Balyoz davasında 18 yıl hapse mahkum edilen emekli Orgeneral Ergin Saygun'un GATA'da yatarken kaleme aldığı günlükleri 'Türk Ordusuna Balyoz' adıyla kitaplaştı.
Saygun, kitabında 2007 yılında çok tartışılan 'Hudson Senaryosu'ndan ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone ile ilişkilerine kadar birçok konuda önemli bilgiler verdi. 2003 yılında Cumhuriyet gazetesinde Ergenekon davası tutuklusu Mustafa Balbay'a ait
'Genç Subaylar Tedirgin' manşetinin 'önce Amerika'da oynanmış olduğu' mesajını veren emekli Orgeneral Saygun, bu haberin Amerika'da 1999 yılında senaryo olarak ele alındıktan 4 yıl sonra Türkiye'de uygulandığına dikkat çekti.
Genelkurmay eski İkinci Başkanı, emekli Orgeneral Ergin Saygun, GATA'da tedavi gördüğü süre içerisinde kaleme aldığı notlarını 'Türk Ordusuna Balyoz' adıyla kitaplaştırdı. Yakın tarihe ilişkin önemli bilgilerin yer aldığı kitabında Saygun, 2007 yılında kamuoyunda çok tartışılan 'Hudson Senaryosu'na dair değerlendirmelerini anlattı. ABD'nin başkenti Washington'daki Hudson Entstitüsü'nde
'PKK'nın Beyoğlu'nda bomba patlatması', '50 kişinin patlamada ölmesi', 'dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu'nun suikastle öldürülmesi' gibi senaryoların tartışıldığı 13 Haziran 2007 tarihli toplantının içeriğinin Prof. Henri Barkey tarafından dışarı sızdırıldığını aktaran Saygun, 'Gizlilik, bu seminerleri düzenleyenler ve katılımcıları tarafından titizlikle korunan bir prensiptir. Hudson'da ise bu kural ihlal edildi' dedi. Saygun, Türk askeri heyetinin de katıldığı toplantıda 'Amerika'nın PKK'nın Kuzey Irak'taki liderlerini yakalayıp Türkiye'ye teslim etmesi' tartışılırken, bir Türk subayın
'PKK liderleri bu aşamada yakalanıp teslim edilirse siyasi açıdan AK Parti'ye fayda sağlar' diyerek bu ihtimale karşı çıkmasının basına yansıdığını hatırlattı. Gizli kalması gereken bilgilerin dışarı sızmasıyla ilgili ABD'li Henri Barkey'i suçlayan Saygun, 'İçeride ne konuşulursa konuşulsun, siz bunlar konuşuldu deyin, diyerek ortam hazırlaması yapılmıştır. Barkey, TSK düşmanı ve PKK hayranıdır' ifadelerini kullandı.
'SENARYOYU SEN Mİ YAZDIN?'
Hudson'da tartışılan senaryoyu kendisinin yazıp yazmadığının gözaltındayken kendisine sorulduğunu belirten Saygun, şunları aktardı: 'Emniyetteki sorgulamamda 'Hudson'daki seminerin senaryosu ile bu davanın (Balyoz) iddianamesi arasında çok büyük benzerlikler olduğu'na işaretle, Hudson senaryosunu benim yazıp yazmadığını sordular.
'Yazmadım' dedim. Sonradan bunu emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri'yle irtibatlandırdıkları ortaya çıktı. Tanyeri o zaman Genelkurmay Stratejik Araştırmalar ve Etüd Merkezi (SAREM) Başkanı idi. Yani 'senaryo burada yazıldı, Süha da oraya götürdü' gibi bir bağ. SAREM heyeti, benzer stratejik düşünce kuruluşlarıyla tanışmak, kendilerini tanıtmak için yurt dışında ve Amerika'da bir inceleme gezisindeydi. Ziyaret edeceği yerler arasında Hudson Enstitüsü'de bulunmaktaydı. Enstitüyü ziyaretleri esnasında da devam etmekte olan semineri bir müddet izlemişlerdir. Seminere aktif olarak katılmaları mümkün değildir, bu konuda kendilerine müsaade verilmemiştir.'
