Silivri’den Boğaziçi’ne

Silivri’den Boğaziçi’ne
Komiser Mehmet Dilaver. 17 Aralık yolsuzluk operasyonu sonrası hapse atılan polislerden. Zindanda sıra dışı bir başarı öyküsüne imza atarak Boğaziçi Üniversitesi’ni kazanıyor. Bildiği dil sayısını 10’a çıkarıyor. Hapiste gökyüzüne bakmayı özleyen Mehmet komiseri, tahliye sonrası en çok sosyal medyaya olan ilgi şaşırtmış.
Hapishaneye girdi, hayatı değişti. 22 Temmuz sahur operasyonu kapsamında tutuklanan Komiser Mehmet Dilaver 2 yıl sonra özgürlüğüne kavuşanlardan. Birçok arkadaşı gibi mesleğinden ihraç edildi ancak pes etmedi. Cezaevine girmeden önce 6 dil bilen Dilaver, 4 dil daha öğrendi. Hayata tutunmaktan vazgeçmedi, yeniden üniversite sınavlarına hazırlandı. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazandı, bileklerinde kelepçeyle okula gittiği günler oldu. İnsanların şaşkın bakışlarına aldırış etmeyen Dilaver, yaptığı işlerden emin olarak başı dik gezdi. Kendisini cezaevinde görmeye gelen ailesine her zaman moral verdi, yüzündeki tebessüm hiç eksik olmadı. Oğullarına kavuşan Dilaver ailesi, bu sene bayramı erken yaşadı. Tahliye olurken içinde buruk bir sevinç olduğunu söyleyen Dilaver, “Silivri’deki insanların durumu dışarıdakilerden çok çok daha iyi. Tek problem dışarıdaki aileleri için endişelenmeleri.” ifadelerini kullanıyor.

Dilaver için esasında tahliye haberi büyük sürpriz olmuş. Mahkeme öncesinde yüzde 1 dahi umudu kalmadığını söyleyen Dilaver, 20 aydan sonra umutlarının tükendiğini söylüyor. Tabii böyle düşünmesinin temel nedeni ülkede 17-25 Aralık’tan sonra altüst olan hukuk düzeni. Cezaevi günlerinde kendisini dinleme fırsatı bulduğunu söyleyen Dilaver, o günleri şöyle anlatıyor: “Görüşlerde çok üzülsen bile ziyarete gelenlere belli etmemeye çalışıyorsun. Dışarıdakilere umut vermeye çalışıyorsun. Aileniz kendini kötü hissetmesin, orayı değerlendirdiğinizi düşünsün istiyorsunuz. Açık görüşlerde gözlem yapma fırsatı buldum. Kız çocukları babalarına daha bir düşkün, bu durumdan da en çok onlar etkileniyor gibi. Ben de ders çalışma ve kitap okumanın yanında son aylarda oyuncak bebek yapmaya başlamıştım. Bebek yapmak zor değil ama malzeme bulmak zor. Makas yok, meyve bıçağının ucunu kesiyoruz. Orada koğuş arkadaşımın kızına verdim. Bir tane daha yapıyordum, onu bitirmeden tahliye oldum.”

Polis Koleji’ndeki yıllarından beri dil öğrenimine meraklı olan Dilaver, İngilizce ve İspanyolcayla başladığı dil eğitimine kendi çabalarıyla devam etmiş. Cezaevine girmeden önce 6 dil bilen Dilaver, tutuklu kaldığı sürede de hem bildiği dilleri geliştirmiş hem de 4 dil daha öğrenmiş.

Tutuklanana kadar istihbarat biriminde çalışan Dilaver, şehirlerde patlayan bombalardan dolayı derin üzüntü duyduğunu ifade ediyor. Canlı bomba saldırılarında istihbaratın önemine dikkat çeken Dilaver, “Biz tutuklandıktan sonra 11 tane patlama olmuş, artık sayamıyorum. Şimdikilerin umrunda değil. Tek dertleri paralel avı. Başka işleri yok, ne bombacı ne IŞİD’ci takip ediyorlar.” ifadelerini kullanıyor. Bir canlı bombacı dışarıda dolaşırken bir polisin rahat uyuyamayacağını belirten Dilaver şöyle konuşuyor: “Bir keresinde bombaları mezarlığa gömmüşlerdi. Biz mezarlıkta yatıyorduk. 10 gün kadar mezarlıkta uyumuştum. Kırsaldan kimin geleceğini bilmiyordum. Biz onları bulmaya çalışıyorduk. Bizim tek derdimiz buydu. Biz de dinlemeye bayılmıyorduk ama kendini patlatacak bir canlı bomba varsa mecburen dinleriz. Bu benim görevim.”

İnsanların sosyal medyaya ilgisi 2 yılda çok artmış

Cezaevinde de kardeşinin getirdiği kitaplarla çalışmaya devam eden Mehmet Dilaver, İngilizce, Almanca, İspanyolca, Fransızca, Arapça, Rusça, İbranice, Farsça, Yunanca ve Korece olmak üzere toplam 10 dil biliyor. Aynı zamanda üniversite sınavına hazırlanıp Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazanan Dilaver, “Cezaevinden Boğaziçi’ne gitmek değişik bir duygu. Ellerim kelepçeli kendimi tuhaf hissettim. Hocalar ve görevliler biraz şaşırdı.” diyor.

İçeride en çok özlediği şey ise akşamları gökyüzüne bakmak olmuş Dilaver’in. Dışarı çıktığında en çok da çevresindekilerin sosyal medya kullanımını yadırgayan Dilaver, şöyle konuşuyor: “İçeride sosyal medyaya giremiyorsunuz. Sosyal medyaya girmeden de çok daha mutlu olabileceğimi fark ettim. Dışarı çıktığım gece arkadaşlarımla birbirimize sarıldık. Sonra herkes ellerinde telefon fotoğraf çekip bir şeyler paylaşıyordu. Sürekli orayı takip ediyorlar. ‘Bunu niye yapıyorsunuz?’ diye sordum. Dünyadan bi haber kalmamak için yaptıklarını söylediler. İnsanların dışarıda sosyal medyayla çok fazla ilgilendiklerini gördüm.”


26 Haziran 2016 10:06
DİĞER HABERLER