'Televizyon dijital bir afyon gibi'

'Televizyon dijital bir afyon gibi'
Şebnem Kısaparmak: Televizyon dijital bir afyon gibi kullanılıyor
İki yıl ara verdiği ekranlara Samanyolu Televizyonu'nda yayınlanan'Güzel Günler' ile geri dönen ünlü televizyon programcısı ve sunucu Şebnem Kısaparmak, günümüzde televizyonun aile kavramını erezyona uğratmak ve yeni nesilleri uyuşturmak için dijital bir afyon gibi kullanıldığını söylüyor RÖPORTAJ: ARZU AKYOL- YENİ ŞAFAK Şebnem Kısaparmak ile Güzel Günler'in çekiminin hemen öncesinde Samanyolu TV stüdyolarında buluştuk. Yeni programını ve televizyon programlarının geldiği yeri konuştuk. Televizyon yayıncılığının geldiği noktayı tehlikeli bulduğunu söyleyen başarılı sunucu, "Biz bu ekran kirliliği arasında, kültürümüzü, dinimizi, dilimizi, kimliğimizi aşılamaya çalışıyoruz. Yani lokum içinde vitamin veriyoruz" diyor. Uzunca bir ara verdiniz, seyirci sizi özledi. Neden bu kadar uzak kaldınız ekranlardan? Önce ailem dediğim için ara verdim. Çok yoğun çalışıyordum. Hafta içi her gün gündüz, haftada bir gece de Fatih Bey'le program yapıyorduk. Bir de başka kanallar konuk olarak çağırıyorlardı. Konserler, dinletiler derken çok yoruldum. Reytinglerimizin çok yüksek olduğu bir dönemde, mesleğimin zirvesindeyken ara verdim. Bu süreçte çok fazla teklif de aldım ama değerlendiremedim. Çünkü, küçük oğlum bir süre konuşma problemi yaşadı. Konuşurken kendini kilitledi, sustu. Anneden ayrı olmaya gösterdiği bir tepkiymiş bu. İşimi çok seviyordum ama işim ve ailem arasında bir seçim yapmam gerektiğinde tabii ki ailemi seçtim. Oğlum için böyle bir ara verdim. Geri dönmeye nasıl karar verdiniz? Ben aslında bu ara dönmeyi hiç düşünmüyordum. Yeni sezona başlarım diyordum. Ama araya kıramayacağım hatırlı dostlarım girince Samanyolu TV'de 'Şebnem Kısaparmak'la Güzel Günler'e başladık. 'Şebnem Kısaparmak'la Güzel Günler' nasıl bir program? Programın ana ekseni benim şiirlerimin üzerine oturuyor her zamanki gibi... Asker şiirleri, vatan şiirleri okuyorum, Türkiye'nin dört bir tarafından gönderilen mektuplara yer veriyorum. Sanatçı dostlarımız geliyor, türküler söylüyoruz, ülkemizin zenginliklerini gözler önüne seren yöre günleri düzenliyoruz. Milli ve manevi değerleri yeni nesillere nakış nakış işliyorum. Türkiye'mizin semalarından bayrak inmesin, ezan dinmesin diye gençlerimize, çocuklarımıza ekran anneliği yapıyorum. Şiirlerle türkülerle hayatı paylaşırken lokum içinde vitamin veriyorum. Komik videolarla bir tatlı tebessümü paylaşırken, yeteneklere ve yeni seslere de bir pencere açıyorum. Bu program beşikteki bebekten nineye, dedeye izlenecek bir aile programı... SEL GİDER KUM KALIR Çok izlenen evlilik programlarıyla aynı kuşakta yer almak sizi tedirgin ediyor mu? Kesinlikle hiç tedirginlik duymuyorum. Onlar yokken biz vardık. Sel gider, kum kalır. Nicelik değil nitelik önemlidir. Testinin içinde ne varsa dışına o sızar. Sizin yaptığınız iş, sizin karakterinizi yansıtır aynı zamanda... Biz farklı ve kaliteli bir iş yapıyoruz. Ben Türkiye'de çalıştığım her kanalın ana haber bültenlerinin izlenme oranını arttıran programlara, kaliteli bir duruşla imza attım. Televizyon programcılığında kendime güvenim tam. Hedef kitlem olan Anadolu insanını tanıyorum ve onlara kaliteyle ulaşıyorum. Onların evinin kızıyım... Bu tür programları, televizyon yayıncılığının geldiği nokta ekseninde nasıl değerlendiriyorsunuz? Televizyon bugün bence dijital bir afyon gibi kullanılıyor. Bakın bu çok önemli. Bizi iki noktadan vurmaya çalışıyorlar. Aile-ahlak yapımız ve milli kimliğimiz... Bu değerler bizi biz yapan çok önemli değerler. Aile bizi ayakta tutan çok önemli bir yapı. O tür programlar aile kavramının da içini boşaltıyor gibi geliyor bana... Çocukları ekrandan adeta korumak gerekiyor. Çocuklarımız, gençlerimiz ülkede neler olup bittiğini bilmeden yetişiyor. Biz bu ekran kirliliği arasında, şiirlerde, mektuplarda kültürümüzü, dinimizi, dilimizi, kimliğimizi aşılamaya çalışıyoruz. Bunu yaparken eğlenceyle harmanlayıp sunuyoruz seyirciye. Evimizde ünlü gibi yaşamıyoruz Evli ve çocukları olan bir kadın olarak ekranda olmak zor mu? Ben işimi çok seviyorum. A'dan Z'ye her şeyle ilgileniyorum. İşin mutfağındayım, çok çalışıyorum. Tabii ki bu önemli bir yoğunluğu beraberinde getiriyor. Ama her konuda bana inanılmaz yardımcı olan ve destekleyen bir eşim var. Bunun için çok şanslıyım gerçekten. Ünlülerin evlilikleri birer birer yıkılıyor. Siz kale gibi ayaktasınız. Bunun sırrı nedir? Ben televizyonda program yapıyorum, işim bu. Fatih çıkıp türkülerini söylüyor, işi bu... Ama biz evimizde Şebnem ve Fatih'iz. Ünlü gibi yaşamıyoruz. Aslında garip bir şey yok bunda. Klasik bir Türk ailesiyiz. Yani olması gerektiği gibi. Benim annem avukat, babam bürokrat; Fatih'in annesi öğretmen, babası bürokrat. İkimizin yetiştiği aile yapısı birbirine çok benziyor. Temelimiz sağlam bizim. Hem evlilik hem de sanat, çizgiden şaşmazsanız dosdoğru devam eder. Bu kadar göz önünde olmak ve bu kadar düzgün olmak yorucu oluyor mu? İnsan olduğu gibiyse neden zor olsun ki? Biz her yerde aynıyız. Bu ülkenin her kişisini ve her köşesini çooook seviyoruz? Çocuklara ekran anneliği yapıyorum Yeni programı Güzel Günler'de milli ve manevi değerleri yeni nesillere nakış nakış işlediğini söyleyen Şebnem Kısaparmak, "Türkiye'mizin semalarından bayrak inmesin, ezan dinmesin diye gençlerimize, çocuklarımıza ekran anneliği yapıyorum" diyor.
28 Mayıs 2011 08:25
DİĞER HABERLER