATAR’A GİDEBİLİR Mİ?

Normal bir vatandaş olarak Kapıkule’den öteye geçemez. Bir Avrupa ülkesine gidemez. Katar veya diğer Arap ülkeleri bile işin ucunda ABD olduğunda Erdoğan’ı memnuniyetle ABD’ye teslim eder. O nedenle Erdoğan ölene kadar Beştepe Sarayı’nda veya yeni yaptırdığı yazlık sarayında yaşamak zorunda.

Önceki gün ise “Bu işlerin arkasından çok pis kokular geliyor” dedi. Doğru söylüyor. Ama o kokular çok uzağından gelmiyor. Bülent Arınç’ın, Melih Gökçek’in yolsuzlukları için söylediği sözü hatırlamamak mümkün mü? Arınç şöyle demişti: “Bir Hint atasözü der ki eğer birileri oturduğu koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa, kesinlikle altını kirletmiştir.”

CUMHURBAŞKANLIĞINI  REHİN ALMAK…

Erdoğan, Türk ve ABD yargısından kurtulmak için cumhurbaşkanlığı makamını elinde rehin tutmak zorunda. Kendisiyle 5 yıl omuz omuza çalışan eski bakan Abdullatif Şener onun karakterini şöyle özetliyor:

“Erdoğan’ın korkunç para eğilimi vardı. O kadar kendisine odaklı bir kişiliğe sahip ki, düşmemek, devrilmemek, ayakta kalmak, koltuğu kaybetmemek için gerekirse ülkeyi iç savaşa bile sürükler. Bu kadar kire batmış bir insan bu kadar güç merkezi haline dönüştükten sonra her şeyi kendisini ayakta tutacak şekilde ayarlamak ister.”

YENİ KÂBUS ABD

Erdoğan için yeni bir kâbus süreci başladı. Kötü rüyaların gerçekleşmemesi için ölene kadar cumhurbaşkanlığı makamını elinde rehin tutmak zorunda. Ama huzur içinde başını yastığa koyacağı günler tamamen bitti. Ne yapsa boş!

Saray menüsünden “etli fava böreği, bademli pilav ve fırında kuzu tarak ve kaymak eşliğinde fıstıklı baklava” bile yerken bile gözleri okyanus ötelerine dalacak, kara kara düşünüyor olacak.

“Hibiscus eşliğinde mineralli su ve Rosmerili buz küresi eşliğinde limonlu soda” içse bile yediklerini hazmedemeyecek.

“Ruy-i derya” veya “Armutlu buz küresi eşliğinde demleme çay” bile ona sakinlik vermeyecek.

Ne güzel sözdür: “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste…”

Veysel Ayhan / TR724
11 Eylül 2017 10:30
DİĞER HABERLER