Belçika eski Başbakan Yardımcısı ve İnsan Hakları Hukukçusu Prof. Dr. Lanotte, Turkey Tribunal’de Kırgızistan’dan kaçırılan Orhan İnandı’nın işkenceye uğrayan fotoğrafını gösterdi. Lanotte, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, İnandı’yı elçiliğimiz sayesinde yakaladık ve hepsini yakalayacağız demiştir. Daha önemlisi resimdeki insan elini tutuyor. Bir adli doktor, İnandı’nın işkence gördüğünü söyledi. Kolu kırılmış üç yerden” dedi.
Erdoğan Rejimi’nin insan hakları ihlallerinin yargılandığı Turkey Tribunal Halk Mahkemesi’nde Prof. Dr. Em. Johan Vande Lanotte, İnsanlığa Karşı Suçlar başlıklı raporunu sundu.
Lanotte, raporunu sunarken, “Türkiye’de 3000 farklı işkence olayının ve 95 kaçırma olayının varlığını makul şüphenin ötesinde kanıtlayan raporlar var. Bundan sonraki aşama, bu ihlalleri evrensel yargıya taşımak olmalı” dedi. Orhan İnandı’nın işkence gördüğünü gösteren fotoğraflarını paylaşan Lanotte, şunları söyledi: “Burada gördüğünüz bu insan elini kolunu tutuyor. Bu insan işkence görmüş, kolunu tutamıyor. Cumhurbaşkanı, ‘Evet biz bunları yakalayabiliriz, işkence edebiliriz ve siz buna karşı hiçbir şey yapamazsınız’ diyordu. Kaçırmalar ve işkenceler konusunda bir güç gösterisiydi. Bu işkenceler, kaçırmalar ve cezasızlık mevcut sistemin bunu durdurma konusunda imkansızlığı ve uluslararası yargı sisteminin de bu konuda yapamadıkları… Artık bu sistemin değişmesi gerekiyor. Türkiye’de sözde terörizmden bahsediyoruz. Bu sistem altında herşeye izin veriliyor ve hatta bu işkence olaylarını yapabildiğini gösterebiliyorsunuz ve kimse bana karşı bir şey yapamaz diyorsunuz. 1. ve 2. dünya savaşlarındaki savaş suçlarında da aynı şeyi görüyorduk. Kazananlar, galipler hiçbir zaman suçlanamıyordu. Ama ondan sonra Nürnberg Mahkemeleri yapıldı. Artık bu kişiler suçlanabiliyor. Ama terörle mücadele yaptığı söyleyen devletler her istediklerini cezasız şekilde kimseye hesap vermeksizin yapabiliyorlar. İnsanlığa karşı suçlar işlenmekte.”
Lanotte’nin söylediklerinden satır başları şöyle:
“Türkiye’de işkence ve insan hakları ihlali yaygın ve etkisi çok büyük. Çünkü mağdur yakınları psikolojik, hatta bazen fiziksel olarak etkilenmektedir.
Ayrıca Türk hükümetinin başka ülkelerdeki insanları kaçırıp işkence ederek bu konuyu uluslararası boyuta taşıması, Orhan İnandı davasında açıkça görülmektedir.
Yılda 3000 işkence şikayeti ve 95 kaçırma hadisesi yaşanması, Uluslararası Ceza mahkemesi teamüllerine göre bu ihlallerin “yaygın” olarak gerçekleştiğini gösterir.
Uluslararası kaçırılmalarda hükümet ‘bu bizim politikamız. Nereye giderseniz sizi buluruz’ dediler.
Kaçırılma birden bire olan bir olay değildir. Burada bir kaç polis memuru organize bir şekilde hareket etmiştir. Ve kaçırılanlar aynı şekilde yüzeye çıkıyorlar. Bu 95 vakada görülüyorsa sistematik bir kaçırılma vardır.
2013’ten bu yana Gülen Hareketinden hiç kimse dünyanın hiçbir yerinde kendini güvende hissetmediğinden, hedef almanın sistematik ve yaygın olduğu görülmektedir.
Bu davalar sadece politika ve anlatıları değil, aynı zamanda mevcut Türk hükümetinin muhaliflerine karşı sistematik bir yaklaşımı da temsil ediyor.
Türk devleti, işkence ve insan kaçırma politikasını aktif olarak desteklemiş ve teşvik etmiştir.
Bundan sonraki aşama, bu ihlalleri evrensel yargıya taşımak olabilir. Ayrıca, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) yetkisini tanıyan ülkelerden gerçekleşen kaçırmalar UCM’ye taşınabilir
Türkiye, insan hakları ihlallerinin ilk ve tek örneği değil maalesef. Dünyanın başka yerlerinde de birçok vaka var. Bu nedenle tüm sistematik baskılar küresel bir farkındalık, küresel bir tepki ile durdurulabilir.”