Erdoğan Almanya ziyaretiyle AB ile ilişkileri yeniden canlandırmayı umuyor. Uzmanlarsa tam üyeliğin güncel olmadığını, güçlendirilmiş ekonomik işbirliği için hukuk devletinin yeniden tesis edilmesi gerektiğini söylüyor.
Almanya ziyaretiyle ikili ilişkilerinde yeni bir sayfa açmayı umut eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu yolla Türkiye'nin AB ile ilişkilerini de yeniden canlandırmayı, Gümrük Birliği'ni genişletmeyi hedefliyor. Oysa AB başkentleri için, demokratik hukuk devletinden uzaklaşan Türkiye'ye tam üyelik teklifi güncelliğini yitirmiş durumda.
"Üyelik artık masada değil”
AB'nin eski Ankara Büyükelçisi Marc Pierini, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin artık masada olmadığını belirtirken, "Türkiye AB'nin hukuk devleti standartlarına o kadar uzak ki tam üyelik teklifinin yeniden gündeme taşınması artık hiç gerçekçi değil” görüşünü kaydetti.
Düşünce kuruluşu Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'nın uzmanlarından olan Pierini, Almanya, Avusturya ve Hollanda'daki koalisyon hükümetlerinin, koalisyon sözleşmeleriyle Türkiye'nin AB üyeliğine kapıları kapattıklarını, Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un da yaptığı açıklamayla tutumunu açıkça ifade ettiğini anımsatarak, "Bu pozisyonlar kelime oyunlarıyla değiştirilemez” dedi.
Erdoğan'ın beklentisi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hafta sonunda yaptığı açıklamada Almanya ziyaretinden beklentisini şu sözlerle aktarmıştı: "Avrupa Birliği'nin lider ülkelerinden Almanya'nın gerek Avrupa Birliği'ne tam üyeliğimiz gerek Gümrük Birliği'nin genişletilmesi ve Türk vatandaşlarına vize serbestisi tanınması süreçlerinde yapıcı bir rol üstlenmesini de bekliyoruz.”
Erdoğan'ın bu beklentisini değerlendiren Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nin (ECFR) Berlin Direktörü Josef Janning, Türkiye'de demokrasi ve hukuk devletindeki gerilime nedeniyle koşulların değiştiğine dikkat çekti.
Janning, "Erdoğan kendine inşa ettiği yeni sistemle Türkiye'yi AB'den uzaklaştırdı ama aynı zamanda aday ülke konumundaki eski Türkiye'ye sağlanan avantajlardan yararlanmaya devam etmek istiyor. Bu beklentisine karşılık bulamayacak, bu gerçekle yüzleşince de büyük hayal kırıklığına uğrayacak” şeklinde konuştu.
İlişkilerde eksen kaydı
Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yürürlüğe girmesinin ardından ilk resmi devlet ziyaretini AB'nin kilit üyelerinden Almanya'ya yapıyor olması Alman muhalefet partilerinin sert eleştirilerine yol açıyor. Bu eleştirilerin başında, davetin "Erdoğan'ın tek adam konumunu meşrulaştırdığı” görüşü geliyor.
ECFR Berlin Direktörü Josef Janning, bu eleştirilerde haklılık payı olduğunu söylemekle birlikte Türkiye'deki değişim ışığında Almanya'nın da kendi çıkarlarını korumak adına ikili ilişkileri gerçekçi politikalar zeminine kaydırdığına dikkat çekti.
"Almanya, Erdoğan Cumhuriyeti'ni AB yolunda ilerleyen, bu nedenle de mali olarak desteklenmesi gereken bir devlet olarak görmüyor” diyen Janning sözlerini şöyle sürdürdü:
"Günümüzdeki Türkiye kendini AB'ye aday bir ülkenin ilkeleri ve değerleriyle özdeşleştirmiyor, kendisini bölgesinde jeopolitik bir aktör olarak tanımlıyor. Dolayısıyla Alman hükümeti adaylık ekseninden çıkmayı tercih eden bir Türkiye'yi Almanya'nın temel çıkarlarına oluşturabileceği fayda veya zarar ekseninde değerlendirmeye tabii tutuyor.”
Ekonomik ilişkiler güçlendirilebilir mi?
Alman hükümeti, son haftalardaki açıklamalarında Türkiye'nin ekonomik istikrarının Almanya'nın çıkarına olduğunu sıklıkla vurguluyor. Bu açıklamalar, ekonomik krizle mücadele eden Ankara'da, Almanya'nın ekonomik ve mali işbirliği için büyük adımlar atmaya hazırlandığı şeklinde beklentilerine yol açıyor.
Ancak Janning'e göre hem ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi hem de Gümrük Birliği modernizasyonu ancak Erdoğan'ın politikalarını değiştirmesi halinde mümkün. Almanya'nın ancak Erdoğan'ın doğru ekonomi politikalara yönelmesi halinde adım atacağına dikkat çeken Janning, "Örneğin Türkiye'de çok büyük kamu ihalelerin tamamı Erdoğan'ın çevresine veriliyor. Rekabet açık olmayan, şeffaf olmayan, yabancı yatırımcıların güvenmediği bir yönetime Almanya neden destek olsun?” diye konuştu.
"Türkiye AB'siz gelişemez”
Carnegie Uluslararası Barış Vakfı uzmanı Marc Pierini ise ekonomik işbirliğini güçlendirecek Gümrük Birliği modernizasyonunun her iki tarafın da çıkarına olduğuna söylemekle birlikte, "Ancak bunun gerçekleşmesi için Türkiye rekabet hukuku, kamu ihale yasası, sendikal haklar gibi pek çok alanda çok ciddi reformlara girişmek zorunda” dedi.
Erdoğan'ın yeniden hukuk devletini tesis etmeye yönelmesinin AB'nin Türkiye'ye yönelik tavrında belirleyeci olacağını söyleyen Pierini sözlerini şöyle tamamladı: "AB'siz ve etrafına duvarlar ören bir Türkiye zenginleşemez, gelişemez. Bu nedenle Türkiye Avrupalı liderlerle ortak bir paydada buluşmak zorunda.”