Savaşın ortasında Mücahit bir kameraman

Savaşın ortasında Mücahit bir kameraman
Off the record yani kayıt dışı anlar anlatılamadığı sürece her kameramanın gönlünde keşkelerle büyüyen bir pişmanlık yaşanır… Bağdat’a kamera arkasından bakan bir kameraman an gelir de kamerasını yere bıraktığında eline kalem alıyorsa bunu ‘keşkeler’e meydan vermemek için yapıyordur.
Bağlı olduğu haber ajansının kameramanı olarak gittiği Bağdat’ta 6 ay süreyle görev yapan ve gözü önünde an be an kurulan can pazarlarını kayıtta kaldığı süreler içine sıkıştıramayacağını anlayan Mücahit Akagündüz, kamerasıyla çekemediklerini cümlelerin çekim gücüyle resmetmeye çalışmış Kaynak yayınlarından çıkan ‘Direnişçi’ isimli kitabında. Televizyon başından kalkıp mutfağa gittiğimizde veya yüreğimizin yetmediği yerde kanal değiştirdiğimizde O, virane sokaklarda dolaşmaya devam etmiş; yaralı bir meslektaşını ambulansa yetiştirmiş, oturduğu kaldırımda üzerindeki kanı temizlemiş, bir direnişçinin ikram ettiği çayın sıcaklığıyla tekrar hayata dönmüş. Bağdat’ta yaşanan işgalin boyutlarını haberci edasıyla cesur ve kaygısızca sergileyen önemli bir kitap ‘Direnişçi’. Hayret etmeyin ve alkışlamayın. Kameraman da bir adamdır nihayet, makinenin ardındaki göz değil. Bağdat’ı işgal eden güç Bağdat’ı esir alamadığı gibi onun yüreğini de esir alamamış. Savaşın ortasında kaydedemediklerini, kadraj dışına taşan acı ve heyecan dolu manzaraları tek tek anlatmış kitabında... Bir kameraman sadece çektiği görüntülerden değil de, gördüklerinden de sorumlu olduğunu hissederse ne olur sorusunun cevabı ‘Direnişçi’de… Hayatta Kalma Mücadelesi, İnancın Ağırlığı, İnsanlık Sorumluluğu ve Görev bilincinin birbirine karıştığı anlarda en çok neye direnir insan? Savaşın şehrinde yaşayan bir Mücahit Kameraman’ın hikayesi.. Kameranın görmedikleri, kameramanın gözüyle DİRENİŞÇİ’de…
14 Temmuz 2010 18:28
DİĞER HABERLER