Onlar babalarının sesi oldu!

Onlar babalarının sesi oldu!
Onlar iki ‘küçük kadın’ ama omuzlarındaki yük büyük. 22 Temmuz’dan beri hayatlarını babalarının suçsuzluğunu ispat etmeye adamışlar. Kanunları araştırıyor, hesaplarını yönetiyor ve seçim kampanyalarını yürütüyorlar.

Biri 22, diğeri 23 yaşında. Biri maliye mezunu, diğeri hukuk son sınıf öğrencisi. 22 Temmuz 2014 hayatlarının dönüm noktası. Zira onlar sahur operasyonuyla tutuklanıp cezaevine konulan emniyet müdürlerinin çocukları. Fatma Saadet, Ali Fuat Yılmazer’in, Elif Beyza ise Yurt Atayün’ün kızı. İkisinin de babası şu an Silivri’de. Onları kader ortağı yapan da bu zaten. Hayatları birbirine çok benziyor. İkisi de bu süreçten sonra hem evin tüm sorumluluğunu üstlenmiş hem de babalarının hukuk mücadelesini… Annelerine moral veriyor, evin en büyük çocuğu oldukları için kardeşleriyle ilgileniyor, babalarının yokluğunu hissettirmemeye çalışıyorlar. Hayatlarının odağında ise ‘kahramanım’ dedikleri babaları var. 10 aydır deyim yerindeyse gece gündüz bu konuya kafa yoruyorlar. 

Babalarının hakkındaki suçlamalara dair yapmadıkları araştırma, okumadıkları metin kalmamış. İkisi de bir avukat titizliğinde çalışıyor. Fatma zaten hukuk öğrencisi. Bu süreçle birlikte araştırma yapmaktan, ilgili kanunları didiklemekten en zor derslerinden bile rahatlıkla geçmiş hatta not ortalaması yükselmiş. Elif ise mezun olmasına rağmen çalışmıyor, tüm mesaisini babasına ayırıyor. Sosyal hayatları yok gibi. Hafta sonlarını Silivri’de geçiriyor, diğer günler ise bu meselelerle meşgul oluyorlar. Yaşananlar ikisini de erken yaşta olgunlaştırmış. Aylardır hem maddi hem de manevî anlamda sıkıntılı günler geçirmelerine rağmen motivasyonlarından bir şey eksilmemiş. Yaşlarından beklenmeyecek bir metanete sahipler ve dimdik duruyorlar. Bu hallerini babalarının masumiyetlerine olan inançlarıyla açıklıyor ve her fırsatta onlarla gurur duyduklarını ifade ediyorlar. 

Yoğunlukları şu sıralar ikiye katlanmış durumda. Zira ikisinin de babası bağımsız milletvekili adayı. Fatma Saadet’in babası eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, İstanbul 1. Bölge’den; Elif Beyza’nın babası eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün ise Ankara 2. Bölge’den milletvekili adayı. Bugünlerde bu iki genç kız mahalle mahalle, sokak sokak dolaşıp babalarının elleri, kulakları, dilleri oluyor. Onlar adına oy istiyorlar. Ajanslarla iletişime geçmekten slogan hazırlamaya, kapı kapı dolaşıp babalarını anlatmaya kadar her işle bizzat kendileri ilgileniyor. Bu iki cesur, zeki, çalışkan ‘küçük kadın’ı bir araya getirdik ve bu süreç yaşantılarını nasıl etkiledi, çevrelerinden nasıl tepki gördüler, Silivri günlüklerinde neler var?

İşte kendi ifadeleriyle yaşadıkları…

Biz babama değil, o bize moral veriyor

Fatma Saadet Yılmazer: 23 yaşındayım, benden küçük üç kardeşim var. 22 Temmuz 2014 tarihinde haksız bir şekilde babamızdan ayrıldık. Ortada ne bir suç ne bir delil... Proje olduğu aşikâr mahkemelerce verilen hukuka aykırı karar nedeniyle babam Ali Fuat Yılmazer ve diğer polisler ‘hukuken’ serbest olmalarına rağmen 10 aydır tutuklu!

