Şimdi bütün bu olanlar olmamış gibi yapıp, başka konularda yazıp çizmek, gazeteden kovulmayı uzatmak, bizleri kovmak için gün sayanları, köşelerimize göz dikenleri kıvrandırmak, akıllıca bir strateji olabilir.
Şimdi bütün bu olanlar olmamış gibi yapıp, başka konularda yazıp çizmek,
gazeteden kovulmayı uzatmak, bizleri kovmak için gün sayanları,
köşelerimize göz dikenleri kıvrandırmak, akıllıca bir strateji olabilir.
Ama ben hayatım boyunca hiçbir zaman akıllı biri olamadım. Duygularım bir şey söylerken, aklımın söylediği diğer şeyleri yapamadım.
İşgal altındaki bir kentin postanesinden telgraf yollayan birisi gibi hissediyorum kendimi.
Bireysel olarak özgür olabilirim ama yazı yazma işi bakımından, cezaevinden dışarıya mektup yazan birisi gibiyim; mektuplarım “onay” görürse, ceza evinden dışarı çıkabilecek.
Dün bu gazete basılmadı; bugün videoda izledim, “kayyum” basılmamış gazeteyi paçavra diyerek elinde sallıyordu.
Gazeteye atanan kayyum, işgalci bir ordunun komutanı edasıyla, işgal ettiği yazıişlerinde çalışanları tehdit ediyordu.
Ben bu gazetede yazmaya bir yıl önce başladım. Ne yalan söyleyeyim, başladığımda içimde tereddütler vardı. Gazete benim üslubuma, düşüncelerime nereye kadar tahammül ederdi, bilmiyordum.
Bir yıl boyunca, bu köşede Türkiye’de tabu olan ne varsa, hepsine ilişkin bir şeyler söyledim. Ermeni soykırımını yazdım; Kürt sorunu konusunda milliyetçi tezleri eleştirdim; dindarları, muhafazakarları, aklınıza kim gelirse, herkesi bir şekilde eleştirdim.
Bu gazetede benim bir tek kelimeme dokunulmadı. Her şeyden ve herkesten önce, bana bu muazzam özgürlük alanını sağlayan sevgili genel yayın yönetmenim Erhan Başyurt’a ve gazetenin patronu sevgili Akın İpek’e içtenlikle teşekkür etmek istiyorum.
Çarşamba akşamı Bugün televizyonunun genel yayın yönetmeni Tarık Toros’un ve Perşembe sabahı da Bugün gazetesi genel yayın yönetmeni Erhan Başyurt’un görevlerine son verildiğini öğrendim.
Bütün bu gelişmelerden dolayı gerçekten çok üzgünüm.
İşgal altındaki bir kentin postanesinden telgraf gönderiyor gibi hissediyorum kendimi.
Belki bu, belki bir sonraki telgraf son mesajım olacak.
Hiçbir işgal, hiçbir zulüm sonsuza kadar sürmez.
Bir gün bu ülkede de basın özgür olacak.
O zaman, bu yaşadığımız günler, bu ülkenin utanç sayfalarında hak ettikleri yeri alacaklar…
* Orhan Kemal Cengiz’in gazeteye gönderdiği ve kayyumun yayınlamadığı yazısı diken'de yayınlandı