Zaman Gazetesi'nin Bilişim-Elektronik Sektör Buluşmaları'nda şirket temsilcileri, teknolojinin birinci önceliği olan Ar-Ge'de yaşadıkları sıkıntıları dile getirdi.
Firma yöneticileri, bu alanda yeni teşvikler verilmesini isterken, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, devletin satın alma gücünü kullanırken araştırma yapan firmaları gözeteceklerini kaydetti. Teknoparklarda kiraları firmaların rahatça istifade edebileceği seviyelere çekeceklerini ifade eden Bakan Ergün'ün sektöre yönelik açıklamaları şöyle:
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün:
Bu sektörde artık kamunun satın alma gücünü, sadece ucuza satın alırım düşüncesiyle değerlendirilmeyecek. Mademki kamu büyük bir satın alma gücüne sahip, büyük bir pazar ortaya koyuyor; bu pazarı bu tür teknolojilerin ve sektörlerin gelişmesi için tetikleyici unsur olarak, bir kaldıraç olarak kullanmayı düşünüyoruz. Yani bu sektör hem Türkiye'nin kendi dinamizminden yararlanacak, hem de kamunun yüksek satın alma gücünü, potansiyelini değerlendirecek. İşte arkadaşımız Fatih Projesi'nden söz etti. Bilgisayar yapan çok sayıda firma var. Birinden alırız, öğrencilere dağıtırız. Her öğrencinin bir tableti olur. Ne isterse yapar. Hayır, mesele o değil. Mademki böylesine büyük bir pazar oluşuyor, pazar oluşurken bu teknolojinin, bu sektörün gelişmesi, bununla birlikte ders içerikleri, eğitim sisteminin yapısı, yazılımla ilgili sektörel gelişmeler de payenizde olsun. Böyle kaldıraç görevi görecek çok sayıda iş var. İşlerden bir tanesi de budur.
Burada artık global bir yapı var. Sermaye önceden yabancı sermaye diye biliniyordu, şimdi son yıllarda hepimiz bu kavramı kullanırken uluslararası sermaye diyoruz. Yabancı sermayede 'yabancı' diye bir kavram artık konuşulmuyor. Sermaye artık uluslararası. Dünyanın her yerinde yatırım yapabilen, ortaklık kurabilen, üretim yapabilen bir unsur. Bizim de çok sayıda sanayicimiz dünyanın çok değişik yerlerinde yatırımlar yapıyor. Dünyanın çok değişik yerlerine bizim bazı ürünlerimiz gidiyor, satılıyor. Bu global yapının içerisinde önemli olan bu tür teknolojilere vâkıf olabilmek. Onları üretenler arasında sizin de yerinizin olması. Bir şekilde o işin ortaklarından bir tanesi olmanız. Sadece tüketeni değil aynı zamanda üreteni... Yazılımları başkası yapsın, biz o yazılımları sadece kullanalım olmaz. Tabii ki başkasının yaptığı yazılımları da kullanacağız. O kadar geniş bir dünya ki bu. Sen de yaz, sen ondan daha iyisini yaz. Bu fırsat var her zaman. Gençlerimiz bu fırsatları yakalasın istiyoruz. Birisi çok güzel bir alet ortaya koymuş. 'Hayır, ben senin yaptığın telefonu kullanmayacağım illa kendim yapacağım onu kullanacağım' iddiası doğru değil. Biz de böyle bir iddiada değiliz ama şu iddiadayız:
Dünyada kimse birisi bunu yaptı diye öteki daha iyisini yapmaktan vazgeçmiyor. Biz de sanayicilerimize, işadamlarımıza diyoruz ki ister başkasıyla ortak, ister yalnız bir şekilde bundan daha iyisini yapabilecek bir yola girin. Biz sizi destekleyeceğiz. Çok geniş ve genişleyen bir pazar olduğu için, herkes burada yer almak, daha iyisini ortaya koymak çabası içerisinde. Bizim girişimcilerimizin bu çabaların içinde olmasını istiyoruz. Destek mekanizmalarımızı kurarken, firmalarımızdan bazı taleplerde bulunurken bu gerçekleri dikkate alıyoruz. Biz kaldıraç olarak bunu kullandığımızda sektör ayağa kalkacaktır. Türkiye bu kritik aşamaya geldiğinde gerçekten bilgi ve iletişim alanında bu sektörde ve elektronik alanında çok büyük bir ivme kazanabilir. Türkiye'nin genç ve dinamik potansiyeli buna imkân veriyor. Ben bu toplantının bunu da değerlendirecek adımların daha hızlı atılmasına vesile olacağını düşünüyorum.
