15 Temmuz'da Akıncılar Üssü'nde gözaltına alınan SAT komandosu Kıdemli Başçavuş Mevlüt Öncel, yaşadığı işkenceleri kayıtlara geçirdi; “İşkencecilerden birisi, ‘kızın var mı’ dedi? Küçük bir kızım vardı. Korktum. Ve yalan söyledim. Dedim ki, küçük bir oğlum var. O kişi bana aynen şunu söyledi. ‘Olsun. O da iş görür.’ Şimdi ben soruyorum. Sen ne biçim insansın? Devamını söylemeyeceğim…”
SAT komandosu Kıdemli Başçavuş Mevlüt Öncel, 15 Temmuz sahte darbe gecesi izinli durumdaydı. “Acil görev var” denilerek çağrıldı ve olayların içerisinde kendini buldu. “Acil durumlar” SAT ekibi üyeleri için alışılmadık bir durum değildi. Bir keresinde nöbet çıkışı evinde dinlenirken acil olarak göreve çağrılmış, Akdeniz’in ortasında bir savaş gemisinde 3-4 gün süreceği tahmin edilen bir operasyonda 47 gün karaya hiç ayak basmadan görev almıştı. Aynı zamanda 15 Temmuz öncesi sürekli Genelkurmay ve MİT’ten, bir terör saldırısı olabileceği yönünde istihbarat raporları geldiği için acil olarak göreve çağrılmasını da yadırgamadı. Türkiye'de ve yurt dışında pek çok operasyonda aynı şartlar altında görev aldıkları için sıra dışı hiçbir şey görünmüyordu.
CASA UÇAĞIYLA ANKARA’YA GÖTÜRÜLDÜ
Öncel ve diğer SAT komandoları, 15 Temmuz günü akşam saatlerinde İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan kalkan bir CASA uçağıyla Ankara'daki Akıncı Hava Üssü'ne götürüldü. Görevi veya nereye gittiklerini bilmiyorlardı. Karaya indiklerinde komutanları tarafından Akıncı Üssü’ne karşı bir terör tehdidi olduğu söylendi. Görevlerinin üssü koruma altına almak olduğu belirtildi.
Öncel bu durumu ifadelerinde şöyle anlatıyor:
“Bir terör saldırısının beklendiğini, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve kuvvet komutanlarının hepsinin üstte olduğunu ve üssü koruyacağımızı öğrendim. Gece yarısı minibüsle Sincan Yenikent nizamiyesinde bir bölgeye bırakıldım ve sabaha kadar orada bekledim. Sabah ışığında bölgeyi, varsa, teröristlerin sızabileceği savunmasız konumları tespit etmek için araştırdım. Kolayca girilebilecek herhangi bir alan bulamadım.”
KOMUTAN TELEFONLARA CEVAP VERMİYOR!
Sabah saatlerinde nizamiye giriş bölgesine ekip komutanı Yüzbaşı Özay Cödel geldi. Cödel, bilgi almak için SAT Grubu Komutanı Albay Mustafa Turan Ecevit’i aradığını fakat telefonlara cevap vermediğini söyledi. Yüzbaşı Cödel, “Arkadaşlar kandırıldık. Şu an bir tuzağın içindeyiz. Komutan Albay Ecevit’i arıyorum cevap vermiyor. Bunun hesabını kendisine soracağım” dedi. SAT ekibine bu işin yalan ve ihanet koktuğunu, yapılan terör alarmının sahte olduğunu, sorumluların mutlaka hesap vereceğini söyledi. Mevlüt Öncel o anları, “bundan daha tehlikeli ortamlarda onlarca kez bulundum. Ölümün kıyısında dolaşmak nedir bilirim. Kaç defa da kırmızı çizgiden döndüm. Ama hiç aldatılmadım. Hiç ihanete uğramadım. Gittiğim tüm görevler gerçekti. 15 Temmuz gibi bir yalanı daha önce hiç duymadım. Yüzbaşıyla aynı duyguları yaşıyordum. Kendime nasıl böyle bir şey olduğunu, nasıl bu hale geldiğimizle ilgili sorular soruyordum.” diyerek anlatıyor.
