Geçen hafta ajanslara şöyle bir haber düştü: 'Oktay Derelioğlu'ndan sessiz veda'...
Henüz 33 yaşındaki bu kariyerli ismin vedası gerçekten buruk olmuştu... İlginç hayat hikâyesi ve 3 büyük takım başta olmak üzere yurtiçi ve yurtdışı deneyimiyle öyle ya da böyle Türk futbolunda önemli bir yer edinmişti.
Belçika maçında 7 kişiyi çalımlayarak attığı golden tutun da, asker-futbolcu iken komutanının ağır eğitimi ile sakatlığının nüksetmesi sonrasında John Benjamin Toshack-asker çatışmasının odağındaki isimdi. Bir kulübün, 'Odaktan kapanma' ihtimali (!) teğet geçmişti; ancak eşinin intiharı sonrası Türkiye'nin gözyaşına ortak olduğu Oktay; futbol, gerilim ve dramı aynı anda meslek yaşantısının merkezine almış oluyordu. Renkli futbol geçmişi ile Türkiye'nin yakından tanıdığı Oktay'ın bu ani veda haberi sonrasında onunla röportaj yapma ihtiyacı hissettik.
Belçika maçında attığı ve 'yüzyılın en güzel golü' payesini kazandıran detayı anlatan Oktay, "Geçen gün yolda 7-8 yaşlarında bir çocuk beni çevirerek Belçika'ya attığım gol ile ilgili hayranlığını anlatırken çok duygulandım. Çünkü ben o golü attığımda o çocuk daha doğmamıştı bile. Ve bir kez daha anladım ki o gol Allah'ın bana bahşettiği bir lütuftu ve benden kalan en güzel mirastı. Geride Picasso gibi ölümsüz bir eser bırakmıştım." diye cümlesini tamamlamaya çalışırken, yanımıza gelen foto muhabiri arkadaşımız İsa Şimşek'in ekrana ani girişi, bizleri gole giderken ofsaytta yakalanan futbolcu şaşkınlığına sokmuştu! Zira, Oktay'ın örneklediği olayın bir benzerini de konudan bihaber olan arkadaşımızın, "Ben futboldan anlamam ve sevmem. Ama hayatta futbola dair aklımda kalan tek etkileyici detay varsa o da televizyondan izlediğim o tarihî goldür." şeklindeki açıklaması bir anda ortamı kahkaha tufanına dönüştürmüştü.
Bu espirili detayla röportajımıza start verirken, Oktay'ın hayatının her karesinin kahkahalarla dolu olmadığını biliyorduk elbet. Ancak, aldığı karar itibarıyla sorgulanması gereken, neden erken yaşta futboldan koptuğunu sormak olacaktı. Yakın zamanda gittiği Azerbaycan'da gol krallığı ve yılın futbolcusu seçilmesi onu tatmin etmemişti. Türkiye'ye dönme kararı aldıktan sonra Süper Lig takımlarından beklediği ilgiyi görememek heyecanını törpülemişti. Yapacak tek bir şey kalmıştı, o da doğup büyüdüğü Fatih Karagümrükspor'a vefa borcunu ödeme düşüncesiydi. Ancak çıktığı bu yolda da dikenlerle karşılaşmış ve futbolda 'erken final'in kapısını aralama kararı almıştı...
Ben hoca olsam Sergen'i oynatmam!
Bu beklenmedik karar ile Oktay'ın tek amacı, iyi bir antrenör olmak ve Türk futboluna bundan sonra bu alanda hizmet etmekti. Ancak Rıdvan Dilmen'in önerisi onu hayırlı bir işin kollarına itmişti: "Futboldan koptuktan sonra jübile gibi bir düşüncem yoktu; fakat Rıdvan ağabey aklıma jübile olayını soktu. Şifo Mehmet'in 'Eğitim Gönüllüleri' için yaptığı organizasyonun bir benzerini ben de lösemili çocuklar yararına yapmak istedim. Beşiktaş forması ile Belçika'ya karşı olursa daha bir anlamlı olur bence."
Türk futbolu ve futbolcusu ile ilgili sohbetimizin bir yerinde söz Sergen'den açılınca Oktay'ın söyleyeceklerini merak ettiğimiz için sessizliği ortama hakim kıldık. Bu girişimimizde de haklı çıktık. Çünkü Sergen hakkındaki tespitleri ve değerlendirmeleri oldukça ilgi çekiciydi: "Sergen hem kendine hem Türk futboluna ihanet etmiştir. Bana göre -Zidane da dahil- dünyaya gelmiş geçmiş en yetenekli futbolcudur. Ancak o hiçbir zaman bu Allah vergisi yeteneğinin hakkını vermedi ve genelde yeteneğinin yüzde 10'uyla oynadı. Ben hoca olsaydım onu bu kafa yapısıyla alsa oynatmazdım. Sergen Türk olmanın nimetlerinden sonuna kadar faydalanmıştır! Almanya'da oynuyor olsaydı buralara kesinlikle gelemez, 3 günde kapının önüne konurdu. Maalesef Türkiye'de disiplinsiz insanlara çok tolerans tanınıyor."