Teknopark uygulamalarında 10 yıllık bir geçmişimiz var. 10 yıl önce 2 teknoparkımız vardı, şimdi 45 tane var. Bunların 30'dan fazlası aktif olarak şirketlerin faaliyet gösterdiği teknoparklar. Ama bu 10 yıllık sürecin sonunda gözden geçirme zamanı geldi. Yani ne oluyor burada, ne bitiyor? Olması gereken yerde miyiz? Bir yeniliğe ihtiyaç var mı? Bir düzenleme ihtiyacı var. O düzenlemeyi yapacağız. Gerçekten bir firma-şirket ilişkisinin kiracı-ev sahibi ilişkisine dönmemesi lazım. Yani biz teknoparkları, o işletenler yüksek kiralarla kiraya versinler ve kimse gelmesin diye vermedik. Çünkü biz bu alanı özellikle teşvik ediyoruz. Bir taraftan teşvik edip de diğer taraftan duvarlar örmenin kabul edilemeyeceğini teknopark şirketleri ile elbette konuşacağız. Teknopark şirketlerinin de daha geniş bir şekilde o alanı kullandırmaları icap ediyor.
Türkiye'de pazar payını genişletmeye ağırlık veren uluslararası firmaların Ar-Ge merkezleri ve üretimle ilgili bazı alanlarını da burada bulundurmaları onlar için önemli. Bir kısmı da bu adımları atıyor. Bu adımlar süreç içerisinde hızlanacak. Biz de o adımların hızlandırılmasıyla ilgili bir yapı oluşturacağız. Özellikle bilişim sektörünün birbiriyle daha ahenkli bir şekilde çalışması, bir ekosistem içerisinde hareket etmesi için birtakım adımları hayata geçiriyoruz. İşte Gebze'de bir merkez oluşturduk. Şimdi onun altyapısını TÜBİTAK arazisinde, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü arazisinde 4-5 bin dönümlük bir araziyi firmalarımız için tahsis edecek bir altyapıya ulaştırıyoruz.
İkinci bir çalışma yine Kurtköy'de Savunma Sanayii Müsteşarlığı ve İstanbul Ticaret Odası bünyesinde geniş bir alanda özellikle bilişim firmalarının da yer alabileceği bir başka teknopark merkezi organize ediyoruz. Bazı üniversitelerin teknoparklarındaki bu ilişkileri de atacağımız bu geniş adımlarla aşmış olacağız. Bunun Ankara ve İzmir'de de ayakları elbette olacak, böylece geniş bir sistemi birlikte çalıştırma imkânına sahip olacağız. Bilişim sektöründeki büyük ulusal ve uluslararası firmaların ve onların etrafındaki diğer daha küçük çaplı yazılım firmalarının birlikte olabilecekleri mekânları onlar için oluşturmaya çalışıyoruz. Bu çalışmalar önümüzdeki dönemde bu sektörün ciddi atılım yapacağı altyapılar haline gelmiş olacaktır.
Dünya markası olmak için Fatih Projesi kaldıraç olacak
Exper Bilgisayar Yönetim Kurulu Üyesi Nazım Özdemir: Fatih Projesi son derece önemli. Zaten sanayi stratejisinde de orta ve üst teknolojik ürünlerde Avrasya'nın üretim üssü olacağız diye bir hedef koyuldu. Aslında orta ve üst teknoloji dediğimiz zaman, bu işin beyninde bilişim var. Türkiye geldiği noktada sürdürülebilir rekabet edebilmesi için mutlaka daha üst teknolojiler üretmesi lazım. Bunun temelinde de bilişim yatıyor. Bu bir ekosistem. Herkesin uzmanlaşması gerekiyor. Türkiye'nin araba üretimi var ama araba markası yok. Türkiye'de bilişim teknolojisi olarak marka var. Casper ve Exper olarak dünyada ilk 20'ye girebiliyoruz. Fakat üretimimiz yoktu. Niye yok, çünkü bugüne kadar kaldıraç etkisi yapabilecek, bu büyüklükte bir üretim hacmini oluşturabilecek bir proje yoktu. Kendi çabalarımızla bugüne kadar dünya sıralamasına girme şansını yakaladık. Ama bundan sonra gerçekten sadece Türkiye'nin değil, bölgenin markaları haline gelebilmemiz açısından bu proje son derece önemli. Biz o açıdan Altan Aras Fakılı Bey ile çok yakın işbirliği içerisinde çalışıyoruz. İnşallah bu projeye etkin bir şekilde katılacağız. Ve Türkiye'nin sadece markaların değil aynı zamanda bilişim üretimi için de önemli bir yeri olması için elimizden geleni yapacağız.
