Firari organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddiaları tartışılmaya devam ediyor. Peker’in gözaltındayken dövdürdüğünü iddia ettiği eski AKP milletvekili Feyzi İşbaşaran konuya ilişkin açıklamalarda bulundu.
Avukat istememesine karşın avukatı adı altında o dönem MHP Genel Başkan Yardımcısı olan Şefkat Çetin'in gönderdiği bir kişinin geldiğini anlatan İşbaşaran, o anları, “Önüme bir kağıt bırakıp, ona mesaj yazmamı istedi. Ben, ‘Seni tanımıyorum. Şefkat Bey'le de ben yıllardır görüşmedim. Yazmayacağım' deyip ayağa kalktım. Bana yumruk attı. Ben de ona. Aramızda bayağı bir boğuşma yaşandı. Avukatı başka bir odaya aldılar. Benim dudağıma dikiş atıldı. O da bana anlatılana göre altına işemiş” diye anlattı.
Emniyet amirinin olayın ardından kendisinden özür dilediğini ifade eden İşbaşaran, “Adnan Oktar'ın yaptığı şikayet, bir anda sahte twitlerle Erdoğan ve ailesine hakarete dönüştürüldü. Sonuçta kemiklerim kırılmadı ama ülkemde yaşananlar beni kırdı” dedi.
Konu hakkında Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk’e konuşan İşbaşaran, yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Giderken yolda polise telefon geldi"
"7 Aralık 2014'te, Londra'dan İstanbul'a geldim. Sabaha karşı saat 04.00 civarında kaldığım otele polisler geldi, hakkımdaki şikayet nedeniyle emniyete götürüleceğim söylendi. Kimin şikayetçi olduğunu ben bilmiyorum, polisler de söylemedi. Sabah, emniyetten Anadolu Adliyesi'ne götürüldüm. Savcı, bana tebligat gönderildiğini, adresimde bulunamadığım için muhtara bırakıldığını belirtti. Şikayetçi olan Adnan Oktar'mış. Ben attığım bir twitte bu kişiye ‘Deli' dediğim için şikayette bulunmuş. İfademi verdikten sonra çıktım. Beni getiren polisler kapıdaydı. Otele gideceğimi söyleyince, ‘Biz de o tarafa gidiyoruz, sizi otele bırakalım' dediler. Giderken, yolda polise telefon geldi, Beyoğlu Emniyet Amirliği'ne getirilmem söylendi. Gittiğimde hakkımdaki suçlamayı öğrendim: Recep Tayyip Erdoğan ve ailesine hakaret içerikli twitler atmakla suçlanıyordum.
"Bana yumruk attı. Ben de ona. Aramızda bayağı bir boğuşma yaşandı"
Ben, hakaret içerikli twit atmamıştım. O geceyi emniyette geçiriyordum. Telefonuma gelen mesaj var mı diye sorduğumda telefonumun imajı alınmak üzere başka yere gönderildiği söylendi. Saat gece 02.30 civarında, başkomiser, avukatımın geldiğini söyledi. Oysa, ben kimseye haber vermemiştim. Gelen kişi benim avukatım değildi. Kendisini o dönem MHP Genel Başkan Yardımcısı olan Şefkat Çetin'in gönderdiğini söyledi. Önüme bir kağıt bırakıp, ona mesaj yazmamı istedi. Ben, ‘Seni tanımıyorum. Şefkat Bey'le de ben yıllardır görüşmedim. Yazmayacağım' deyip ayağa kalktım. Bana yumruk attı. Ben de ona. Aramızda bayağı bir boğuşma yaşandı. Avukatı başka bir odaya aldılar. Benim dudağıma dikiş atıldı. O da bana anlatılana göre altına işemiş. Emniyet amiri geldi, olanlardan dolayı özür diledi , ‘Bu saldırı devlete yapılmıştır' dedi. Bana çay ikram etti, özür diledi.
"Emniyeti yakın, diye bağırdılar"
Sabah 09.00 civarında adliyeye götürülmek üzere emniyetten çıkarılmak üzereyken önde Metin Külünk, arkasında kalabalık bir grup vardı. Onlardan korumak için beni yeniden içeriye aldılar. Aralarında bazıları, ‘Emniyeti yakın' diye bağırıyordu. Kuvvet istendikten sonra arabaya bindirildiğimde de arabayı devirmeye çalıştılar. Adliyeye gittiğimizde yine bir kalabalık oluşmuş, aleyhime bağırıyorlardı. Adliyenin merdiveninde bana saldırmak istediler. Bir polisin parmağı kırıldı, birisi başından yaralandı. Ben adliyedeyken, yine tanımadığım bir avukat geldi. Adı Muzaffer Değirmenci. Baktım düzgün bir insan, avukatlığını kabul ettim. Telefonumdan Erdoğan ve ailesi aleyhine sahte twitler üretildiğini savcılıkta gördüm. Bunların bana ait olmadığını söyledim. Sonuçta tutuklanıp Paşakapısı Cezaevi'ne konuldum.
"Dışarıda yapamadıklarını cezaevinde yapacaklarını öğrendim"
Dışarıda yapamadıklarını bana cezaevinde yapacaklarını öğrenmiştim. Cezaevi de karışıktı. Cezaevi müdürü, ismini verdiği infaz koruma memuru dışında kimseyle konuşmamamı, onlar söylemedikçe ziyaretçi görüşüne çıkmamamı söylemişti. Cezaevinde 43 gün kaldım. Nöbetçi mahkeme, suçsuz olduğuma karar verdi. Yurtdışına çıkış yasağım da kaldırıldı. Yeniden Londra'ya döndüm. Adnan Oktar'ın yaptığı şikayet, bir anda sahte twitlerle Erdoğan ve ailesine hakarete dönüştürüldü. Sonuçta kemiklerim kırılmadı ama ülkemde yaşananlar beni kırdı.