T24.com.tr'den Hazal Özvarış, Türk medyasının en tartışmalı isimlerinden Ertuğrul Özkök ile bir röportaj gerçekleştirdi. Özkök'e Ahmek Kaya hakkında attığı 'Vay Şerefsiz' manşetini soran Hazal Özvarış, şoke eden bir cevap aldı: Mezarına gittim, daha ne yapayım?
İşte röportajın ilgili bölümü
"Ahmet Kaya'nın mezarına gittim, daha ne yapayım?"
- Geçmişi başka bir açıdan sorsam: 80'lerden itibaren savunduğunuz liberal yaklaşım Hürriyet'e hangi meselelerde fazla geldi, nerelerde törpülendi?
Eğer iyi bir entelektüelsen çalıştığın medyayla yüzde 100 aynı görüşte olma ihtimalin yok. Taraf'ta çalışanların hepsi Taraf'la mutabık mıydı? Sen de T24'le değilsindir. Çünkü tek bir kimliğimiz yok bizim. Yapmak istediğin Hürriyet bu muydu diye sorarsan; hayır, değildi. Çok başka bir şey yapardım ama benim jonglörlük, dansözlük dediğim şey bu. Medyayı yönetirken bir sürü şeyi yönetmek zorundasın. Ama bana yönetme konusunda asıl sıkıntı veren bunlar değil, köşe yazarları egolarını yönetmekti. Herkes bana soruyor ama kimse Emin Çölaşan'a sormuyor, çünkü o konuşmuyor. Konuşan ben olunca herkes acısını benden çıkarıyor. Koskoca New York Times, Irak Savaşı'nın çıkışında yanlış belgeleri yayımlamadı mı? Siz bana andıç soruyorsunuz hâlâ. Dünyanın en ciddi gazetesi Le Monde'un hatalarının yüzde 1'ini yapsam beni bu memlekette asarlardı. Kimse samimiyetime inanmıyor. Şunu yazmayı unutma, en azından bir konuda hakkımı ver: Geçmişle hesaplaşma konusunda benden daha cesur kimse yok bu ülkede! Öbür gazetecilerin de gücü başkalarını sorgulamaya yetmiyor. Ben Ahmet Kaya'nın mezarına gittim, daha ne yapayım? Ali Tatar'a o manşetleri atanlardan bir tanesi onun mezarının başına gidip "Ben kötü bir şey yaptım" deme cesaretine sahip mi?
"Gazetede MİT'ten biri vardı ve biz onu biliyorduk"
- Yayın yönetmenliğine ilk geldiğinizde, Aydın Doğan'ın daha sonra "Milliyet biraz daha solda, Hürriyet devlet gazetesidir" diyerek tarifleyeceği Hürriyet'in devlet gazetesi olma niteliğine nerelerde tanık oldunuz?
Bir şey söyleyeyim mi sana; ben devletin Hürriyet ile ilişkisini hiç anlamadım. Hatta komplekse kapıldım. Bu kadar samimi anlatmama herkes gülüyor ama ister Ankara Temsilciliği'nde, ister yayın yönetmenliğimde ne MİT'ten kimse aradı beni ne devlet fazla ciddiye aldı. Ben genç bir solcuyken Hürriyet'le ilgili şöyle bir algım vardı: Bu Hürriyet'in devletin her tarafında adamı vardır ve her yerden haber geliyordur. Hiç öyle bir şey de yoktu, sadece polisten haberler geliyordu. Bütün iyi haberler Cumhuriyet'e gidiyordu.
- "Devlet gazetesi" derken aklımızda başka bir açı vardı ama konu açılmışken: En son eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür, T24'ten Gökçer Tahincioğlu'na "Basında MİT'çi çoktur" dedi. Siz hiç Hürriyet içinde bu konuda bir soruşturma yürüttünüz mü?
Biri vardı ve biz onu biliyorduk (Ertuğrul Özkök, ismin açıklanmamasını istiyor). Kendisi daha sonra medyadan ayrıldı. Ama bu sadece Türkiye'de değil, Amerika'da da yok mu?
- Vardır ama biz şunu bilmiyoruz: Gazete içinde MİT çalışanı olduğu bilinen biri varsa onunla ne paylaşılır, ne saklanır ve bekçiliği nasıl işler?
Hiç "içimizde MİT vardır, şu haberi saklayayım" gibi bir düşüncem olmadı. Niye biliyor musun? Kimse inanmıyor ama ben biraz safım, insanlara güvenirim. İnsanlara dair bir şeyler kesin olarak ortaya çıkıncaya kadar arkadaşlarıma şüpheci yaklaşmam.
- Bir tarafta Türkiye'nin en büyük kurumlarından istihbarat servisi, diğer tarafta ülkenin en büyük gazetesi Hürriyet var. İlişkilenmeyi yok saymak saflıkla açıklanabilir mi?
Seninle şu konuda anlaşamıyoruz: Sen genç bir insan olarak hep bir şüpheci sorgulayıcılık içindesin, ben değilim. İster buna saflık, ister aptallık deyin ama ben böyleyim. Arkadaşlarımla ilgili hiçbir zaman şüpheci davranmadım. Dönemimde bana zarar verecek bir şey olup olmadığını da bilmiyorum.