[Prof. Dr. Osman Şahin yazdı] Hoşnut olunmayan idarecilerin istihdamında ısrar edilmesi

Prof. Dr. Osman Şahin Samanyoluhaber.com'daki haftalık makalesinde 'Güven İnşası' serisinde 'idarecilerin istihdamı' konusunda önemli bir uyarıyı kaleme aldı
PROF. DR. OSMAN ŞAHİN - SAMANYOLUHABER.COM 

GÜVEN İNŞASI 6

Bir birimde veya yerde genel olarak insanların memnun olmadıkları veya bazı yanlışları ortaya çıkan idarecilerin tekrar başka yerlerde, yine idareci olarak istihdam edilmeleri insanların güven duyguları üzerinde büyük tahribatlar meydana getirmektedir. Genellikle, yer değiştirme yöneticilerde gerçek bir değişimi ve gelişimi beraberinde getirmediğinden, böyle idareciler gittikleri yerlerde de aynı şekilde davranmaya devam etmekte ve aynı problemleri yeni bir bölgeye taşımış olmaktadırlar. 
Bu uygulamaların neticesinde hem eski hem de yeni yerlerde bu problemlere şahit olan insanlarda, bunları istihdam edenlere karşı hüsn-ü zanlar kırılmakta ve güven kayıpları yaşanmaktadır.

Hakkında şaibe olan veya bazı konularda hakkında soruşturma yapılan idarecilerin, bunlar sonuçlanıp aklanacakları ana kadar, vazifeden el çektirilmeleri dünyadaki hukuk sistemlerinde genel kabul görmüş bir kuraldır. Böyle yapılmadığı takdirde, bu insanlar bulundukları makamları ve konumları bu soruşturmalarda lehlerine kullanıp manipüle edebilmektedirler. Ayrıca, soruşturmaların sonuçlanacağı ana kadar aynı yanlışların ve dolayısıyla birilerin mağduriyetlerinin devam etmesi söz konusudur. 
Hz. Ömer (RA) döneminde çok şerefli sahabeden idareciler hakkında bile bir soruşturma söz konusu olunca, Hz. Ömer’in (RA) o kişileri görevden aldığını ve ancak masumiyetleri tebeyyün ettikten sonra görevlerine iade ettiği bilinmektedir. Hizmet hareketi gibi gönüllü organizasyonlarda da buna riayet edilmesi önem arz etmektedir.

“Görevden el çektirirsek hizmetler aksar” düşüncesinin içerdiği problemler…

Bunların görevden alınmaları durumunda hizmetlerin aksayabileceği düşünülerek bundan kaçınılıyorsa, o zaman o yerde daha büyük problemlerin var olduğu anlaşılır. 
Öncelikle, günümüzde Hizmet hareketi çok büyük bir insan potansiyeline sahiptir. Meydana gelen boşluk bu insanlarla çok rahat doldurulabilir. Buradaki problem mevcut idarecilerin dışındaki insanlara yeterince güvenilememesidir. O bölgede çalışmakta olan birçok insan görevlendirildiğinde aslında bu ihtiyaca çok rahat cevap verebileceklerdir. Bu aynı zamanda o insanların potansiyellerinin ortaya çıkması için iyi bir fırsat olacaktır.

Hizmetler belli şahıslara değil, Hizmet ilke ve prensiplerine uygun olarak inşâ edilmiş sistemler üzerine bina edilmiş olmalıdır. 

Eğer, bir idareci vazifesinden el çektirildiğinde hizmetler devam etmiyor ve aksamalar yaşanıyorsa, o yerdeki idareci her şeyin merkezine kendisini yerleştirmiş ve dolayısıyla sistemi kendisi üzerine bina etmiş demektir. Böyle ben merkezli egoist idarecilerin sadece maddi organizasyonlara değil onlardan çok daha fazla bir şekilde manevi yönü olan Hizmet Hareketi gibi yapılara çok daha büyük zararlar vermeleri kaçınılmazdır.

İstişare gibi mekanizmaların sağlıklı işlediği bir yapıda bütün bireyler aktif hale gelmekte ve potansiyel kabiliyetler inkişaf etmektedirler. Dolayısıyla mevcut sistemde ihtiyaç olduğunda bu bireylerin sahip çıkmasıyla o hizmetler bir inkıtaaya uğramadan devam edebilecektir. 

Aynı zamanda, tevhit yörüngeli olan Hizmet Hareketi’nde şirk ifade edebilecek böyle tavır ve davranışlardan kaçınılması adına da bu husus önem arz etmektedir. İnancımıza göre her türlü başarının gerçek sahibi Allah’tır (CC). Bunun aksini hatıra getirecek her türlü davranış ve uygulamadan uzak durulmalıdır ki, Allah’ın (CC) lütfu olan bereketli hizmetler katlanarak büyümeye devam etsin. 

Hz. Ömer (RA) bu sırra binaen, herkesin ittifakıyla ordu sevk ve idaresinde bir deha olan Hz. Halid bin Velid’i (RA) “Halid, insanlar kazanılan zaferleri senin şahsından bilmeye başladılar. Halbuki biliyoruz ki bütün bu zaferleri ve başarıların gerçek sahibi Allah’tır (CC)” diyerek komutanlıktan azletmişlerdir. Kur’an’da Huneyn’in bidayetinde sahabe efendilerimizin (R:Anhüm) çokluklarına güvendikleri için, Allah (CC) tarafından muvakkat bir hezimete uğratıldıklarından bahsedilmektedir.
Dolayısıyla, Hizmet Hareketinin sahip olduğu insan sermayesini verimli kullanabilmesi için, mümkün olduğu kadar çok bireyin istihdam edilmesine ihtiyaç vardır. Bu açıdan sahip oldukları bireylere güvenmeli ve onların önünü açmalıdırlar. 

