Paralel Devlet Örgütü: TÜGVA!

Samanyoluhaber.com yazarı Murat Çetin'in yazısı
MURAT ÇETİN 

Bu yazımda size ayrıntılı bir şekilde AKP lideri Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın da yönetimde olduğu Türkiye Gençlik Vakfı'na (TÜGVA) ilişkin ayrıntılı bilgiler vermeye çalışacağım. Bu köşeden TÜGVA’nın kurulduğu günden bu yana adeta paralel devlet yapılanması gibi bir örgütlenme içine girdiğini anlatmaya çalıştım. Zaman geçtikte bu iddiamızda ne kadar da haklı olduğumuz ortaya çıktı. Ve bizi teyit edenler de bizzat TÜGVA yöneticileri oldu. Zira TÜGVA’nın “Ordu, emniyet, yargı ve devletin birçok birimine kadro yerleştirdiğine” dair belgeleri sızdırdığı iddiası bir dönem TÜGVA’da üst düzey yöneticilik yapan Ramazan Aydoğdu tarafından doğrulandı. Aydoğdu, mahkemeye sunduğu yazılı savunmasında TÜGVA yöneticilerinin Emniyet ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile ilişkisi olduğunu ve TÜGVA yöneticilerinin bazı sosyal medya kullanıcılarının konum ve adres bilgilerini de devletin kaynaklarını kullanarak elde ettiğine dair delilleri tek tek sıraladı. Biraz daha detay verecek olursak; Aydoğdu savunmasında, dönemin TÜGVA Genel Başkan Yardımcısı Okan Özer’in vakıf yöneticilerinin bulunduğu bir WhatsApp grubunda yaptığı bilgilendirmeye yer verdi. Aydoğdu’nun sunduğu görüntüde Okan Özer’in TÜGVA yöneticilerine yolladığı bilgi notunda, “Ramazan’ı (Aydoğdu) uzun zamandır istihbarata takip ettiriyoruz. İstihbarat ve İstanbul Emniyet’i ve Terörle Mücadele bazı bilgilere ulaşınca bize haber verdiler. Bazı belgeler var onda” dediği görüldü. Bu bilgiler gizli saklı değil. Geçen hafta içinde özgür medyanın gündeminde oldu. 



Şimdi burada bir parantez açıp TÜGVA hakkında bir analizini yapmak istiyorum. TÜGVA, kurulduğu 2013’den bu yana geniş bir örgütlenmeye ulaştı. TÜGVA’nın devlet kurumları içinde önemli bir gücünün ortaya çıkması 2019 yılında İstanbul Büyükada'daki Şehir Hatları Vapur İskelesi üst katından tahliye gedilmek istendiğinde arkasında polis gücünü alması ile oldu. TÜGVA belgelerinin ortaya çıkması ile iktidarı elinde bulunduran Erdoğan ailesi ve AKP’nin aslında devlet içinde farklı bir yapılanma içinde olduğunu da ortaya koydu. 15 Temmuz sonrasında tüm muhalifler kademeli olarak tasfiye edilirken boşalan kadrolar yerine önemli bir stratejinin de ortaya konduğu çıktı. TÜGVA üzerinden özellikle yargı ve güvenlik bürokrasine eleman yerleştirme çabaları çıkan belgelerle de görüldü.  Yargıtay başta olmak üzere yargının tüm birimleri, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü de  bu yapılanmadan ciddi oranda nasibini aldı.  O dönemde çıkan belgelere göre TÜGVA, il valileri başta olmak üzere ilin ileri gelen bürokratları da tek tek fişledi. Vakfın yönetim yapısı incelendiğinde, AKP ile arasında organik bağı olduğu görülüyor. Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyeleri arasında en dikkat çekeni Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan.  Bu ismin yanı sıra AKP’den Mustafa Şen, Abdulkadir Özel, İsmail Emrah Karayel, Mehmet Fatih Kacır, Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu, SETA Genel Koordinatöre Burhanettin Duran da YİK Üyesi olarak vakfı yönlendiriyor. 81 ilde AKP Gençlik Teşkilatlarını arkasına alarak yapılan TÜGVA kendine bağlı yurtlarda da özellikle kritik kadroları (yargı, içişleri ve TSK) için çok hassas elaman seçimlerinde bulundu. Bu işin başına da AKP eski milletvekili Mahmut Kaçar getirildi. TÜGVA, AKP adına “siyasi islama bağlı bir gençlik” yetiştirmek için öğrencilere her türlü alt yapıyı hazırlıyor. Bu amaçla kendine bağlı öğrencileri devletin “adliye, mülkiye ve askeriye” olmak üzere devletin kritik bürokrasisine yerleştiriyor. 

