Türkiye'nin bihaber olduğu kan donduran gerçek!

Türkiye'nin bihaber olduğu kan donduran gerçek!
Suriye’deki Selefi gruplar, Hatay sınırına bir kilometre uzaklıktaki Türkmen köylerinde katliam yapıyor. Türkiye ve dünya, Türkmenlerin dramından habersiz

Suriye’de gittikçe hâkimiyet kuran Selefi gruplar Hatay’ın Yayladağı İlçesi’nin bitişiğinde yaşayan Bayır Türkmenleri arasında son birkaç aydır terör estiriyorlar. Ancak Türkiye ve dünya kamuoyu Beşar Esed güçleri ve Selefiler arasında sıkışıp kalan Türkmenlerin dramından bihaber.

Taraf Yazarı Amberin Zaman, Türkmen köyünde yaşananları anlattı. "İki gün önce rejime ait MİG’ler köyleri bombalamış" diyen Zaman, konuştuğu Türkmen savaşçıların hep bir ağızdan “Biz Osmanlı’nın çocuğuyuz sonuna kadar direneceğiz” dediğini aktardı. İşte Amberin Zaman'ın kaleminden Türkiye'nin ve dünya kamuoyunun bihaber olduğu Türkmen köyünün içler açısı çaresizliği....

“KÖYLERİMİZE SIZIYORLAR”

Böyle devam ederse Suriye’de Türkmen kalmayacak. Selefiler köylerimizi teker teker ele geçiriyorlar, insanlarımızı barbarca katlediyorlar, sesimizi duyan yok,” diye yakınan Ömer El Muhtar tugayında savaşan Ömer Abdullah adlı genç cepheden yeni dönmüştü. Hatay ile Lazkiye arasındaki dağlarda bulunan “Bayır” bölgesindeki Türkmen köylerinin son durumunu şu sözlerle özetledi: “Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), son birkaç aydır köylerimize sızmaya başladı. Evvela camilerde imamlığı ellerine geçirdiler. ‘Sufisiniz size gerçek dini öğreteceğiz, şeriat getireceğiz,’ dediler. Ellerinde müthiş silahlar vardı. Çoğu yabancı. Sudanlı, Mısırlı, Yemenli, Dağıstanlı, Faslı. Biz Özgür Suriye Ordusuna (ÖSO) bağlıyız. Onlara yardım ediyoruz diye bizleri öldürmeye başladılar. Önce füze yapan arkadaşı vurdular ‘sen kafirsin’ diyerek. Ardından silah tamircisini de öldürdüler. Yine Arap olan Hamza Haddad’ın evine gelip ‘İki kızını hazırla alacağız’ dediler. Hamza kızlarını alıp kaçtı. Kaç kişiyi öldürdüler, alınlarına kurşun sıkıp. Sonra da burunlarını, kulaklarını kesiyorlar. Köylerimizde insan kalmadı.

IŞİD hepsine yerleşti. Lazkiye’ye doğru 40 kilometre, Şam’a doğru 60 kilometre genişliğinde bir alanı ele geçirmiştik, kanımızı döke döke. Şimdi birliklerimizi ormanlara kadar ittiler. Artık ormanda barınıyoruz. Kış geliyor. Çadırımız, parkamız, yok botumuz yok. Ne doğru düzgün silahımız ne de mermimiz var. Beşar ile mücadeleyi bıraktık şimdi bunlarla baş etmeye çalışıyoruz.”

