Reha Muhtar: "33 yıllık gazetecilik hayatımda böyle bir tavır ve röportaj görmedim."
Sabah Gazetesi yazarı Mehmet Barlas ile röportaj yapan Komsomolskaya Pravda muhabiri Rus gazeteci Daria Aslamova, Reha Muhtar ile de görüşmüş. Muhtar, -sözde röportajda- yaşananları bugün Vatan Gazetesi'ndeki köşesine taşıdı."Gazeteci röportajı demeye bin şahit isterdi. Bir şeyler söyletmek ve bunları kullanmak istiyordu" diyerek durumun vehametini özetleyen Muhtar, üst üste yapılan üslupsuzlukları ve röportajı yarıda kestiren çirkin tavrı böyle aktardı. İşte söz konusu yazıdan ilgili bölümler...
"İçkili gazeteci muhabbetlerinden, pek hayırlı sonuçlar çıkmayacağını bildiğimden, röportaj başladığında kendimi belli belirsiz bir korumaya aldım. Darya Aslamova oturur oturmaz önüme mini kameralı bir kayıt cihazı kurmuştu...
- “İsterseniz mini kamerayı kaldırayım...” dedi...
- “Hayır” dedim, “Kalsın kamera; benim için bir sakıncası yok...”
Kameranın kalmasının bir sakıncası yoktu fakat genç kadının Türkiye’nin en hassas konularına şaraba meze leblebi çekirdek mantığıyla yaklaşması sorunluydu. İçtiği şarabın etkisiyle aklına gelen kimseler hakkında olur olmaz “cüretkar suçlamalar” yapılmasını istiyordu. Olmayınca da, “istediğini alamamış bir gazeteci edasıyla mutsuz ve tatminsiz bir ifade takınıyordu...”
Gezi Pakı olaylarının henüz ilk günleriydi...
- “Polisin Gülen cemaatinin etkisi altında olduğu için, hükümeti zorda bırakmak amacıyla orantısız güç kullandığı söyleniyor... Siz de böyle olduğunu düşünüyor musunuz?..”
Dakika bir gol bir...
Hiç tanımadığın bir yabancı kadın gazeteci, karşına gelecek, bir soru içinde “on tane herbiri birbirinden ağır iddiayı” hiçbir şey olmamış gibi soracak, senden de onaylamanı bekleyecek...
Ben onun gibi şarap içmiyordum... Cezbeden güzelliği ise hiç umurumun teki değildi. Sonradan bu kadın gazeteciden dolayı büyük bir tartışmanın ortasında kalan Mehmet Barlas gibi böyle durumlarda “nezaket” kurallarını önemseyen bir gazeteci hiç değildim...
- “Bu ne biçim soru” gibisinden baktım genç kadına... “Bu söylediğiniz ihtimalin belgesi olan bir kanıtı yok elimde... Onun için söyleyemem böyle bir şey...” dedim...
Kendim bile verdiğim cevaba sinirlenmiştim. Ne o öyle “diplomat gibi bir cevap” vermek zorunda kalmıştım...
Genç kadın gazeteci benden istediği cevabı alamayınca, eski bir gazetecilik numarasına başvurdu:
- “Sizin cevap vermediğiniz soruya, konuştuğum birçok kişi cevap verdi... ‘Evet öyle’ dedi... Ben onlardan duydum, onun için size soruyorum... Dün Mehmet Barlas’la görüşmüştüm... Çok önemli şeyler söyledi... Önemli bir röportajdı...”
Aklınca, beni tahrik ediyordu. “Aaa öyle mi madem öyle söylediler ben de açıklayayım bari” diye bülbül kesilecektim...
- “Hanımefendi” dedim; “Ben bir gazeteciyim... Elimde belge ve somut kanıt olmadan konuşmam... Bu söylediğiniz iddianın olduğunu gösteren bir kanıt yok elimde... Kusura bakmayın...”
Minik kamera çalışmaya devam ediyordu... Sinir katsayım ise yükselmekteydi... Kadın o anda “tahrik etmekteki cüretinin son sınırına dayanıverdi aniden...” Sanki portakal fiyatını soruyormuş gibi bir aleladelikte;
- “Yoksa siz Fethullahçı mısınız?..” deyiverdi...
Sinirden deliye dönmüştüm... Tersten tahrik ederek beni konuşturacağını sanıyordu... İstihbaratçı ya da polis taktikleriydi bunlar...
- “Siz kim olarak böyle bir soruyu kendinizde sorma hakkını buluyorsunuz?..” dedim. Patlama anlarımdaki zaptedilmez tepkilerim birer birer fışkırıyordu içimden...
- “Siz röportaj yaptığınız bir gazeteciye nasıl böyle bir soru sorabiliyorsunuz?.. Sizinle röportaj falan yapmam ben hanımefendi... Bitmiştir bu röportaj...”
Hiç böyle bir tepki almamış olduğunu fark etmiştim...
- “Gazeteci gazeteciye konuşuyoruz ne var bunda alınacak?..” gibisinden ucuz bir formüle başvurdu...
- “Gazeteci gazeteciyle böyle röportaj yapmaz...” dedim; “33 yıllık gazetecilik hayatımda böyle bir tavır ve röportaj görmedim...”
Gülümseyerek ve alttan alarak durumu düzeltmeye çalışıyordu... Arada üçüncü şarap masaya gelmiş, daha kaçıncıya doğru gideceğimiz belli değildi. Geldiği andan itibaren, tavırlar, davranışlar, şaraplar, peynirler, sorulardaki sınır tanımaz cüretkarlıklar...
Buna bir gazeteci röportajı demeye bin şahit isterdi. Bir şeyler söyletmek ve bunları kullanmak istiyordu. Anladığım kadarıyla görüştüğü kişilere ilk aşamadan itibaren “Fethullah Gülen’le ilgili suçlayıcı bir şeyler söyletmeye” çalışıyordu..."
***
Sonradan öğrendim ki; Mehmet Barlas evinde konuk etmiş kadın gazeteciyi. Konyak içerken, bir punduna getirmiş, “Fethullah Gülen için Müslümanların Soros’u deniyor, doğru mu?..” demişti.
Mehmet Barlas’la, Ekrem Dumanlı arasında bu sözden kaynaklanan ve günlerdir devam eden tartışmayı izlerken, Komsomolskaya Pravda muhabiri aynı Darya Aslamova’yla yaşadığım bu olay geldi gözlerimin önüne. Kadın gazetecinin “başıma dert olacağını ikinci dakikada anladığım o yarım kalan söyleşiye...”