İLK ŞOK!
Öncel daha sonra ilk şoku, sabah saatlerinde nizamiye bölgesinden üzerlerine makineli tüfeklerle seri atış yapılmasıyla yaşadı. Uçakların pisti bombalaması sonrası bir şeylerin ters gittiğini anladı. “Allah Allah dedim. Kendi uçaklarımız kendi pistimizi neden vursun ki. Allah'ım dedim ne oluyor böyle. Kim dost, kim düşman bilmiyorum” dedim.
KARAKOLA KENDİSİ GİTTİ
Mevlüt Öncel yaşanan kaos ortamından çıkmak için bir arkadaşıyla beraber en iyi fikrin bir jandarma karakoluna gitmek olduğunu düşündü. Ekipmanlarını bırakarak sivil kıyafetler giydi ve nizamiyeden ayrıldı. Yoldan geçen bir polis arabasına otostop çekerek kendilerini en yakın jandarma karakoluna bırakmalarını istedi. Karakola vardıklarında gördüğü manzara karşı dehşete kapıldı. Arabadan iner inmez kendisine sopalarla vurulmaya başlandı. Kazan Jandarma Karakolu'nda tutulanları sorgulamak ve işkence yapmak için Emniyet'ten gelen özel bir ekip tarafından işkence gördü. Kızına tecavüzle tehdit edildi.
Bundan sonrasını Öncel’in gördüğü işkenceleri kayıtlara geçirdiği ifadelerden takip edelim;
AĞIR İŞKENCELER
Araçtan dışarı adım atar atmaz yumruklu sopalı tekmeli saldırıya maruz kaldık. Bu saldırı ve şiddet zaman ilerledikçe işkenceye dönüştü. Dinlene dinlene ve birisi diğerine devir edecek şekilde şiddetin dozu fiziksel işkenceyi, psikolojik ve cinsel işkence takip etti. Çoğunun elinde tahta çubuklar vardı. Ayrıca binanın duvarına yaslanan ve oturan çıplak insanlar da gördüm. Bazıları SAT üyeleriydi, arkadaşlarımızdı, bazıları bilmiyordum ama hepsi kafalarında ve ellerinde morluklar ve kanlar içinde kalmışlardı. Ağır dayak ve işkenceye maruz kaldıkları belliydi.
“SENİN KIZIN VAR MI?”
Burada ifade edemeyeceğim bir takım hususları edep ve hayâ sınırlarını aştığı için yazılı olarak size sunmak istiyorum. Yine de kayıtlara geçmesini istediğim bazı hususları anlatmakta fayda görüyorum.
Söylenebilecek bütün küfürleri işittim. Maddi manevi bütün değerlerime dil uzatıldı. Birisi, “kızın var mı” dedi ? Bunları çektiler kameraya. Bilmiyorum ben ulaşamam ama bu anlattığım şeyler kameraya kayıt edildi yapan kişiler tarafından.
“OĞLUN DA İŞ GÖRÜR”
Küçük bir kızım vardı. Korktum. Ve yalan söyledim. Dedim ki, küçük bir oğlum var. O kişi bana aynen şunu söyledi. “Olsun. O da iş görür.” Şimdi ben soruyorum. Bu nedir arkadaş. Sen ne biçim insansın? Devamını söylemeyeceğim…
“İŞKENCELERİN NE ZAMAN BİTTİĞİNİ BİLE HATIRLAMIYORUM”
SAT komandosu Mevlüt Öncel, gördüğü işkencenin ne zaman bittiğini bile hatırlamadığını söyledi. Hatırladığı şey, soğuk bir gece rüzgârından ıslak giysiler içinde, bahçedeki binaya yaslanmış olarak titrerken bulduğu idi. Dayak, işkence, açlık ve susuzluktan sonra şimdi de soğuk sınavı başlamıştı. “Doğru hatırlıyorsam gecenin ilerleyen saatlerinde veya sabah savcılığa götürüldüm ”dedi. Öncel’in savcı tarafından alınan ifadesine de müdahale edildi. Hiç söylemediği şeyler ifadesine eklendi.
