Gazeteci Yazar Hasan Cemal T24. com internet sitesinde yaptığı analizde Türkiye'de yaşanan hukuksuzluğa dikkat çekti.
OHAL bahane edilerek insanların mallarına mülklerine el konulması Türkiye’de ‘hukuk devleti’nin yok edilmesini ortaya konuyor. Esas konuşulması gereken bu hukuksuzluğa kimsenin ses çıkartmaması.
Gazeteci Yazar Hasan Cemal t24.com 'da yaptığı analizde hukuk devletinin nasıl ayaklar altına alındığına dikkat çekti.
İşte Hasan Cemal'in analizi
Tapu deliniyor, çıt çıkmıyor!
Tapu deliniyor, çıt çıkmıyor.
Evet, aynen öyle.
Hürriyet’te Aysel Alp imzasıyla ekonomi sayfasında yer alan haberin başlığı şöyle:
5 BİN 401 TAPU DEVLETE GEÇTİ!
Milyarlarca liralık
FETÖ TAPULARI
Hazine’ye devredildi!
Haber şöyle akıyor:
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na bağlı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, FETÖ’ye üye oldukları iddia edilen, kamuda haklarında adli süreç başlatılan kişiler ile, bu örgütle ilişkisi olduğu düşünülen kurs, yurt, okul gibi kuruluşlara ait taşınmazlar ile vakıf, dernek veya şirketlerin tapu işlemlerine yönelik başlattığı çalışmanın ilk bölümünde 5 bin 401 tapuya el konuldu.
El konulan 3 bin 314 tapu Hazine'ye, 2 bin 87 tapu da Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredildi.
Bakanlık, el konulan tapular arasında en değerlisinin İstanbul Büyükçekmece Fatih Üniversitesi ve arsası olduğunu belirterek, bunun yaklaşık değerini 1 milyar 250 milyon lira olarak belirledi.
Hürriyet’in 18. sayfasındaki bu haber, Türkiye’de ‘hukuk devleti’nin nasıl yerle bir edildiğinin çarpıcı bir örneğidir.
OHAL rejimi de olsa, tapu delinemez.
Özel mülkiyet hakkı yok edilemez.
Rahatsız edici soru şu:
Yoksa Osmanlı’ya geri mi dönüyoruz?
Veyahut:
Padişahların müsadere hakkı mı hortluyor?
Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde 1915 dahil ‘gayri müslimler’in mallarının talan edilmesindeki yağma kültürü yeniden mi sahne aldı?
Çok hazin.
Henüz 15 Temmuz’a ilişkin yargı süreci başlamadan, kimin suçlu, kimin suçsuz olduğu mahkemelerde kesinleşmeden tapulara devlet tarafından el konulması, hukukun üstünlüğü
açısından gerçekten acıklı bir durum.
Daha acıklı olanı da, bu konuda hüküm süren suskunluk ve sessizliktir.
Özellikle de ‘özel sektör’de...
Tapu delinirken, pazar ekonomisinin temeli olan özel mülkiyet hakkı darbe yerken hüküm süren bu sessizlik, Türkiye’nin yaşamakta olduğu ‘korku imparatorluğu’ndan kaynaklanıyor.
Bu bakımdan not etmekte yarar var:
Savcılıklardan banka genel müdürlerine gelen “Şu şu şu hesaplara el koyun!” talimatlarına derhal uyulmakta...
Soruyorum:
Böyle bir ülkede yatırım ortamı olumlu olabilir mi?
Mülkiyet hakkının böylesine darbe yediği bir ülkeye yatırım yapacak -yerli ve yabancı- yatırımcılar frene basmazlar mı?
Bu soruyu Ömer Koç’a da sormak isterdim.
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı olarak geçen hafta yaptığı bir konuşmada, güçlü bir ekonominin ancak güçlü bir demokrasiden, güçlü bir hukuk devletinden geçtiğini belirtiyordu.
Haklıydı.
Türkiye’de demokrasi çıtası, hukuk devleti çıtası yükselmeden ne ekonomik istikrar, ne de siyasal istikrar yakalanabilir.
Osmanlı döneminin müsadere ve yağma kültürü ile, özel mülkiyet ve serbest rekabete dayanan pazar ekonomisi birbiriyle çatışır.
Pazar ekonomisinin temelleri çatırdarken, demokrasi de ayakları üstüne kalkamaz.