Şimdi bu medyanın her yazdığını doğru farz edelim. Cemaatin emniyete soktuğu polisler bir şebeke kurmuş, işlerine gelen herkesi kanunsuz dinlemiş ve elde ettikleri bilgileri dinlenilen kişilerin aleyhine kullanmış.

Emniyete operasyonlar yapıldı. Sayısını artık takip edemediğim kadar polis tutuklu. Tutuklanmayanların görev yerleri değiştirildi. Bugün “FETÖ” koduyla yürütülen bütün davaların temelinde bu dinlemeler var. Anaokuluna polis baskınının hukuki gerekçesi bile bu dinlemelere uzanıyor bir şekilde.

Peki bugün devletten inşaat ihalesi alan ya da TRT’ye proje satmaya çalışan bir AKP’li, cemaat okulunda çalışan kuzeniyle rahat konuşabiliyor mu? Dahil olduğu Whatsapp gruplarını gözden geçirmeyen kaldı mı? “Bu program kolay izleniyormuş, şu program güvenliymiş” bilgileri kulaktan kulağa yayılmıyor mu? Çarşaf çarşaf yayımlanan dinleme listelerindeki isimler artık dinlenmiyor olmanın gönül rahatlığıyla mı iletişim kuruyor çevresiyle?

Devlet Bahçeli ve Deniz Baykal’ın Erdoğan iktidarına attıkları kritik destekleri “büyük devlet adamlıklarına” bağlayan kaç kişi var, hatta kaç Ak Partili var?

İktidara parti içinden başlayan muhalif hareketin iki dosyalık canı var düşüncesi; bu harekete umut bağlayan ya da bu hareketten nefret edenlerin tek ortak yanı değil mi?

İktidar, devlet, baro gibi ulusalcı kurumlar güç birliği yapmış amansız bir mücadele veriliyor. Cemaate büyük zarar verildi. Dolaylı, dolaysız milyonlarca insan etkilendi, incindi.

Bedeller ödendi, ödenmeye devam ediyor. Ancak gel gör ki cemaat kaynaklı denilen sorunlarda hiçbir iyileşme yok. En azından iyileşme olduğuna inanan yok.