Sultan sofralarını süsleyen lezzetlerle iftar...

Sultan sofralarını süsleyen lezzetlerle iftar... -460 yıl önce Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan, Süleymaniye Külliyesinin bir parçası olan mekanda hizmet veren ve Osmanlının ziyafet salonu Darüzziyafe, günümüzde Osmanlı
BURSA (A.A) - Yaklaşık 460 yıl önce Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan, Süleymaniye Külliyesinin bir parçası olan mekanda hizmet veren ve Darüzziyafe adıyla bilinen Osmanlının ziyafet salonu, günümüzde Osmanlı Payitahtı İstanbul ve Bursada damakları şenlendiriyor.
     AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Kanuni Sultan Süleymanın mimar Sinan Ağaya yaptırdığı Süleymaniye Külliyesinin bir parçası olan yapı, 1550-1552 yılları arasında tamamlanarak, bir süre imaret binası olarak kullanıldı.
     Daha sonra Osmanlının ziyafet salonu olarak Darüzziyafe adıyla kullanılan yapı, 1913ten sonra bir süre Türk-İslam Eserleri Müzesi olarak hizmet verdi.
     Eşsiz Osmanlı lezzetleri, restorasyonun ardından 1992de lokantaya dönüştürülen İstanbuldaki bu yapı ile Bursada Muradiye Külliyesinin imaret binasındaki lokantada, Darüzziyafe, adıyla beğeniye sunuluyor.
     Bursada 15. yüzyılda inşa edilmiş Muradiye Külliyesinin imaret binasında hizmet veren lokantada, sultan sofralarını süsleyen lezzetlerle iftar yapılabiliyor.
     Lokantanın İşletme Müdürü Mustafa Tülüce, unutulmaya yüz tutmuş geleneksel Türk tatlarını yaşatmaya çalıştıklarını belirterek, yurt içi ve dışından birçok ziyaretçi ağırladıklarını, onlara Osmanlı mutfağından lezzetler sunduklarını söyledi.
     Osmanlının tarihi yapısıyla bütünleşen ortamda, Abant kebabı, sütlü badem çorbası, fukara Keşkülü, sultanın gözdesi, Teşrifat-ı Naim Efendi Terkibi Yahnisi gibi birçok seçeneğin bulunduğunu vurgulayan Tülüce, burada iftar açanların, hem tarihi yapısı hem de lezzetleriyle adeta yüzlerce yıllık kısa bir yolculuğa çıktığını anlattı.
     Ramazan haricinde gün içinde 20-25 çeşit yemeği beğeniye sunduklarını dile getiren Tülüce, Ramazanda her gün değişen bir menüyle hizmet vereceklerini bildirdi.
    
     -Şerbetleri de meşhur-
    
     Yemek tariflerinde, 2008de vefat eden Yrd. Doç. Dr. Dilaver Cebecinin, Osmanlı arşivlerinden araştırarak elde ettiği bilgilerden yararlandıklarını ifade eden Tülüce, Cebeci, yaptığı araştırmalar sonucunda yaklaşık 500 yemek tarifi çıkarmış. Bu yemek tarifleri, İstanbuldaki Darüzziyafenin aşçılarına öğretiliyor, Darüzziyafe yemekleri, bu tariflerden seçiliyor ve bugüne uyarlanarak yapılıyor dedi.
     En çok tercih edilen yemeklerin başında Abant kebabı ve hünkar beğendinin geldiğini belirten Tülüce, yemek tariflerini isteyenlerin çok sayıda olduğunu ve tarifleri arzu eden herkesle paylaştıklarını söyledi.
     Darüzziyafenin şerbetlerinin de Osmanlı mutfağından olduğunu bildiren Tülüce, bal şerbetinin, şeker seviyesini ayarladığını, karaciğer dostu olduğunu ve rahatlatıcı özelliği bulunduğunu dile getirdi.
     Mustafa Tülüce, mevsimine göre, kızılcık, kuşburnu, erik, ahududu gibi çeşitli şerbetler yaptıklarını da kaydetti.
     Tülüce, binada pencere olmadığına dikkati çekerek, O günkü hassas düşünce nedeniyle pencere yapılmamış. Dışarıdakiler, içeride yemek yiyen ihtiyaç sahiplerini görmesin, içeridekiler yemek yerken utanmasın diye pencere yapılmamış. Sadece insanların geçmeyeceği noktalarda pencereler var diye konuştu.
    
     -Darüzziyafe aşçısından yemek tarifleri-
    
     14 yıldır Darüzziyafede çalışan 23 yıllık aşçı Şükrü Acarın verdiği yemek tariflerinden bazıları şöyle:
    
     Muradiye Çorbası: Margarin, tencereye alınarak eritilir. Eriyen margarine, bir kase küçük doğranmış soğan, sarımsak ve daha sonra bir kase küçük doğranmış piliç ilave edilir. Bu karışımın pişmesinin ardından, birer kase küçük doğranmış havuç, kabak ve patates de tencereye eklenir. Kışın bu sebzelere kereviz de eklenebilir. Sebzeler, kavrulduktan sonra, bir sürahi su da tencereye eklenip çorbanın kaynaması beklenir. 20 dakika kaynadıktan sonra arpa şehriye de eklenip 5 dakika daha kaynatılır. Çorbanın terbiyesi ise bir kase un, bir kase yoğurt, 2 yumurta, yarım limon ve bir sürahi suyun ayrı bir tencerede karıştırılmasının ardından bu karışımın kaynatılmasıyla pişirilir. Çorbanın, kaynamasının ardından terbiye ilave edilir ve tekrar kaynatılır. Kaynadıktan sonra tabaklara alınıp, servis edilir.
    
     Abant kebabı: Bir tavada margarin (ay çiçeği yağı veya zeytinyağı da olabilir) eritilir. Eriyen margarine jülyen şeklinde doğranmış kuzu etleri ilave edilir ve pişirilir. Başka bir tavada eritilen margarine küçük doğranmış pideler eklenir. Pidelerin kavrulmasının ardından, küçük bir kase tas kebabı sosu ilave edilir. Kavrulan pideler servis tabağına alınır ve üzeri yoğurtla kapatılır. Üzerine pişen kuzu etleri koyulur. Domates, biber ile süslenir, tereyağda yakılmış kırmızı toz biber sosu da üzerine eklenir. Böylece Abant kebabı, servise hazır hale gelir.
    
     Fukara keşkülü: Bir sürahi süt, tencerede kaynatılır. Bu sırada toz Antepfıstığı, toz badem, nişasta, toz şeker, pirinç unu ve vanilya, ayrı bir kapta karıştırılır. Sütün kaynamasının ardından karıştırılan malzemeler, kaynayan süte ilave edilir. Karışımın boza kıvamına gelmesinin ardından tatlı, tabaklara servis edilir.
    
     Yayıncı: Kamuran Akkuş
28 Temmuz 2012 10:08
DİĞER HABERLER