Kaynak Kültür Yayın Grubu Genel Müdürü Özden DEMİR, Risale-i Nurlardan sonra cevşen ve namaz tesbihatının da devlet kontrolüne girmesini eleştirdi...
Risale-i Nurların basım yasağı yaklaşık 1 yıl önce bandrol verilmemesi ile başladı. Bir takım kişiler Kültür Bakanlığı’na şikayette bulunarak Risale-i Nurların varisleri olduklarını dile getirdiler. Geçtiğimiz günlerde de Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi, Risale-i Nurların basımı konusunda Erdoğan’a şikayette bulunan ‘Talebeler’ dolayısıyla durdurulduğunu dile getirdi. Risalelerin aslına uygun basılmadığı iddiası ile başlatılan bu düzenlemede diğer bir çok eski eser de devlet kontrolüne girdi.
Üstad Risale-i Nurların devlet tarafından da basılmasını istemiş ama devlet tekeline geçmesini istememişti. Ayrıca yasal varisler olan Ünlükul ailesi de kendilerinin herhangi bir talepleri olmadığını risalelerin serbestçe basılmasını istediklerini dile getirmişti. Ancak iktidar, aylardır sürdürdüğü süreçte risaleleri devlet tekeline alarak diyanete devretti. Kaynak Kültür Yayın Grubu Genel Müdürü Özden DEMİR konuya ilişkin merak edilenleri cevapladı.
-Bu devretme dolayısıyla Risale-i Nurların basımı engellenmiş olmaz mı? Çünkü Diyanet yılda bir kitaptan en fazla 4 bin civarında basabiliyor
Yayıncıların stoklarında bulunan eserleri ayrı tutarsak, 8 aydır fiili olarak basılamama durumu zaten var. Yetkinin Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredilmesiyle oluşan yeni süreçte de, bu yetkinin ne şekilde kullanılacağı ve belirsiz olan noktaların netleşmesi de haliyle zaman alacağı için bu basılamama durumu fiilen devam edecek. DİB yapısı gereği, özel sektör esnekliğine sahip olamayacağı için Risalelerle ilgili taleplere o ölçüde mukabele edemeyecek üstelik bunun derdini de hissetmeyecek. Siyasi iktidarın konuya yaklaşımına göre bir tavır belirlemek durumunda olacak. Bunlar bizim endişelerimiz…
-Bu devretme olayı ileride sıkıntılı durumları, tahrifat, başka dillere tercümelerin durdurulması, Risalelerle alakalı diğer yayınların durdurulması gibi olaylara sebep olmaz mı?
Başka dillere tercüme meselesi başlı başına sorun oluşturabilecek bir konu. Katılmamakla birlikte, Türkçe’deki tahrifat iddialarının uygulamanın gerekçeleri arasında zikredildiği bir ortamda tercümeler meselesi sorun oluşturabilir. Risalelerle ilgili diğer yayınların, alıntı yapılmış, şerhli olarak neşredilmiş çalışmaların bu karardan nasıl etkileneceği belirsiz. Daha şimdiden, namaz tesbihatı, cevşen ve bazı dua kitaplarının da uygulama kapsamına alındığını öğrendik maalesef. Önümüzdeki günler, yetkiyi kullanacak olanların samimiyetlerini hep birlikte görmemiz açısından çok önemli olacak.
-Meclisten bu yasanın çıkması ve daha sonra CHP tarafından Anayasa Mahkemesine götürülmesine rağmen, iptal kararı çıkmadan veya yasa Anayasa Mahkemesince de onaylanmadan böyle bir karar almak doğru mudur?
Mevcut yasalar ve erklerin işleyişi açısından mümkün gözükse de, toplumun büyük kesiminin hassasiyetle takip ettiği ve birçok hukukçu tarafından anayasa ile evrensel hukuk normlarına uygunluğu konusunda ciddi itirazların dile getirildiği böyle meseleler hakkında, 'ben karar aldım uygularım' yaklaşımı şık değil. Yargıya intikal etmiş meselelerde yargı süreçlerini beklemek tüm muhataplarca en doğru yaklaşım olur. İlave olarak, konuya hakkaniyetle yaklaşan herkes, hukuk sisteminin kendi dinamikleri ile bu uygulamaya itiraz yönünde karar vereceğine gönülden inanıyor.
-Risale-i Nur'ların yasal varislerinin görüşleri alınmadan böyle bir faaliyete girmek ne derece doğrudur?
Hiç doğru değil elbette. Aslında karar, kendi içinde çelişkiyi barındırıyor. Hem mevcut yasal hak sahiplerini tanıyor, hem de hak sahipliğine konu eser üzerinde hak sahiplerinin onayı ya da rızası olmadan tasarrufta bulunuyor. Bandrol verilmeme uygulamasının başlangıcında da yasal hak sahiplerinin herhangi bir müracaatı olmamıştı. Kamu yararı gibi gerekçelerle böyle bir durum ortaya çıkabilir ama, bu durumda mart ayından önceki işleyişte bir kamu zararını ortaya koymak icap eder. Mart ayından önceki uygulamaya dair bir kamu zararından bahsedildiğini, yeni uygulamanın da kamu yararı açısından ortaya neler koyduğunu ben duymadım.
-Bu yasa bir manada Risale-i Nur'ları engellemek değil midir?
Mart’tan bu yana fiili bir engelleme yaşanıyor. Bu süreçte, gerektiğinde hukuki imkanları kullanarak atmamız gereken adımları atma konusunda tereddüdümüz yok. Beklentimiz, bunun bu şekilde devam etmeyeceği yönünde. Risale-i Nur hizmetinin hangi badireleri aşarak bugünlere geldiği ortada. Hem hukuk hem de vicdanlar nezdinde meselenin en güzel şekliyle çözüleceğine inanıyoruz.
SAMANYOLUHABER.COM