Cezaevi süreci ve görüş günlerini kelimelere dökmek çok zor. Bir ayda üç kapalı, bir açık görüş imkânımız var. Kapalı görüşlerde babamla aramızda bir camın arkasından telefon aracılığıyla iletişim kuruyor, açık görüşlerde ise aramızda bir masa var ve ancak onun arkasından konuşabiliyoruz. Anlayacağınız babama ayda sadece bir kez sarılabiliyorum. Süre kısıtlı… Her şeye rağmen görüş günleri bayram havasında geçiyor. Birbirimize moral oluyoruz ama daha çok o bize moral veriyor. Masum olmanın babama vermiş olduğu huzur ve rahatlık en büyük güç kaynağımız. Görüş günlerinin bir diğer güzelliği; bizden önce veya sonra görüşleri olan polis aileleriyle beş-on dakika dahi olsa vakit geçirebilmemiz. Görüş günlerinde aileler bile birbirini görüp motive olmasın diye gün ve saatlerimizi ayırdılar. Tüm engellemelere rağmen Silivri’de olmasa da bir araya geliyor ve birbirimize destek oluyoruz. Bu süreçte hepimiz kocaman bir aile olduk.

Kardeşim için psikolojik destek aldık

Polisler babamı evden almaya geldiğinde kardeşime babamın göreve gittiğini söyledik. Daha sonra bu konuyu kendisine nasıl anlatırız diye psikoloğa danıştık. Aldığımız tavsiyelerle kardeşime olanları anlayabileceği şekilde anlattık. Durumu kavrayınca babama daha çok bağlandı. Babamı çok özlüyor ama küçücük yaşına rağmen güçlü olmaya çalışıyor.

Onu şimdi daha iyi anlıyorum…

Babamla aramızda normal bir baba-kız ilişkisinden çok daha güçlü bir bağ vardı. Çalışırken çok vakit geçiremezdik. Ne mesai saati diye bir kavram ne de hafta sonu… Arkadaşlarım her hafta sonu babalarıyla birlikte bir şeyler yaparken, ben uyumadan babam eve gelir mi diye beklerdim. Bir gün ona neden bu kadar çok çalıştığını sordum. Verdiği cevap hiç aklımdan çıkmadı: “Bu kadar çok çalışıyorsam, bizden öncekilerin tembelliğinden… Keşke bize daha güzel, daha özgür bir ülke bırakabilselerdi. Bu boşluğu kapatmak zorundayız. Yoksa sizler de aynı sıkıntıları yaşamaya devam edeceksiniz. Sizin bir korku cumhuriyetinde yaşamanızı istemiyorum.” O zamanlar ne demek istediğini anlamamıştım ama bugün çok iyi anlıyorum. İyi ki babam gece-gündüz çalışmış. 25 yıllık meslek hayatı boyunca bireylerin hak ve özgürlüklerini layıkıyla yaşayabilmesi için, canının ve mallarının korunması için gece-gündüz demeden kanunun kendisine verdiği yetkilere uygun olarak bir tane bile hukuka veya ahlâka aykırı bir iş yapmadan çalıştı. Nasıl çoğulcu olunacağını, asla ayrımcılık yapılmaması gerektiğini, değerlere saygı duymayı, o değerler ve ilkeler çerçevesinde yaşamamız gerektiğini hep babamdan öğrendik.

Sorumluluğun ne demek olduğunu öğrendim. Bunun yanında meşru bir amaç için çaba sarf etmeye başladım. Hayatım anlam kazandı. Babamın devam ettiği yolda arkasından gidiyor olmak benim için çok önemli. Model olarak babamı örnek aldım. Bu süreç babamı daha iyi anlamama vesile oldu.

Not ortalamam yükseldi

Malum bitirmem gereken bir okulum var. Bu sebeple tüm enerjimi babamla ilgili konulara ayıramıyorum. Tutuklandığı dönemde hakkında iddia edilen her şeyi en ince ayrıntısına kadar araştırdım. Bunu babamın suçsuzluğuna olan inancımı güçlendirmek için değil, insanlar sorduğunda rahat cevap verebilmek adına yaptım. Zira babamın hukuksuz tek bir iş bile yapmadığına olan inancım tam. Babamın davasına ilişkin yaptığım araştırmalar bazı derslerden kolaylıkla geçmemi sağladı. Not ortalamam yükseldi. Bunda bizim için edilen duaların da etkisi büyük. O kadar çok insan destekliyor ve dua ediyor ki, Allah’a çok şükür bu sayede işlerimiz rast gidiyor.