Uygulama-geliştirme yapan firmalara devlet desteği şart
IBM Türk Teknoloji Müdürü Kıvanç Uslu: IBM, yaklaşık 70 senedir Türkiye'de faaliyet gösteriyor. Dünyada 2011 yılında en çok patent üreten firma oldu. 6 bin 180 patentimiz var. Türkiye'de bilişim sektöründeki gelişmelerin sağlanması, özellikle inovatif işlemin yapılması için patent önemli. Bu patentler Ar-Ge merkezlerinden çıkar. Ancak onlarla rekabet edebilir ürünler, servisler üretebiliriz. Yazılım, donanım önemli ama bir o kadar da servis önemli. Fatih Projesi, donanım ve yazılım kadar servis konusunda da bize bir şeyler öğretecektir. Çünkü onun da kendi bilimi var. Bir başka konu da uygulama-geliştirme yapan firmaların özellikle desteklenmesi önemli. Yazılım geliştirme önemli ama tek parça değil. Katmanları var. İşletim sisteminden orta katmana, uygulamalara kadar. Burada dünyayı yeniden keşfetmeden belki uygulama geliştiren firmaların -ISP'lerinin desteklenmesi, onların kümeleştirilmesi ve orada iş gücü ve diğer kaynakların kolay şekilde yatay geçişlerin yapılabilmesine uygun bir zemin hazırlanması iyi olacaktır.
Bütün elektronik parçaların Türkiye'de üretimi hayal değil
Hanka Bilgisayar Genel Müdürü Fatih Özkan: İnanmak, başarmanın yarısıdır. Biz firma olarak, Türkiye'nin üreten bir teknoloji ülkesi olabileceğine ve dünyanın en büyük ekonomileri arasına girebileceğine inanıyoruz. İletişimle gelişen bir bilgi toplumu olma yolunda ilerleyen toplumumuzun bu yönde istekli ve meraklı olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Bu fikirlerimizi, hükümetimizin de paylaştığını gösteren bu projeler bizim için de umut ve ilham kaynağı olmaktadır. Biz de Mobee olarak tablet ürününe bilişim sektöründe ilk inanan firmayız. 2010 Kasım ayında ilk modelimizle rafta yerimizi aldık. Şu anda Mobee üretimimiz elektronik aksamların yurtdışından ithal edilerek, montaj ve paketlemenin burada yapılması ve yazılım güncelleme ve yamalarının anakart üreticileri ile birlikte geliştirmemizle gerçekleşiyor. Tablet PC ithalatıyla başlayan serüvenimiz, ürünlere katma değer katmamız gerektiği inancıyla yüzde 30 Türk üretimi haline gelmiştir. Elektronik aksamların da Türkiye'de üretilebilmesi bir hayal değil. Hedefimiz, Türkiye'de üretimimizi büyüterek ihracata başlamak. 'Fatih Projesi' hayata geçene kadar 1 senedir çeşitli özel eğitim kurumları ile çalışıyoruz. Yabancı veya yerli yatırım desteği ile Türkiye'de tablet üreterek bir dünya markası olmak mümkündür.
Bilişime katkı için yatırım yapmaya devam edeceğiz
Türk Telekom Satış Başkanı Celalettin Dinçer: Türkiye, 70 milyonun üzerindeki büyüyen nüfusu ve artan hane sayısıyla bilişim sektörü için önemli fırsatlar sunuyor. Bu nedenle bilişim sektörü Türkiye'deki sürdürülebilir ekonomik büyümenin arkasındaki ana itici sektörlerin başında geliyor. Türk Telekom olarak biz de Türk ekonomisinin lokomotifi olan telekomünikasyon sektörünün gelişmesine katkıda bulunmak için yatırımlarımızı yönlendiriyoruz. İçinde var olduğumuz topluma hizmet etmek ve değer oluşturmak amacıyla adımlar atıyoruz. Değer oluşturan teknoloji ürünlerini müşterilerimize uygun fiyatlarla sunmak için çalışıyoruz. Altyapıya ve teknolojiye yatırımlarımızı sürdürüp Türkiye'ye değer meydana getirmeye devam edeceğiz.
