Robespierre ne zaman hatırlanır?

Samanyoluhaber.com yazarlarından Kadir Gürcan, yeni köşe yazısını 'Robespierre ne zaman hatırlanır?' başlığı ile kaleme aldı.
Son birkaç haftadır hukuk ve mahkemeler iş yetiştirme telaşı ile koşuştururken tabanlarından sıçrayan çamur enselerine yapışıyor. “Devlet bizi bugünler için besledi azizler. İş başa düştü!” romantizmi ile ideolojik saplantı birbirine karışmış durumda.

 

Mevcud otorite güdümündeki sözümona hukuki işleyiş, ta baştan verilen yargısız infazın altını doldurmak için çabalıyor. İBB'ne yapılan ilk operasyondan bir hafta sonra, kime ne ceza verileceği, kimin siyasi hayatının bitirileceği ve kimlerin yola getirileceği zaten belliydi.

 

Aslında gözden kaçırmaya çalıştıkları asıl mesele ekonomik kriz. Ülkenin ekonomik gidişatından başta ilgili bakan ve kendisinden mucizeler bekleyen iktidar teorisyenleri(!) ümitlerini yitirmeye başladılar. Altı boş hukuki meselelerin iktidara bir kaç hafta kazandırmanın ötesinde ekonomik bir getirisi olmayacağını anlayacak akli melekelerini kaybetmedikleri için kendimizi şanslı sayabiliriz.

 

Başından beri siyasi görünümden kurtulamayan İBB'ne yönelik hukuki süreç iddianamenin hazırlanmasından sonra da sürpriz yapmadı. Dört bin sayfalık tuğla kalınlığındaki iddianamenin heybeti sizi korkutmasın. Sene sonunu zor getiren iktidarın ekonomik krizler açısından “Biri de bitmeden öbürü de başlar!” kabusundan kurtulmaya ne kadar istekli olduğu ortada. Emeklilere bir türlü vermedikleri zammı, İBB'ye yapılan ilk operasyon ile bütünüyle tükettiler. Bundan sonra devam edecek mahkeme sürecinde Türk Ekonomisi için iyi haberler gelmeyeceğinde herkes müttefik. Bir sonraki seçimde herhangi bir sürprize meydan vermemek için böylesine pahalı yatırım biraz fazla değil mi?

 

Hukuki işleyişin muhaliflere bakan şubesi bütünüyle ideolojiye saplanmış durumda. İktidarın kendisine muhalif ve Saray'a rakip gördüğü bir başka siyasi aktörü neredeyse on yıldır içeride tuttuktan sonra yeni açılım süreci hatırına salıvermeye ikna olması akıllara “İyi de bu adamı 10 yıldır niye içeride tutuyorsunuz?” sorusunu getiriyor. Bir de iktidarın “Hukuk ne diyorsa o!” akildaneliği yok mu, insanı çileden çıkarıyor.

 

“Geciken adalet adalet değildir!” klişesine aslında bir de “Aceleye getirilen ve adresi belli hukuki işleyiş de adalet değildir” ilavesi yapılmalı. Yemeyip-içmeyip üç-dört aya, hem de adli tatilin kendisini yaz rehavetine saldığı bir ortamda, dörtbin sayfalık iddianame yerleştiren Saray'a bağlı hukuk esnafının çok acelesi olmalı. Eğer bu iddianame sanıkların yüzüne okunacaksa vay mahkeme heyetinin haline! Bir sonraki seçimlere kadar değil davanın neticelenmesi, metnin okunması yetişirse, kendimizi şanslı sayalım.

 

Davaya bakan savcı ve iktidarın adalet bakanı, hukuk adamı ve adalet arayışından daha çok siyasi denklemi ayarlamakla meşgul. Davaya bakan savcının ismi bir sonraki içişleri bakanı adayları listesinde geçiyor. Böyle bir durumda kendisinden tarafsızlık beklemek insani realiter açısından imkansız. Öyleyse işi pişkinlikten kurtarıp savcının tez elden affını istemesi yapılabilecek en doğru hareket olmaz mı? Nerede o mesleki olgunluk? Sayın savcı gücünü hukuki işleyişten değil de iktidar ve Saray'dan aldığının farkında ve bu ayrıcalığını sonuna kadar kullanmaya kararlı.

 

İktidar ve Saray muhalif partilerin siyasi gelecek vadeden yüzlerini gözden ırak tutmaya kararlı. Eğer olursa gelecek seçimlerde dişe dokunur bir rakip kalmayıncaya kadar başlatılan sürek avı ya da cadı avı devam edecek. İmralı'ya yakın adayın salıverilmesi konuşulurken, ana muhalefetin cumhurbaşkanı adayı için jet hızında iddianame hazırlandı. Öyle böyle değil. İBB'nin eski başkanını siyasetten bütünüyle dışlamak için vatana ihanet ile yargılayacaklar.

 

Geciken hukukun mağdurları iktidara sırtını dayayan hukuk adamlarının lütfen ve tenezzülen dava dosyalarını raftan indirmesini bekliyorlar. İlanihaye herşeyin şimdi olduğu gibi devam edeceğine inanan ve iktidar gücünü arkasını alıp terör estiren hukuk adamları Fransız İhtilali'nin gözü dönmüş aktörü  Robespierre'i akla getiriyor. İhtilalin ateşli günlerinde onlarca muhalifi giyotine gönderen siyasetçi ve hukukçu Robespierre, işler tersine döndüğünde muhaliflerine uygun gördüğü akıbet ile yüzleşir. İsmi devlet terörü ile özdeşleşen Robespierre henüz otuzaltı yaşındadır. Konuyu değerlendiren düşünürler hadiseyi, ihtilalin en ilginç ironisi olarak değerlendiriyorlar.

 

İBB davası ile ilgilenen savcı kendinden çok emin ve bir o kadar da pervasız. Davanın sanıkları için düşünülen cezaları dost, siyasetçi, gazeteci ve ekran yüzleri ile paylaşmakta bir mahsur görmüyor. Aceleye getirdiği hukuki davanın rüzgarı tersine döndüğünde ilk onun cam ve kapılarını zorlayacağını düşünecek vakti olmasa gerek.
17 Kasım 2025 13:10
DİĞER HABERLER