DOKTOR RAPORU VAR
Öncel’in dosyasında, 17 Temmuz 2016'da Dr. Nafiz Körez Sincan Devlet Hastanesi ‘nde Kardiyoloji bölümünden Dr. Zehra Güven Çetin tarafından düzenlenmiş bir doktor raporu yer alıyor. Dr Zehra Güven Çetin, düzenlediği raporda; “Sırtına, kollarına, bacaklarına darbe almış. Darp – cebir vardır. Nezarethanede kalmasında sorun yoktur. “ifadelerine yer vermiş. Fakat bu dönemde tıp doktorlarının raporlarını, polis korkusuyla yumuşattığı ve tam olarak gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkmıştı.
CPT EKİBİYLE DE GÖRÜŞTÜ
Avrupa İşkenceyi ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ve Cezayı Önleme Komitesi (CPT), 28 Ağustos - 6 Eylül 2016 tarihleri arasında Türkiye’ye bir heyet göndererek işkence iddialarını inceledi. Heyet bu kapsamda Sincan F Tipi Cezaevi’nde kalan SAT komandosu Mevlüt Öncel’le de görüştü. Öncel gördüğü işkencelerin hepsini anlattı. Fakat bu rapor Türkiye’nin yayını veto ettiği ve 2016'dan beri itirazını kaldırmadığı için hiçbir zaman kamuoyuna açıklanmadı.
MÜEBBET HAPİS CEZASINA ÇARPTIRILDI
Öncel, çok sayıda dilekçe vermesine rağmen, iki yıl boyunca iddianame ve delil dosyalarına erişimi engellendi. Nihayet 9 Nisan 2018'de iddianameyi ve delilleri cezaevinde görmesine izin verildiğinde savunma yapması ve binlerce sayfayı okuması için çok kısa süresi vardı. Cezaevinde etkin bir savunma yapması için sadece 2 kez bilgisayar kullanmasına izin verildi. Akıncı Davası'nda müebbet hapse mahkum edildi.
İŞKENCECİLER KİM?
Kazan Jandarma Karakolu’nda yapılan işkencelerin sorumlusu kim? Tutuklulara kim coplarla saldırdı, iç çamaşırlarını soyup saatlerce dövdü, ağır işkenceler yaptı? Kimler, tutukluların eşleri ve çocuklarına tecavüzle tehdit etti?
Kazan Jandarma Karakolu’nda yaşanan olayla ilgili askerler, işkenceyi polis ekiplerinin yaptığını iddia etti. Kazan jandarma karakol komutanı Üsteğmen Murat Bozdağan ve göreve atanan 5 çavuş Osman Gök, Semis Kaman, Osman Tamaç, Abidin Sarıoğlu ve Serhat Kalkan, tutuklulara nasıl ve kimler tarafından işkence yapıldığını bilmediklerini, polisin yetkiyi kendilerinden aldığını ve jandarma görevlilerinin işkence ve sorgulama yapmadığını iddia etti. Kendilerinden görevi devralan polis memurları olarak Kadir Yılmaz ve Hakan Kutlu'yu gösterdi.
Kazan Karakolu'na gelen polislerin emir komutayı devraldıkları bunun üzerine Jandarma'nın yaşananlardan sorumlu görünmemek için tutanak tuttuğu görülüyor.
ALİ TÜRKŞEN’İN İŞKENCELERİ DE ORTAYA ÇIKMIŞTI
Daha önce de SAT komandolarına yapılan işkenceler yapıldığı ortaya çıkmış, eski Ergenekon hükümlüsü emekli askerlerin askeri birliklerde sorgu ve işkence yaptığı ve emirler verdiğinin belgeleri ortaya çıkmıştı.