Şirketler, üretimden tasarım ve araştırmaya yöneliyor
Lenovo Kurumsal Satış Lideri Hüseyin Erişen: Fatih Projesi tamamlandığında sektörümüzde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bu proje bizleri farklı boyutlara doğru taşıyacak bir kaldıraç olarak görülmeli ve adımlarımız bu doğrultuda belirlenmelidir. Şu anda dünyanın önde gelen bilgisayar firmalarının son 10 yıl içinde üretim yapan firma kimliğinden uzaklaştıklarını görmekteyiz. Bunun yerine kaynaklar yenilikçi ve üstün özellikli ürünler tasarlamaya, araştırmaya ve geliştirmeye doğru yönlendirilmektedir. Üretim yapma işi için dış kaynak kullanımı yoluna gidilmektedir. Bunlar kendilerini ileri teknolojiler geliştiren firmalar olarak konumlandırma çabasındalar. Dünyada asıl rekabet de burada yaşanıyor ve geleceğin başarılı firmaları bu konuda başarılı olan firmalar olacaktır. Bu nedenle, Fatih Projesi'ni ülkemizdeki teknoloji geliştirme potansiyelini ve Ar-Ge kabiliyetlerimizi dünya ile rekabet edebilir seviyeye getirmek yolunda çok önemli bir fırsat olarak görmeliyiz. Sektörümüzün küresel boyutta en büyük firmalarından biri olan Lenovo olarak bu proje vasıtasıyla ülkemizin bilişim sektörüne önemli katkılar sağlayabileceğimizi öngörüyoruz ve bu nedenle proje ile yakından ilgileniyoruz. Lenovo son 2,5 yılda dünyada en hızlı büyüyen kişisel bilgisayar firması olmuş ve son çeyrekte yüzde 14 seviyelerinde pazar payıyla dünya sıralamasında 2. sıraya oturmuştur.
Bilişim sektörünün geleceği yazılım geliştirmeye bağlı
Vestel Genel Müdürü Timur Tuncer: Fatih Projesi'ni aldığımız için şirket olarak çok gururluyuz. Daha farklı bir gururumuz da bu ihalenin içeriği. Eğitim sektörüne hizmet getiriyoruz. Daha evvelki ihalelere ve aldığımız büyük işlere rağmen bu işte tüm şirket çalışanları büyük bir heyecanla çalışıyorlar. Bu işin mükemmel olmasını istiyoruz. Bu iş, Sayın Bakan'ın işaret ettiği gibi aslında kaldıraç bir cihazdır. Önemli olan, buna konulacak içeriktir. Bizimki sadece bir araç. Bir defterden aslında bir farkı yok. Ama bilgiye ulaşmak çok çok kolay bu teknolojilerle. Eğer içerikler mükemmel olursa dünyanın kütüphanesi bu cihazın içinde olacak. 'iPhone'u bu kadar popüler yapan dizaynı' diyorlar ama aslında alakası yok. Bunun içindeki yazılımlar, aplikasyonlar önemli. Sadece bir konuyla ilgili 7 binden fazla aplikasyon bulabiliyorsunuz. Bu her gün daha da artıyor. Dolayısıyla bütün yazılımcı arkadaşlara bu anlamda çok ciddi işler düşüyor. Smart TV dediğimiz akıllı televizyonların çıkmasıyla yeni bir içerik gelişti. Televizyonda sadece o anda yayınlanan programları değil, geçmişte yayınlanan programları da izleme imkânımız oluyor. Dolayısıyla televizyonlar da artık akıllı oldu. Bunların hepsi, geleceğin içerik olduğunu, dolayısıyla yazılımcılara çok büyük iş düştüğünü gösteriyor. Bu işlerde hâlâ çok büyük ekmek var. Sadece sanayi değil yazılım tarafında da. Öğrenciye verileceği için tabletler çok önemli. Tabletin çalınmasından bahsedildi. Bence hiç önemli değil, sigorta edilebilir. Talebelerin istediği anda, istediği sınıfta, istediği içeriğe ulaşmasını sağlayacak.
Zaman