Her çevreden destek geldi

Hem kendi hem de kardeşlerimin çevresinden olumsuz hiçbir tepki almadık. Hocalarım, arkadaşlarım, akrabalarımız… Herkes bize destek oldu. Bu da bizim dik durmamızı sağlayan nedenlerden biri. Herkes şu an yaşadığımızın, bize yapılan bir zulüm olduğunun farkında.

Onun sesi olmak çok değerli

Babamın Twitter hesabını kullanırken çok dikkatli davranıyorum. Tweet atmadan önce yazdıklarımı birkaç kez okuyorum. Daha sonra annemden veya kız kardeşimden okumalarını, eksik gördükleri veya yanlış anlaşılmaya müsait bir husus olup olmadığını soruyorum. Babam gibi birinin sesi olmak benim için çok değerli. Bu süreç sahip olduğumuz değerlerin, hak ve özgürlüklerin ne kadar önemli olduğunu ve bunlar için her ne pahasına olursa olsun hukuka ve ahlâka uygun olarak savaşmanın bu dünyadaki en kıymetli şey olduğunu anlamamı sağladı. Babamın seçim çalışmalarını da ben yürütüyorum. Ajansla anlaşma yapıldı, bürolar kiralandı, broşürler basıldı. Umarım sonuçlar herkes için hayırlı olur. Babam gibi, toplumun gerçekten sesi olabilecek, hak ve özgürlükleri koruyup kollayan, çoğulcu bir yapıya sahip birinin Meclis’te olmasının vatanımız adına özellikle de biz gençler için çok büyük bir şans olduğunu düşünüyorum.

Erken olgunlaştım

Yaşananların beni çok fazla olgunlaştırdığını hissediyorum. Hayatım boyunca asla böyle bir tecrübe kazanamazdım. Bazen yorulduğum anlar oluyor ama yılmıyorum. İçimde taşıdığım umut yorgunluktan çok daha ağır basıyor. Meşru bir amaç uğruna çalışmak, hakkı savunmak bu dünyada yapılabilecek en güzel şey.

Her zaman tasarruflu yaşadık

Babam bu süreçte yapılan baskılardan ötürü emekli olmaya mecbur edildi. Haliyle emekli ikramiyesi ve bugüne kadar kendisinin biriktirmiş olduklarıyla geçiniyoruz. Annem ev hanımı, ben de öğrenciyim. Ama biz her zaman tasarrufluyduk. Hâlâ öyle devam ediyor, mütevazı yaşıyoruz.

Tahliye kararının uygulanmaması bizi üzmedi

Cumartesi görüş günümüz. Görüş saati her ne kadar öğlen olsa da trafiğe kalmamak için erkenden evden çıkıyoruz. O gün de sabah Silivri’deydik. Görüşü tamamladık, dört saatlik çileli bir yolculuk sonrası eve vardık. Geleli birkaç saat olmuştu ki tahliye kararı verildiğini öğrendik. Kendimizi nasıl dışarıya attığımızı hatırlamıyorum. 40 dakika sonra Silivri’deydik. Cezaevinin önünde bir dünya insan… Tıpkı babamların ilk tutuklandığında adliye önünde olduğu gibi. Büyük bir sevinçle yaklaşık 12 saat bekledik ama avukatların adliyede yaşadıkları zorlukları duyunca şoke oldum. Bir hukuk öğrencisi olarak kendi adıma değil, millet adına çok üzüldüm. Kararın uygulanmaması bizi üzmedi. Aksine bu durum babamların haklılığını ve masumluğunu tüm dünyaya kanıtlamış oldu. Proje mahkemelerin nasıl hukuka aykırı işlediğini, bugün başımızda olan zihniyetin nasıl bütün değerleri, ilkeleri ve hukuk kurallarını ayaklar altına aldığını herkes gördü. Bugün bu zulmü bize reva görenler ileride kendi çıkardıkları kanunlar tarafından yargılanacak. Babamıza kavuşacağımız gün çok yakın inşallah…

İyi ki mağdur taraftayım

Babam tutuklandıktan sonra elimden geldiğince aileme destek oluyorum. Babamla ilgili tüm hukukî süreci takip ediyorum. Yoğunluktan dolayı işe girmedim. Üç kardeşiz, evin en büyüğü benim. Babam tutuklanmadan önce açığa alınmıştı. Bu yüzden maaşının 3’te 2’sini alabiliyordu. Şimdi milletvekili adaylığı için istifa etti. Kenarda biraz birikmişimiz var, onunla idare ediyoruz, anneannemler de destek oluyor. Bu süreçte büyüdüğümü, olgunlaştığımı hissediyorum. Üzerimde çok fazla sorumluluk var. Evin en büyüğü olmak zor ama şikâyet ya da isyan etmiyorum. Bilakis yaşadıklarıma şükrediyorum çünkü karşı tarafta da olabilirdim. İyi ki zulmeden değil, mağdur taraftayım.

