Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, ‘hakim ve savcılara, ‘gerektiğinde vurulmak üzere’ hazırlanan şantaj dosyaları olduğunu’ yazdı. Terkoğlu, “Bir ekip, istenileni yapmayan yargı mensuplarına karşı bu dosyaları bekletiyor. Öte yandan, bu dosyaların ucu gösterilerek kimlere bugüne kadar neler yaptırıldı bilmiyoruz…” dedi.
Barış Terkoğlu’nun bugünkü yazısından ilgili bölümler şöyle:
Devlet görevlileri, bir şantaj çetesinin yaptığı işi yapar mı? Yargı dosyası, masanın altından gösterilen silah gibi kullanılır mı? Keşke hayır diyebilseydim.
Pazartesi günü İmamoğlu’nun “ahmak davası”nda olan biteni yazdım. İmamoğlu, kendisine “ahmak” diyen içişleri bakanına “31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır” sözleriyle yanıt vermişti. Gelgelelim, hedef sanki Soylu değil de YSK üyeleriymiş gibi, “kamu görevlisine zincirleme hakaret”ten 4 yıl 1 aya kadar dava açılmıştı.
Dava sürerken, Hâkim Hüseyin Zengin, haziran kararnamesiyle görevden alındı, Samsun’a gönderildi. Herkes “neler oluyor” diye sorarken, hâkime yapılan ahlaksız teklifi yazdım. Hâkimden, İmamoğlu’na iki yılın üzerinde ceza vererek onu siyasi yasaklı hale getirmesi istenmişti. Kabul etmeyince sürgün edilmişti. Etrafına bunu açıkladığını yazmıştım.
(…)
Tabloya başından sonuna bakınca facianın büyüklüğü daha net görünüyor…
Belli ki hâkim ve savcılara, ‘gerektiğinde vurulmak üzere’, hazırlanan şantaj dosyaları var. Bir ekip, istenileni yapmayan yargı mensuplarına karşı bu dosyaları bekletiyor. Öte yandan, bu dosyaların ucu gösterilerek kimlere bugüne kadar neler yaptırıldı bilmiyoruz…
İşte bu durum devlet içindeki yeni devleti, yeni paralel yapıyı gösteriyor. Adını bir kuştan mı alır (Pelikan), yoksa başka bir yerden mi bilmem… Kesin olan şu ki bir güç var!
Üstelik konuştuğum hukukçular olanları doğrularken, daha önce “istenilen kararları vermeyen” Gezi davasının mahkeme başkanını ya da İzmir başsavcısını hatırlattı. Hemen arşivden telefon kayıtları bile çıkarılmış, görev başında oldukları halde belden aşağı vuruşlar AKP medyasından gelmişti. Şantaj, tehdit, karalama hepimizin gözü önünde, televizyon ve gazetelerle yapılıyordu.”