Hidayet Karaca'nın avukatı ve BUGÜN gazetesi yazarı Gültekin Avcı köşe yazısında, art arda TEM Şube Müdürlüğü yapan Yurt Atayün ve Ömer Köse ile ilgili kurulan tezgahı yazdı.
Gültekin Avcı Yurt Atayün ve Ömer Köse ile cezaevinde görüştüğünü ve anlatılanların kendisini hayret ve ibret içinde bıraktığını söyledi.
İşte Gültekin Avcı'nın yazısının tamamı:
Birbiri peşi sıra İstanbul TEM Şube Müdürlüğü yapan Yurt Atayün ve Ömer Köse ile tekrar görüştüm.
İntikam soruşturmasına, sorulara, delil namına kırıntı bulunmayan evraka bakınca görüyorsunuz iğrenç tezgâhı.
İhaneti gördükleri ve alet olmadıkları için tutuklu onlar.
Hukuk ve kanunun gereğini yaptıkları için.
Bu ikinci görüşmemde anlatılanlar insanı hayret ve ibret içinde bırakıyor.
Söylenecek ve yazılacak o kadar çok şey var ki…
Lakin ilk görüşmemde Ömer Köse’nin anlatımlarından bahsetmeliyim.
Selam Tevhid soruşturmasında da görevli olan Ömer Köse’nin alanına hâkim ve başarılı bir terör müdürü olduğu söz götürmez.
Hakkını teslim etmek gerekiyor.
Atayün ve Köse, Devrimci Karargâh, DHKP/C ve MLKP’nin MİT’le bağlantılarını çok iyi biliyorlar.
Ömer Köse, bu örgütlerin sevk ve idaresinde MİT’in ciddi bir hâkimiyeti olduğunu kesin bir dille söylüyor.
Sadece DHKP/C, MLKP ve Devrimci Karargâh değil.
Türkiye’de faaliyet gösteren Çeçen örgütlerinin de MİT’in kucağında olduğunu söylüyor Köse.
Diyor ki:
“Biz DHKP/C'ye örgüt tarihinin en büyük darbesini vurduk.
Yakaladığımız bazı örgüt üyeleri MİT elemanı çıkıyordu.
Oysa MİT örgüte sızdırdığı eleman varsa bunları yakalanmadan bize bildirmesi gerekir. Hem bildirmiyorlar hem de bu elemanlar örgüt eylemlerinde öne çıkıyor ve yakalanıyorlar.
Hukuk ve kanunun gereğini yapmak
Adli soruşturma başlayıp DHKP/C elemanları soruşturma kayıtlarına girince ve gözaltılar başlayınca MİT devreye girip elemanlarını bırakmamızı istiyor.
Ben adli soruşturma başladıktan sonra böyle bir şeyi yapamayacağımı, bu örgüt militanlarını MİT elemanı olsa bile soruşturma kayıtlarından silemeyeceğimi net bir dille söyledim. Adli bir kolluk sorumlusu olarak kanuni görevim de buydu…”
Ömer Köse, 7 Şubat krizi üzerine İstanbul TEM Müdürü olmuştu.
KCK soruşturmasında, hukuk ve kanunun gereğinin yapılmasına “7 Şubat Krizi” adını takan kanunsuzlar, o tarihten bu yana Ömer Köse’nin peşine düşmüş.
“7 Şubat’tan beri Hakan Fidan benim İstanbul Terör’den alınmam için seferber oldu” diyor Köse.
Ve devam ediyor:
“Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, Terör Şube’de yaptığımız başarılı çalışmalara ve bize çok güvendiği için Hakan Fidan’a karşı arkamda durdu.
Fidan beni görevden aldırmayı başaramayınca, DHKP/C eylemleri arttı. İstanbul’da 90’lı yıllara dönüldü.
O günleri hatırlayın. Ortalık yerde DHKP/C, polislerin kafasına sıkıyordu. Bugün Diyarbakır’daki gibi İstanbul’da polisi resmi üniformayla gezdiremez olduk.
Hatta bir keresinde bir DHKP/C eylemcisinin silahı çalışmadı. El bombası patlamadı.
Böyle bir durumda eyleme giden teröristin silahı çalışmayınca iki hal düşünülür: Eylemciye ya iğnesi kırık bir silah verilmiştir veya barut miktarı yetersizdir.
Yani istihbaratın eylemi kontrol etme gayesi vardır. Böylece çakma eylemlerle PR çalışması yapıldı. Düşünün, hem el bombası patlamıyor hem silah çalışmıyor…”
İki AKP il başkanının hayatını kurtardı
Bunları anlattıktan sonra Ömer Köse şu çarpıcı örneği veriyor:
“2012’de Yunanistan’dan gelen 2 DHKP/C militanı Uzilerle İstinye Karakolu’na saldırmıştı. Genç olanın üstünden not çıktı.
Bu notta iki AKP ilçe başkanının ismi, vesikalık fotoğrafları, ev adresleri, iş adresleri gibi detaylı kimlik bilgileri çıktı.
Daha da ilginç olan notta; bu iki AKP ilçe başkanının nasıl öldürülmesi gerektiğiyle ilgili öldürme senaryosunun ve eylemi nasıl yapacaklarının anlatımının da notta yazılı olmasıydı.
‘Mümkünse ikisi, olmazsa birisi’ notu var. ‘Kafasına sıkacaksın yaralı bırakmayacaksın’ diyor.
‘Yanında işe gir, güvenini kazan, zamanı gelince kafasına sık’ yazıyor.
Yunanistan’dan gelen oldukça sıradan DHKP/C militanlarının üstünde bu kadar detaylı bilgi olmaz. Bunlar istihbarat yardımını gösteriyor.
Biz bu iki AKP ilçe başkanının da hayatını kurtardık. Ama bize paralelci dediler…”
Ve finali şöyle yapıyor Ömer Köse:
— 17 Aralık yolsuzluk operasyonunu Mali Şube yapıyor. Ama 18 Aralık’ta yolsuzluk soruşturmasıyla ilgisi olmayan TEM Müdürü görevden alınıyor.
Bunu söyleyen Köse, “Demek ki Selam Tevhid soruşturması yolsuzluk soruşturmasından çok daha hayati bir öneme sahip” diyerek bitiriyor.
Bence de öyle.