Kardeşimin okulunu değiştirmek zorunda kaldık

Babamdan 10 aydır ayrıyız ama hayatımızda çok şey değişmedi. Eskiden nasıl yaşıyorsak çizgimizi bozmadan, babam evdeymiş gibi düzenimize devam etmeye çalışıyoruz. Yaşamımıza sadece büyük hasretlikler girdi. 12 yaşında bir kardeşim var. Yakın arkadaşları sosyal medya üzerinden  “Oh olsun bu polislere, uzun adamın gücünü gördünüz!” tarzında hoş olmayan cümleler göndermiş. O yaştaki çocukların bu cümleleri kasıtlı sarf ettiğini düşünmüyorum. Aile ve çevresinin etkisiyle yazılabilecek cümleler. Bu muamelelere daha fazla maruz kalmasın diye kardeşimin okulunu değiştirdik. Bunun dışında olumsuz bir olay yaşamadık. Herkes dua ettiğini söylüyor. Zaten şu hukuksuzlukları görüp gözünden yaş gelmeyen, ağlamayan, yanımızda olmayanlar utansın.

Kafamı kaşıyacak vaktim yok

Kendime zaman ayıramıyorum hep bir yoğunluk ve telaş var. Babamın işlerini takip ettiğim, ailem ve evin işleriyle ilgilendiğim için kafamı kaşıyacak vaktim olmuyor. Malum seçim çalışmalarımız başladı. Tempomuz daha da artacak. Bundan en ufak bir şikâyetim yok, çok mutluyum. Seçim irtibat büroları açıyoruz, seçim arabaları giydirdik. Afiş ve broşürlerimiz basıldı. Tabii sosyal medyayı da aktif şekilde kullanıyoruz. Akrabalar ve arkadaşlarımızla kapı kapı gezip babamı, bugüne kadar yaptığı başarılı işleri anlatıyoruz.

Kardeşim, özlemini gidermek için babamın eşyalarına sarılıyor

Çok zor günler yaşadık, hâlâ yaşıyoruz. Daha önce cezaevinin önünden bile geçmemiş insanlar aylardır zulme maruz bırakılıyor. Silivri çok uzak bir yer, görüş günleri sabah erkenden yola çıkıyoruz. Büyük bir heyecanla camın arkasından 45 dakika da olsa hasret gidermeye çalışıyoruz. Ama özlemi 45 dakikaya sığdırmak çok zor… Yine de görüş günleri babamın sağlam, kendinden emin duruşu bize güç veriyor.

Babam evden ayrılmadan önce kardeşimle konuştu, anlayabileceği şekilde durumu izah etti. Küçük olduğundan anlamakta çok zorlanıyor, özlüyor, babama mektuplar yazıyor, resimler çiziyor. Babamın eşyalarına sarılıyor, öpüyor, kokluyor. Bazen de giyiyor. Gözyaşlarımızın hesabını elbet verecekler. ‘Abla, arkadaşlarım hafta sonlarını babalarıyla nasıl geçirdiklerini anlatınca içim çok kötü oluyor. Biz ne zaman ailecek vakit geçireceğiz?’ diye sorduğunda 10 aydır ‘en yakın zamanda’ cevabını vermek inanın çok zor.

Görüş günlerinde gündem değerlendirmesi yapıyoruz

Babamın Twitter hesabını kendisine danışarak kullanıyorum. Görüş günlerinde gündem değerlendirmesi yapıyoruz. Bu doğrultuda tweet atıyorum. Babam bununla gurur duyuyor. “Dünyaları verseler, evlatlarımın bu güzel duruşunu görmeye değişmem. Duruşunuzu sakın bozmayın kızım.” demesi tarif edilemez bir mutluluk. Evlatları sokağa çıkamayanlar utansın, biz babamın arkasında dimdik durmaya devam ediyoruz.

Zaman

17 Mayıs 2015 12:00
DİĞER HABERLER