TÜGVA’ya AKP iktidarının ana gövdesini oluşturan Nakşiler ve kolları; İlim Yaymacılar, Menzil ve Hak Yol gibi islami gruplar destek veriyor. Yayınlanan belgelere göre ERP adında bir telefon uygulaması kullanan TÜGVA, bu program aracılığıyla nüfus sistemine bağlı olduğu için kişilerin kimlik bilgilerine de ulaşabiliyor. Devlet kadrolarına yerleşmek için ise referans sistemi esas alınıyor. Ancak ERP isimli telefon uygulaması sayesinde önemli devlet kurumlarına yerleştirilecek bazı kişilere tek seferlik link gönderiliyordu ve kişiler atanmak istedikleri yerleri sisteme giriyordu. Daha sonra da TÜGVA yönetimi değerlendirme yapıyor ve böylece ‘uygun’ görülen kişilerin ataması yapılıyor. Nitekim belgelerin ERP sistemi üzerinden sızdığını bizzat TÜGVA Genel Başkanı Enes Eminoğlu tarafından “ERP sistemimiz var. Tüm verilerimiz orada. Bir şekilde bu verilere ulaşılmış, içlerinden bazıları çıkarılmış, bir evrak oluşturulmuş” sözleriyle doğrulandı. 

TÜGVA’ya karşı direnç gösteren gruplar arasında Kemalistler ön sırayı alıyor.  Skandalın ortaya çıkması aslında devlet içinde belirli grupların TÜGVA’nın tüm faaliyetlerini yakından izlediğini ortaya koyuyor.  Ulusalcılar ve Erdoğan iktidarından memnun olmayan muhalif gruplar da TÜGVA gerçeklerinin ortaya çıkması için elinden geleni yapıyor.  AKP içinde ülkenin kötü gidişatını gören ve bundan Erdoğan ailesini sorumlu tutan kişilerin de TÜGVA  gerçeğinin gün yüzüne çıkmasına yardımcı oluyor. Erdoğan iktidarının giderek kan kaybetmesi ve bunun yapılan anketlerle yansıması devlet içindeki bu grupların daha cesur hareket etmesinde önemli bir faktör.  Nitekim Adalar’daki durum da tam bunu gösteriyor. Yargı kararı ile TÜGVA aleyhine bir durum oluşuyor ancak emniyet bu kararı dinlemedi. Bir bakıma TÜGVA baskısı nedeniyle yargı ile emniyet yani devlet ile devlet karşı karşıya geldi. 

Yargıda ciddi yapılanma içinde olan TÜGVA yine bu elamanları tarafından korunuyor. İstanbul Grubu olarak tanımlanan farklı İslami Cemaat mensuplarının yanı sıra çıkar amaçlı hareket eden sosyal demokrat hakim ve savcılar da yer alıyor. İstanbul Grubu’na bağlı diğer illerdeki hakim ve savcılar da TÜGVA’nın tüm hukuki sorunlarını aşmasında yardımcı oluyor. Nitekim 20016 yılından bu yana TÜGVA referansı ile hakim ve savcı olan binlerce isim var. Zira 15 Temmuz sonrasında 4 bine yakın hakim ve savcı ihraç edildiği için bu alanda büyük bir boşluk oluştu. Bu boşluğu doldurmak için ise her yıl neredeyse 500-600 dolayında hakim ve savcı alındı. Bunların büyük bir kısmı da avukatlar arasından TÜGVA referansı ile atandı.   