'Toshack, askerle girdiği polemikte haklıydı'
Bugüne kadar küçük büyük, yerli yabancı 15 kulüp dolaşan Oktay'ın futbol deneyimi ve bilgisi de hatırı sayılır boyutlardaydı kuşkusuz. 20 kez giydiği A Milli forma ile attığı 9 golün yanı sıra, 14 golle Beşiktaş'ın Avrupa'daki en golcü ismiydi. Bu bilinçle araya girmeden sözü Oktay'a bırakıp görüşlerini satırlara dökerek paylaşmak istiyoruz: "Türk futbolu bozmaya yönelik bir oyun anlayışıyla oynanıyor. Teknik, üretkenlik çok zayıf. Futbolda artık akıl oyunlarına ihtiyaç var. Nihat niye yurtdışında daha başarılı? Çünkü orada Türkiye'deki gibi adam adama oynayıp oynatmamaya yönelik futbol anlayışı yok. Fenerbahçe şu an İspanya Ligi'nde olsaydı şampiyonluğa oynuyor olacaktı. Çünkü teknik kapasitesi yüksek ve futbolun güzelliklerini sergilemek isteyen bir Fenerbahçe'ye karşı, haldur-huldur oynayan, öncelikle oynatmamayı amaçlayan takımlar var.''
"Türkiye'de en sıkıntılı mevki kaleci ve defans bölgesi. Bunun nedeni de Türkiye'de orta saha ve forvet elemanlarına çok daha fazla değer verilmesi. Bizim futbol kültürümüzde sorun var. Mahalle arasındaki maçlarda bile kaleye geçirecek adam bulamayız. Herkes gol atmanın popülaritesinden faydalanmak istiyor. Siz hiçbir maçta çok iyi top kesip takımını atağa kaldıran bir futbolcunun omuzlara alındığını gördünüz mü? Bu mevkiler önemsenmediği için 'Türkiye'de defans oyuncusu yetişmiyor' diye hayıflanıyoruz." "Göteborg ile Şampiyonlar Ligi maçı sonrasıydı. Maç zaten gece 12'de bitmiş. Gece yarısı maçtan çıkıp birliğime gittim. Maçta sakatlanmışım. Sabah içtimaya kaldırdılar. Yat-kalk-sürün derken zaten sakat olan dizim daha da kötü oldu. İdmanda ayağımı gören John Benjamin Toshack da zehir zemberek açıklamalar yaptı tabii. Hoca haklıydı bence, ama yabancı olduğu için askerin hassasiyetinin farkında değil. Bu sert çıkışı sonrası ona da sert çıkış yapıldı!...
Oktay'dan inciler...
F.Bahçe'nin defans ve orta sahası çok iyi ama forveti zayıf. Semih ve Kezman bana göre Avrupa'da oynayabilecek futbolcular değil. Semih'in oyun zekası çok iyi; ama akıcılığı ve hızı yok.
Gökhan Gönül'ü çok beğeniyorum ama 23 yaşındaki Gökhan'ın yeni yeni keşfedilmesi çok acı bir durum. Ben o yaşta iken 7 yıllık Beşiktaş serüvenimi noktalamıştım.
Futbolu bırakma kararı aldıktan sonra bana 'Saygın bir kişiliğin var, senden iyi bir menajer olur.' dediler. Ama ben saygınlığı olmayan insanların beni yemesinden ürktüğüm için o işten uzak durdum.
Bizdeki futbol idarecilerinin futbolcudan anladığı falan yok. Onlar için bir futbolcu çok koşup mücadele ediyorsa en iyisidir. Oysa 'Tekniği, futbol mantalitesi, futbol zekası ne düzeydedir?' diye sorgulayan yok.
Ben futbolculuğumda iyi asist yapan futbolcularla oynayamadım. 1996-97 sezonunda ben 30 gol attım ama o yıl ben bir maçta 2 gol atarken Hakan Şükür 3-4 gol atıyordu. Çünkü onun arkasında Hagi, İlie, Okan, Arif gibi futbolcular vardı. Ben ise Rahim'den gelecek topa mahkumdum!.
Futbol hayatımda yaptığım iki büyük hata varsa bunlardan biri Beşiktaş'tan, diğeri de Las Palmas'tan ayrılmak oldu. Ben istemesem kralı gelse Beşiktaş'tan beni koparamazdı. Ayrılmakla aptallık ettim.
Karşısında oynamakta en çok zorlandığım futbolcular Filipescu ve Popescu'ydu. Çünkü ikisi de hakemin burnunun dibinde hissettirmeden çok ustaca tekme atıyorlardı.
Bugün Türkiye'de özel olarak izlemeye gideceğim fazla futbolcu yok. Alex ve Delgado'yu sayabilirim, ama Delgado'nun sürekliliği yok.
Benim idolüm Mustafa Denizli'dir. Onunla Milli Takım'da ve F.Bahçe'de çalışma şansım oldu. Futbolcunun dilinden anlıyor. İdmanları futbolcuya sevdiriyor. Toshack da iyi bir hocaydı.
OKTAY DERELİOĞLU'NUN KARİYERİ
1985-92 F. Karagümrük
1992-93 Trabzonspor
1993-99 Beşiktaş
1999-99 Siirt Jet-Pa
1999-00 Gaziantepspor
2000-00 Las Palmas
2000-01 Trabzonspor
2001-02 Fenerbahçe
2003-03 Samsunspor
2003-04 Nürnberg
2004-04 A.Sebatspor
2004-05 Hazar Lankaran
2005-05 Sakaryaspor
2006-06 Diyarbakırspor
2006-07 İstanbulspor
2007-07 Yalovaspor
2007-08 F.Karagümrük
1995-01 A Milli (20 kez)
İŞTE O GOL