Suriyeli muhaliflerin silahlı güçlerinin Esed rejimi kuvvetlerine karşı daha fazla ilerlemelerin önündeki en büyük engel şüphesiz rejimin acımasız hava kuvveti. Rejim savaş uçakları ve saldırı helikopterlerinden meydana gelen bu kuvvetle açık alanda muhalif kuvvetleri vuruyor, ilerlemeleri durdurabiliyor ve de ayrıca yerleşim yerlerindeki gözüne kestirdiği sivil mahalleri bomba yağmuruna tutuyor.
Rejimin bu havadan yaptığı zulme karşı muhalifler ellerindeki silahlarla karşı koymaya çalışıyorlar. Kendi iddialarına göre, birkaç gün önce olduğu gibi zaman zaman Mig-23 gibi uçakları da düşürebiliyorlar.
Ne var ki, bu gibi münferit başarılar rejimin hava kuvvetini durdurmaya yetmiyor, uçaklar, helikopterler hem sıkışan rejim kuvvetlerinin imdadına koşuyor ve hem de söylediğimiz gibi muhaliflere ve korumasız sivil hedeflere saldırmaya devam ediyorlar.
Mevcut kuvvet ve silahlarıyla bu amansız ve alçakça saldırılara karşı koyamayan muhalifler de tam bu sebeple milletlerarası camiadan Suriye'de uçuşa yasak bölge ilan etmesini ve bunu derhal uygulamaya koymasını acilen istiyorlar.
Bu konu şüphesiz uzun zamandır camianın bazı üyelerinin gündeminde en azında fikir planında tartışılıyor, düşünülüyor. Nitekim geçen hafta Türkiye'ye gelen Amerikan Dışişleri Bakanı Bayan Clinton'ın ve Türkiye'nin gündeminde de bu konu vardı. Tarafların, 'operasyonel hazırlıklar' dedikleri programda bu konu da elbette yer alıyor.
Son yıllarda uygulanan çeşitli uçuşa yasak bölge planlarında ve kararlarında en önemli rolü oynayan Amerika şüphesiz bu konuyu genel anlamda çoktandır enine boyuna ele alıyor, çeşitli yönlerini irdeliyor ve muhakkak da bu konuda birtakım acil eylem planları da geliştiriyor.
Ne var ki, bu Amerika'nın Suriye'de uçuşa yasak bölge için hazır ve kesin kararlı olduğu anlamına da gelmiyor. Bize göre, bu konuya sıcak bakan Bayan Clinton'a rağmen mesela Savunma Bakanı Leon Panetta bu konuda o kadar istekli görünmüyor. Nitekim verdiği son demeçte önceliklerinin Suriye'nin kimyasal ve biyolojik silahlarının güvenliği olduğunu, uçuşa yasak bölge konusunu ciddi olarak düşünmediklerini ima etmiş bulunuyor. Bundan da Bayan Clinton ile Panetta arasında bir görüş ayrılığının olduğu anlaşılıyor.
Amerika'nın Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone'nin de gazetecilere son söylediklerinden de ülkesinin şu aşamada uçuşa yasak bölge ilan edilmesi konusunda pek istekli olmadığını ima ettiğini söylemek de mümkün. ' ...Tampon ya da uçuşa yasak bölge gibi konular kavramsal olarak konuşması kolay, gerçekleştirilmesi zor şeyler. Elbette değerlendirmeliyiz. Ama bunları konuşuyor olmamız taahhüt ettiğimiz anlamına gelmiyor' diyor Ricciardone bu konularda.
Uçuşa yasak bölge konusunda herhangi bir karara varmanın ve bundan sonra hayata geçirilmesinin bugünkü şartlarda çok zor olduğunu biz de elbette biliyoruz. Bir kere bu konuda BM Güvenlik Konseyi'nden herhangi bir uygulama kararı Rusya ve Çin yüzünden kolay kolay çıkamaz. Konsey'e teklif de gelse, tasarı da sunulsa herhalde bu iki ülke dördüncü vetolarını kullanmaktan çekinmezler.
Ama bu arada Suriye muhalefetinin meşru temsilcisi olarak kabul gören Suriye Milli Konseyi'nin bütün olumsuz havaya rağmen yine de BM Güvenlik Konseyi'ne ve BM Genel Kurulu'na Suriye'de uçuşa yasak bölge ilan edilmesi ve uygulanması yönünde resmen yazılı olarak da derhal başvurması ve buna cevap istemesi de gerekiyor. Böylece hiç olmazsa, sonuç alınmasa da bu başvurunun yapılmış olması BM'de yeni bir tartışmanın yaşanmasına, konunun kayıtlara girmesini de sağlayabilecektir. BM bu başvuruya belki de hiç cevap da vermeyecektir. Bu da, dünyanın barış ve güvenliğinden sorumlu en üst kurum olan BM'nin itibar hanesine olumsuz bir not olarak da geçecektir elbette.
Ne var ki, artık başta Amerika olmak üzere herkesin çok iyi anladığı gibi Suriye'deki zulmün sona ermesi konusunda atılacak adımların BM dışında aranması da gerekiyor. 'Rusya ve Çin, Konsey'i kilitliyor, karar alınmasını önlüyorlar' diyerek başka çareleri aramamak olmaz. Bunların içinde BM kararı olmadan da uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge ilanı da olabilir. BM Güvenlik Konseyi, Rusya ve Çin engeli yüzünden üyesi bir ülkedeki zulme seyirci kalmayı tercih ediyorsa, bu zulmün sona ermesi için çalışan ülkeler sonsuza kadar BM kararını da bekleyemezler elbette.
Suriye'de Esed hava kuvvetleri insan öldürmeye, bolca masum kanı akıtmaya devam ederken uçuşa yasak bölge konusu muhakkak canlı tutulmalıdır ve bizde de bu konu 20 yıl önceki Kuzey Irak-Çekiç Güç gibi mülahazalarla bulandırılmamalıdır.