TÜGVA’nın AKP’nin bir arka bahçesi gibi çalıştığı bir gerçek. Erdoğan ailesi de Bilal Erdoğan üzerinden tamamıyla bu sistem içinde bulunuyor. TÜGVA’nın attığı her adım da muhalefet tarafından ve özellikle devlet içindeki Kemalist ve Ulusal kadrolar tarafından yakından takip ediliyor. AKP iktidarının sona ermesinden sonra kuşkusuz iktidarda kim olursa olsun bu kadrolar tarafından bir hukuki sürecin başlaması göz ardı edilemez. Zira, bu gruplar Tayyip Erdoğan’a uzanacak her türlü usulsüzlük ve yolsuzlukların üzerine gitmek isteyecektir. TÜGVA da bu özellikle belgelerin sızdırılmasından sonra görüldü ki bu konuda yeterince doneyi veriyor. Kaldı ki TÜGVA belgelerinin sızdırılmasını bu hukuki sürecin ilk adımı olarak görmek mümkün. Mevcut duruma göre de yargıda hakim ve savcıların büyük çoğunluğunu ulusalcılar (Perinçek grubu) ile Aleviler ciddi bir ağırlık teşkil ediyor. Bu iki grubun da Erdoğan iktidarından sonra hesap sormak için hareket geçmesi beklenen bir hareket olarak algılanır. AKP iktidarı TÜGVA başta olmak üzere kendisine yakın STK’lara ilişkin herhangi bir araştırma yapılmasına karşı çıkıyor. Nitekim CHP ve HDP, TÜGVA'nın araştırılmasıyla ilgili Meclis’e Ekim 2021’de bir araştırma önergesi verdi. Ancak uzun tartışmalar sonrasında AKP ve MHP’nin karşı oylarıyla TÜGVA’nın araştırılması için bir komisyon kurulması önergesi reddedildi. 


TÜGVA TSK’DA ETKİLİ 

30 bine yakın subay ve astsubayın atıldığı 15 Temmuz sonrasında AKP iktidarı TSK’nın dönüşümünü SADAT üzerinden yaptı. Bunda SADAT’ı emekli generallerle birlikte kuran ve Tayyip Erdoğan’ı adeta bir “Mehdi“ olarak gören emekli tuğgeneral Adnan Tanrıverdi büyük rol oynadı. Öncelikli olarak SADAT’ın planlarına uygun olarak Harp Okulları yeniden tanımlandı, askeri liseler kaldırıldı. Böylece uzun süreçler yerine TSK’ya daha hızlı personel alımının önü açıldı. Burada da TÜGVA’nın işleyişi öne çıktı. Zira TSK’nın yapılanması diğer kurumların yapılanmasına göre daha zordu. TSK’dan ihraç edilen personelin yerini doldurmak için hızlı hareket etmek gerekiyordu. Ve SADAT-TÜGVA işbirliği ile subay alımı da üniversite öğrencileri üzerinden yapıldı. SADAT üyesi emekli binbaşı Gürcan Onat TSK’da personel alımı komisyonlarında görev yaptığını açıklamıştı. TSK’ya 2016 yılından bu yana 15 bin subay alımı yapıldı. Nitekim bunu doğrulayacak bir şekilde TÜGVA belgelerinde TSK’ya alınacak kişiler için oluşturulan “Subay Aday Listesi’, ‘PÖH Adayı Listesi’ ve ‘Astsubay Aday Listesi’ gibi tasnifler ortaya çıktı. Nitekim yine sızan belgelere göre Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda 2017 yılında mülakata giren A.Ç ise TÜGVA “sızıntılarında” kendisine referans olduğu belirtilen TÜGVA’nın eski Ankara Yurtlar Müdürü Ensar Emre Aksoy’un arkadaşı olduğunu söyledi. Daha ilginci ortaya çıkan bir görüntüde TÜGVA yurtlarında kalan ve SADAT üzerinden TSK’ya girmesi kesinleşen öğrenciler  “Korku nedir bilmeyiz, biz dağların erleri” sözleriyle başlayan “KOMANDO YEMİNİ”’ni etti. (bakınız: https://www.youtube.com/watch?v=ZWMEROjQInw)

Sonuçta ; Siyasal İslamcılar haricinde devletin tüm unsurları TÜGVA’yı aynen SADAT gibi PARALEL DEVLET YAPILANMASI olarak görüyor ancak ses çıkaramıyor. Bu ses çıkaramama ne kadar devam eder bilinmez ama kanaatim odur ki TÜGVA gün gelecek bir beka sorunu haline dönüşecek. Aynen SADAT gibi. Aynen ERDOĞAN ailesi gibi! 
07 Eylül 2023 12:38
DİĞER HABERLER