BEŞAR ESAD’IN GÖZÜNDE TÜRK AJANI

“Zaher Bibers” adlı bir tugayda savaşan Yusuf Baldır isimli şahıs araya giriyor. “IŞİD Halepte de Türkmenleri vuruyor. Daha geçenlerde 13 kardeşimizi öldürdüler. Biz Türkiye’den daha fazla yardım bekliyoruz. Silah istiyoruz ama yok. Türk ordusu bize sahip çıksın 5 günde Beşar’ı bitiriz,” diyor. Ve ekliyor: “Selefiler ve Beşar elele Türkmenleri yok etmeye çalışıyor.” Sayıları net olarak bilinmeyen (3.5 milyon olduklarını iddia ediyorlar, muhtemelen yarısı kadar oldukları tahmin edilen) ve bir çoğu asimile edilen Suriyeli Türkmenlerin durumu aslında ülkedeki genel gidişatın mikro portresini temsil ediyor. Türkmenleri rejime karşı cesaretlendiren güçler arkalarında durmuyor. Diğer gruplar gibi dağınıklar. Liderleri arasındaki çekişmeler bitmek bilmiyor. Bayır Türkmenleri Kuzey’den Akdeniz’e geçişi sağlayan kritik bir coğrafyadalar. Selefilerin hedefindeler. Ama Kürtlerin aksine seslerini duyuramıyorlar. Eğer Esed iktidarda kalmayı başarırsa en büyük fatura onlara kesilecek gibi görünüyor. Zira Suriye’de olaylar patlamak vermeden dahi Türkmenler Esed’in gözünde “Türk ajanıydı.” Devamlı baskı görüyorlardı.

ÖSO’DAN DESTEK ALAMADILAR

Ancak Türkiye’ye yönelik mülteci akını Bayır Türkmenlerinin üzerindeki baskıyı daha da artırdı. Türkiye’ye sığınan üç bini aşkın Suriyeli Türkmenlerden biri olan kanaat önderi İzzet Sohto durumu şu şekilde özetliyor “Arap mülteciler bizim köylerimiz üzerinden Hatay’a geçiyordu. Rejim bizim Türkiye ile birlikte bu işi tezgahladığımızı iddia ederek evlerimizi basmaya başladı, genç, yaşlı herkesi alıp götürüyordu.”

Savaşa katılmayan ve inşaat işlerinde çalışan Abdullah’ın iki erkek kardeşi de rejim tarafından alıkonanlar arasındaydı. “Günlerce elektrik, dayak yemişler. Döndüklerinde paramparçaydı her yerleri,” diyor öfkeyle.

Rejimin vahşetine artık dayanamayan Türkmenler 2011 yılının ortalarına doğru Türkiye’nin desteklediği ÖSO’nun saflarına geçmeye karar vermişler. Ancak ÖSO’dan bekledikleri desteği alamamışlar. “Savaşa pompalı tüfekle başladık” ifadelerini kullanan Abdullah, “bize 100 tane NATO silahı geldi” diyor ama kimin tarafından verildiğini söylemiyor. “Ama” diyor acı bir tebessümle “Beraberinde verilen mermilerin hiçbiri işlemedi.”

“YARDIM GELMEZSE ÖLÜR BİTERİZ”

Türkiye’ye sığınan Türkmenlerden biri olan İzzet Sohta’nın oğlu olduğunu öğrenilen Amir Sohta, “Geçen yaz Ras el Ain’de (Ceylanpınar’ın karşısında) Kürtlere karşı Selefilerle birlikte çatışmıştık,” diyor. Amir, Selefilerin bellerindeki kemerlerde “özel cesaret hapı” taşıdıklarını bunları yutunca da “delirdiklerini” anlatıyor ve şöyle devam ediyor: “Kürtler’de acayip silahlar vardı. Bir çoğu da kadındı. O zaman Kürtlerden almıştık, onlardan çok öldürdük ama biliyorsunuz şimdi Suriye’de Kürt devleti kuruluyor.” Zaher Bibers Tugayı’nda savaştığını söyleyen Yusuf Baldır ise, Türkmenlerin son günlerde artık “silah değil ekmek arar hâle” geldiklerini belirtiyor ve ekmeğin üstüne “bildiğiniz çiçek yağı” döküp karınlarını doyurduklarını söylüyor. Baldır, sözlerine şöyle devam ediyor: “Ahrar Aş Şam, adamlarına 100 dolar maaş veriyor, yiyecek veriyor, bizim verecek bir tek şeyimiz yok canımızdan başka. Her yerde eziğiz, eğer yardım gelmez ise ölür biteriz.”

25 Kasım 2013 12:26
DİĞER HABERLER