AB'nin yaptırım kartlarını çıkartması ve NATO'nun devreye girmesiyle, Doğu Akdeniz'de geri adım atarak Oruç Reis gemisini bölgeden çeken Türkiye'de iktidar yetkililerinden farklı açıklamalar geliyor.
Saray'dan "Oruç Reis bakım için geri çekildi, dönecek" diyen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'yu yalanlayan açıklama geldi.
DHA'nın aktardığına göre, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Cumhurbaşkanımız bir kez daha diplomasiye şans verdi. Oruç Reis Antalya limanına geri döndü" ifadesini kullandı ve ekledi:
"Bunu Yunanistan'ın görüşmeleri ilerletmek için bir fırsat olarak kullanmasını ve istikşafi görüşmelere devam etmemizi umuyorum. Ayrıca bunun 24-25 Eylül'deki AB Liderler Zirvesine de olumlu bir yansıması olacaktır. Sadece Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinde değil aynı zamanda Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmasını istiyoruz.
Uluslararası deniz hukuku, iki taraf arasındaki sorunun öncelikle bu iki taraf arasında çözülmesini işaret ediyor. Böyle bir çözüm olmaması durumunda üçüncü taraflar veya mahkemeler devreye girebilir.
Bu gibi görüşmelerin çok uzun yıllar alabilir. Buna Rusya ve Norveç arasında deniz sınırlarının belirlenmesine ilişkin görüşmelerin 40 yıldır devam etmesi örnek gösterilebilir. Dolayısıyla bu gibi sorunların birkaç ay veya yılda çözülmesi beklenmemeli ve gerçekçi olunması gerek."
Kalın, Avrupa Dış İlişkiler Konseyi adlı düşünce kuruluşunun "Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki Rolü: Çatışma Tehditleri ve Diyalog Beklentisi" adlı etkinliğinde yaptığı konuşmada, Meis Adası'nın Türkiye'ye sadece 2 kilometre, Yunanistan'a ise 500 kilometre uzaklıkta olduğuna işaret ederek, "Bu 10 kilometrekarelik adanın, 4 bin kilometrekare deniz alanı olduğunu iddia etmek adil mi? Hayır değil. Coğrafyadan anlayan hiçbir uluslararası organizasyon bu iddiaya inanmaz" dedi.
Kalın, Türkiye'nin bu konuyu gündeme getirdiğinde agresif ve tek taraflı davranmakla suçlandığını ve bunun adil olmadığını savundu.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de en uzun kıyı şeridine sahip ülke olduğuna dikkati çeken Kalın, "Bir NATO üyesi olarak sadece Yunanistan, Kıbrıs veya Lübnan'la ikili ilişkiler bakımında değil bir bütün olarak Doğu Akdeniz'de olan her şey bizi ilgilendiriyor" diye konuştu.
Son aylarda yaşananların daha iyi anlaşılabilmesi için Yunanistan'la yapılan istikşafi görüşmeleri vurgulayan Kalın, "Görüşmeler, 2002'de başladı ve 2016'ya kadar yaklaşık 60 tur yapıldı. Bu görüşmelerin amacı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sadece deniz sınırlarının belirlenmesi değil, adalar, hava sahası gibi konularda sorunları belirlemekti" görüşünü dile getirdi.
Görüşmelere Yunanistan'daki iç siyasi sorunlar nedeniyle dönemin Atina hükümetince son verildiğini hatırlatan Kalın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis'le New York ve Londra'da yaptığı toplantılarda bu görüşmelere devam etme kararı alındığını ancak bunun gerçekleşmemesi üzerine Almanya'nın arabulucu olarak devreye girdiğini söyledi.
Almanya arabuluculuğunda yapılan görüşmelerin ağırlıklı olarak deniz sınırlarının belirlenmesi ve hidrokarbon enerji faaliyetlerine yoğunlaştığına dikkati çeken Kalın, şöyle konuştu:
"Bazen Türkiye'nin tek taraflı ve agresif hareket ettiği gibi yorumlar duyuyorum. Ancak adil olmak gerekirse, Doğu Akdeniz veya Kıbrıs adası etrafında ilk gaz arama izni veren ülke Türkiye değildi. Önce Kıbrıs Rum yönetimi verdi. Annan Planını reddetmelerine rağmen 2020'de AB'ye kabul edilmelerinin ardından tartışmalı alanlarda ve Kıbrıslı Türklerin haklarını gözardı edecek şekilde çok sayıda firmaya izin vermeye başladılar."
AB'nin bu konudaki rolüne ilişkin de konuşan Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AB dönem Başkanı Almanya'nın Başbakanı Angela Merkel'in yanı sıra diğer AB üyesi ülkelerinin liderleriyle çok sayıda görüşme yaptığına işaret etti.
Bu görüşmelerin arkasındaki amacın, AB'nin dürüst bir arabulucu olarak davranması olduğunu kaydeden Kalın, Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunların eşitlik, adalet, şeffaflık temelinde çözülmesinin önemine değindi.
AB'nin çıkarının tek bir üyesinin çıkarına indirgenmemesi gerektiğini kaydeden Kalın, şunları söyledi:
"Bazı AB üyelerinin Türkiye ile sorunları olduğu bir sır değil. Burada son bir kaç senede Suriye ve Libya'daki tutumuyla Fransa'dan bahsedebilirim. Bizim değerlendirmemize göre, böyle ülkeler, Türkiye ile başka bir çatışma yürütüyor ancak Doğu Akdeniz'deki mevcut krizi Türkiye karşıtlığını körüklemek için kullanıyor. Bu tutumun ne sorunun çözümüne ne AB'nin dürüst bir arabulucu imajına ne de AB-Türkiye ilişkilerine bir katkısı oluyor."
Yaptırım tehditlerine de dikkati çeken Kalın, "Bazı üyeler Türk ekonomisi, Türk enerji sektörüne ve şirketlerine yönelik yaptırımdan bahsediyor. Bunu daha önce de yaşamıştık. Türkiye'yi tanıyan herkes, bu gibi yaptırım söylemleri veya şantajların Türkiye'ye karşı işe yaramayacağını bilmeli." diye konuştu.