Her şeye rağmen birilerinin ısrarla istihdam edilmelerinin yol açtığı zararlar…
Aynı idarecilerin istihdamında ısrar edilmesi, istihdam edilenlerin kendilerini geliştirememelerini, yanlışlıklarının farkına varamamalarını, yani uzun süreli görev yapmanın yol açtığı yönetici körlüğüne düşmelerini ve bir gönüllü hareket olan bu yapı içinde yaptıkları işi bir meslek olarak görmelerini ve bundan dolayı da bu konumlarını korumak endişesiyle birtakım yanlışlar içerisine girebilmelerini ve hakperest olmalarının zorlaşmasını beraberinde getirebilmektedir. 
Bunlardan dolayı, işin başlangıcında çok samimi duygularla ve beklentisizce işin içine girmiş, güzel hizmetlerde bulunmuş bazı idareciler zamanla bu özelliklerini kaybedebilmişler ve bozulabilmişlerdir. 

Bu insanlarda İhlas, uhuvvet, fedakarlık, îsâr hasleti, başkaları için yaşama, beklentisizlik, hakkın hatırını her şeyden ali tutma, hizmette önde ücrette geride olma, hizmetleri daha iyi yapabilecekler ortaya çıktığında emaneti onlara devretme gibi âli duyguların yerini,  ukba eksenli bir hareket olan Hizmet içerisinde kabul edilemeyecek idareciliği hırs derecesinde isteme ve bırakmama arzusu, yaptıkları işi meslek olarak görme, tarafgirlik, ekipçilik, grup aidiyeti, muhaliflerine hakkı hayat tanımama, hep alkışlanan olma arzusu, yapılan hizmetlerin karşılığında bir takım beklentiler içerisine girme gibi sefil duygular alabilmiştir. 

Sonuç olarak, hizmet ederken manen mesafe kat etmeleri gereken bu insanlarda zamanla karakter (mizaç) bozuklukları yaşanabilmiştir.
Maalesef bu şekilde, zamanla dejenerasyona maruz kalmış böyle insanlar bulundukları yerlerdeki hizmet insanları için hep imtihan sebebi olagelmişlerdir. 
Bunlar zaman içerisinde edindikleri tecrübeleri bulundukları konumları korumalarını sağlayacak şekilde kullanabilmişler, kendilerine göre aşağıya ve yukarıya doğru şebekeler-ağlar (networkler) oluşturabilmişler, kendilerine alternatifler oluşmasını engelleyebilmişler, amirlerini memnun edecek hususlara yoğunlaşarak onları memnun edebilmişler ve geçmişten beri elde ettikleri hüsn-ü zan ve itibar kredilerini de kullanarak, meydana getirdikleri onca tahribatlara ve mağdur ettikleri o kadar insanlara ve bu insanların dünya kadar şikayetlerine rağmen  konumlarını devam ettirebilmişlerdir.

Süreklilik arz eden, etkin bir denetim sisteminin olmaması problemleri arttırmıştır…

Süreklilik arz eden, etkin bir denetim sistemi de olmadığından, böyle insanların Hizmet ilke ve prensiplerine aykırı hareketleri, zamanla şahısları adına birtakım menfaatler elde etmeleri ve insanları mağdur etmeleri gibi su-i istimaller zamanında anlaşılamamıştır. Çok sonra olaylar anlaşıldığında ise artık çok geç kalınmış, müdahale edip çözmek artık bir takım başka komplikasyonlara da yol açabileceği mülahaza ve endişeleri sebebiyle bunlar karşısında sessiz kalınarak durumu idare etmek zorunda kalınabilmiştir. 
Maalesef, bu kötü misaller başkalarında benzer menfi düşünceleri tetiklemiş ve birtakım menfilikler bazıları için normalleşmiş ve benzer su-i istimallerin sayısında artışlar yaşanmıştır. Bütün bu su-i istimallere ve bunlara çözüm getirilmemesine şahit olan Hizmet insanlarında ise idarecilerine olan güven ve hüsn-ü zanların yerlerini güvensizlik ve su-i zanlar almaya başlamıştır.     

Halbuki, Hizmet hareketi geçmişten bugüne kadar çok sayıda insan yetiştirmiş ve denebilir ki her alanda yeterince kalifiye elemanlara sahip bir yapı haline gelmiştir. Bu mevcut potansiyelini kullanarak, mevcut karar alma süreçlerini ve bu süreçlerde vazifelendirilen insan kaynakları yönetimini çok dinamik bir yapıya kavuşturması mümkündür.  
Cemaatinin çoğunluğunun kabulüne mazhar olamayan (En az % 80 ve belki de % 90’nının) idareciler vazifeden alınarak problemler çözülmeli, böylece yenilere yönetim konumlarında istihdam edilme ve potansiyellerinin açığa çıkarabilme fırsatları sunulmalı ve vazifeden alınanlara ise yeni ve farklı hedefler verilmelidir. 
06 Eylül 2020 13:01
DİĞER HABERLER