BALBAY'IN HABERİ SONRASI MEKTUP KAMPANYASI BAŞLADI
ABD'de oynanan bazı 'senaryo'ların daha sonra Türkiye'de meydana gelen olaylarla benzeşmesine dikkat çeken Saygun, 2003 yılında Cumhuriyet gazetesinde şimdiki Ergenekon tutuklusu Mustafa Balbay imzalı 'Genç Subaylar Tedirgin' manşetinin daha önce Amerika'da oynanmış olduğunu kaydetti. '1999 yılında, ABD Milli Güvenlik Akademisi'nde Ortadoğu Uzmanı Judith S. Yaphe tarafından ABD'nin iç savaş senaryoları kapsamında yazılan yeni bir raporda, Türkiye'de ordu ile türbanlı öğrenciler arasında çatışma çıkacağı, gelişmelerden rahatsız olan genç subayların orduya başkaldıracağı yolunda ifadeler yer almaktadır' diyen Saygun, 'Benden de şikayet' başlıklı günlüğünün devamındaki notlarında ise şunları belirtti:
'23 Mayıs 2003 tarihinde, Cumhuriyet Gazetesi'nde 'Genç Subayların' Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'e gönderdikleri ve kendisinden, başarısız olduğu için görevi bırakmasını talep ettikleri bir mektup yer almıştır. Bu mektupta NATO'da Türkiye'nin askeri temsilcisi olarak benden de şikayet ediliyordu. Basında yer alan haberlere göre; bu mektupları 'Bir Grup Genç Subay', 'Genç Subaylar Adına', '33 Subay ve Astsubay Adına', 'Kulelili Subaylar', '1986 Mezunu Subaylar', 'Ata'nın Askerleri' gibi başlıklarla yazılmış mektuplar takip etti.
ABD'liler tarafından yazılmış bir senaryonun dört yıl sonra Türkiye'deki bazı olaylarla karşımıza çıkması. Benzerlik arıyorsanız bunlara bakmanız lazım...'
Ricciardone beni düşünmüş çok mutlu oldum!
Ergin Saygun kitabında ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone ile ilişkilerine dair de önemli hatıralarına yer verdi. Ricciardone ile Türkiye'de daha önce alt düzey diplomatik görevde bulunduğu dönemde, kendisinin Genelkurmay'daki görevi nedeniyle sık sık görüştüğünü belirten Saygun, hastalığı döneminde Amerikalı elçinin kendisiyle ilgilendiğini aktardı. Saygun, şunları kaydetti: '2000 yılında ciddi sağlık sorunlarıyla GATA'ya yattım. Kalbin mitral kapağının değiştirilip madeni kapak takılması ve üçlü bypass yapılması gerekiyordu. Hastanede yatarken Ricciardone geçmiş olsun mektubu gönderdi ve GATA'nın imkan ve kabiliyetlerini bildiklerini, her türlü tıbbi konuda çok ehil bir yer olduğunu, ancak gerekirse ABD'nin tüm imkanlarından da istifade edebileceğimi söyledi. Bir yabancı ülke temsilcisi tarafından düşünülmüş olmaktan memnun oldum. Teşekkür edip kendimi GATA'daki hocaların ehil ellerine teslim ettim.'
Balyoz ve OdaTV için Türkiye'ye tehdit
Emekli Orgeneral Ergin Saygun, yazdığı kitapta, ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone'nin 15 Şubat 2011'de göreve geldikten hemen sonra OdaTV ve Balyoz davalarını eleştiren açıklamalarına da değindi. Bu davalardan dolayı Amerika'nın Türkiye'yi tehdit etmiş olduğunu aktaran Saygun, 'ABD Büyükelçisinin Basın Hürriyeti ve Balyoz Davası ile İlgili Açıklaması' başlıklı notunda şu tespitlerde bulundu: 'ABD Büyükelçisi Türkiye'deki basın hürriyeti kısıtlamalarına dikkat çekmiş, Balyoz davasını da yakından takip ettiklerini ve bazı şeyleri anlamadıklarını ifade etmiştir. Bu sözler hükümet üyelerince tepkiyle karşılanmış ve Türkiye'nin iç siyasetinin Amerika tarafından belirlenemeyeceği yönünde açıklama yapılmıştır. Amerika Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ise, Büyükelçi Ricciardone'nin arkasında durmuş ve
'Kırmızı çizgilerimiz var, bunlar aşılırsa sesimizi yükseltiriz' şeklinde bir nevi tehditte bulunmuştur. Türk-Amerikan ilişkilerinin eskisi gibi olmadığı bir gerçektir.'
YENİŞAFAK