Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), 2024 yılına ilişkin insan hakları raporunda Türkiye’ye dair ağır eleştirilerde bulundu. Rapor, Türkiye’de ifade özgürlüğü, adil yargılanma, toplanma ve örgütlenme haklarının ciddi biçimde ihlal edildiğini vurgularken; AİHM’in emsal niteliğindeki Yüksel Yalçınkaya kararı başta olmak üzere birçok bağlayıcı karara uyulmadığını kaydetti.
TR724'ten Ensar Nur'un haberine göre raporda, yürütmenin yargı üzerindeki etkisinin arttığı ve Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının sistematik olarak göz ardı edildiği belirtildi. Özellikle muhalif siyasetçiler, gazeteciler ve insan hakları savunucularına yönelik temelsiz soruşturmalar ve mahkumiyetlerin devam ettiği aktarıldı.
Kavala, Demirtaş ve Yalçınkaya kararları yok sayıldıRaporda, 2016 sonrası “silahlı terör örgütüne üyelik” suçlamasıyla mahkum edilen öğretmen Yüksel Yalçınkaya’nın durumu da yer aldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2023 yılında verdiği kararda, Yalçınkaya’nın adil yargılanma, kanunsuz ceza verilemeyeceği ve örgütlenme özgürlüğü haklarının ihlal edildiğine hükmettiği hatırlatıldı. Ancak Türkiye’de yapılan yeniden yargılamada bu karar dikkate alınmadı ve Yalçınkaya yeniden mahkum edildi. Dosyası yıl sonu itibariyle temyiz aşamasında bekletiliyor.
Ayrıca, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi AİHM’in serbest bırakılması gerektiğini açıkça belirttiği diğer siyasi tutukluların da hâlâ cezaevinde tutulduğu vurgulandı.
Keyfi gözaltılar ve protesto yasağı yaygınlaştıAmnesty’nin raporu, 2024 yılı boyunca barışçıl toplanma özgürlüğüne yönelik ağır kısıtlamaları da belgeledi. Cumartesi Anneleri’nin eylemlerinin sınırlanması, Onur Yürüyüşleri’nin yasaklanması, Filistin’e destek gösterilerine yönelik müdahaleler ve çok sayıda keyfi gözaltı raporda geniş yer buldu. Özellikle 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’na çıkmak isteyen yurttaşlara yönelik polis müdahalesi ve gözaltılar, Anayasa Mahkemesi’nin önceki kararlarına rağmen sürdürülen hak ihlalleri olarak kayda geçti.
Rapor, Açık Radyo’nun yayın lisansının iptal edilmesi ve LGBTİ+ topluluğu tarafından düzenlenen etkinliklerin yasaklanmasını da ifade özgürlüğüne yönelik ciddi tehditler arasında sıraladı.
Türkiye’nin iklim politikaları “kritik derecede yetersiz” bulunurken, ülkedeki yaşam maliyeti krizinin insan haklarıyla doğrudan bağlantılı olduğu, enflasyonun yıl sonunda yüzde 44’ün, gıda enflasyonunun ise yüzde 43’ün üzerinde seyrettiği belirtildi.
Agnès Callamard: Gazze’de soykırım canlı yayınlandıUluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard’ın raporun girişinde kaleme aldığı değerlendirme, dünya düzeninin artık insan haklarını öncelemeyen yeni bir çağa girdiğini ortaya koyuyor. Callamard’a göre, Gazze’de yaşananlar, bu çağ değişiminin en çarpıcı örneklerinden biri. Güçlü devletlerin, tarihin en temel insan hakları belgelerini — Soykırım Sözleşmesi’nden BM Şartı’na kadar — hiçe sayar hale gelmesi, yalnızca ahlaki bir çöküş değil, aynı zamanda uluslararası sistemin iflası anlamına geliyor.
Gazze’de sivillere yönelik şiddet, kadınlar ve çocukların hedef alınması ve temel haklara yönelik sistematik ihlaller, çağımızın en büyük insanlık krizlerinden biri olarak tanımlanıyor. Ancak uluslararası toplumun büyük kısmı ya sessiz kalıyor ya da bu ihlalleri doğrudan meşrulaştıran adımlar atıyor. Callamard, bu sessizliğin ve suç ortaklığının, uluslararası insan hakları düzeninin fiilen sona erdiğine işaret ettiğini belirtiyor.
Bu kriz yalnızca Gazze ile sınırlı değil. 2024 yılında dünyada 64 seçim yapılmasına rağmen, bu seçimlerin çoğu demokratikleşme değil, otoriterliğin yükselişi ile sonuçlandı. Toplumsal cinsiyet eşitliği saldırı altında, sivil alanlar daralıyor, ifade özgürlüğü boğuluyor.
Ancak “bir çağın sonu” kavramı yalnızca çöküşü değil, yeni bir başlangıç ihtimalini de barındırıyor. Callamard, bu kaotik ortamda dahi sivil toplumun, insan hakları savunucularının ve örgütlü halk hareketlerinin ayağa kalktığını ve direnişi sürdürdüğünü vurguluyor. Bu direnişin, insanlığın ortak onurunu savunmak için tek meşru yol olduğunu ifade ediyor.